Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- P—Film: Başkalarının Hayatı
- P—Kitap: Seçkiler
- P—DVD: Die Blechtrommel (Teneke Trampet)
- P—Kitap: Seçkiler
- P—Kitap: Seçkiler
- P—Tiyatro: Velev ki Tartüf
- P—DVD: Elizabeth: Altın Çağ
- P—DVD: Schindler’in Listesi
- P—Müzik: Kazım KOYUNCU
- P—Müzik: Modern Bireyin Bunalımı: The Wall
- Dinsel İç Dökümler (2)
- Sevgiliye
- A. Giddens ve Klasik Düşünürler (Sosyal Değişme Açısından)
- Türkel MİNİBAŞ’TAN Bir Makale: Genç İşsizler Ordusunun Oyu!
- P—Kitap: Seçkiler
Dünya Barış Günü
Alman orduları 01.Eylül 1939’da Polonya’yı işgal etti. Böylece 6 milyon insanın yaşamını yitireceği milyonlarcasının sakat kalacağı ve iki Japon kentinin atom bombası ile yok edileceği 2.Dünya savaşa başlamış oldu. Diğer adıyla 2. Paylaşım Savaşı.
İnsanlık o tarihten itibaren bir daha savaşlar olmasın diye 1 Eylül gününü Dünya Barış Günü olarak ilan etti. Ancak bu çabanın ve bu emeğin ne kadar başarılı olduğu elbette tartışılır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Barış Dünyada Barış” sloganı ile daha yıllarca önce temelini attığı bu anlamlı gün insanlık için sadece bir umut olarak kaldı. İnsanlar birbirlerini öldürmeye devam ettiler. Yine çocuklar savaşın en acımasız yönünü yaşadılar. Çocuk gözlerinde korkular yine eksik olmadı. Kadınlar yine çocukları ile birlikte kucak kucağa öldüler ya da sakat kaldılar.
“Generaller meydanlarda sadece bir heykel olarak kaldıkları gün işte dünya o zaman gerçek barışa kavuşacaktır” sözü maalesef bir temenniden öte gidemedi. Kapitalizm’in ve onun uzantısı olan emperyalizm olgusu yeryüzünden kazınmadıkça silahların gölgesinde barış günlerini kutlamaya devam edeceğiz.
Elbette dünyanın içinde bulunduğu bu kan ve ateş ortamından ülkemizin de etkilenmemesi mümkün değildi. 30 yıla yaklaşan Güneydoğudaki kan ve ateş ortamı da her iki taraftan can almaya devam ediyor. Nice yiğitleri verdik toprağa, nice anaların yürekleri yandı. Çocuklar babasız, eşler dul kaldı. Yirmili yaşların baharını yaşayan binlerce gencimizi toprağa verdik. Maddi kayıplar yüz milyarlarca dolar. Oysa bu bedellerle bu ülkede aç, susuz insan kalmaz okuyamayan binlerce çocuk okuma olanağına kavuşur. Bu ülke silah fabrikalarını zengin edeceğine insanlarını mutlu edebilirdi. Oysa izlenen yanlış politikalar iki halkın yan yana kardeşçe yaşamasına izin vermedi. Bedeli ödenmeye devam ediyor ve edecek gibi de görünüyor. Yapılan sadece sivrisinekleri yok etmeye çalışmak. Kimse bataklığı kurutmak için çaba göstermiyor.
Halktan yana, emeği düşünen insanların bir arada kardeşçe yaşaması gerektiğine inanan bir iktidar bu sorunu daha yıllar öncesinden çözebilirdi. Ancak Türkiye’de iktidara gelenler önce halkına güvenip onun çıkarları için politika izleyeceklerine sürekli Türkiye’ye karşı bir koz olarak kullanılan ve bu sorunun çözülmesini istemeyen çevrelerin tutsağı olup bu soruna bir türlü neşter vuramadılar.
Artık yeter, bu ülke ve bu ülkede yaşayanlar bunları hak etmiyor. Hangi taraftan olursa olsun ölenler önce insan ve bu ülkenin vatandaşı. Bu dünya da herkesin yaşamaya hakkı var. Herkes baba olmak, insanca bir ortamda yaşamak, çocuklar oynamak, kadınlar sevdiklerine kavuşmak ister.
Yazımızı Nâzım Hikmet’in şiirinden küçük bir bölümle bitirelim.
Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler
Herkesin DÜNYA BARIŞ GÜNÜ kutlu olsun.
iletisim@politikadergisi.com
Bu yazı; Politika Dergisi, Sayı 7’de yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile orijinal sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 7’yi indirmek için buraya tıklayınız.
Yorumlar
Yeni yorum gönder