Dünyanın Terörle Demokratikleşecek Tek Ülkesi; Türkiye! (I)

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

AKP hükümetinin “Açılım” hamlesi olarak başlattığı, terörist başı Öcalan’ı da “Yeni” anayasa yazım masasına dolaylı katılımını sağlayan müzakere sürecinden sızdırılan haberler, bütün ülkeyi adeta bir siyasi deprem gibi sarsmaktadır.

Sözüm ona “Kürt Sorunu” denen sorunun çözümü gerekçesiyle ülkemize şantajla dayatılan bölünme ve diktacı yeni anayasa süreci, aslında emperyalizmin Türkiye koşullarında uyguladığı Büyük Ortadoğu Projesidir!

Her ne kadar “Yeni” anayasa yazımına dolaylı olarak katılan Öcalan;  BDP’nin son İmralı heyetine verdiği mektubunda “Federasyon veya özerklik talebimiz yok, üniter yapı korunmalı. Türkiye’nin bölünme, Kürtlerin de haklarını alamayacağı kaygısı olmamalı. Tam demokratik Türkiye, Kürtlerin de sorunlarını çözecektir” diyerek takkiye yapsa da, aslında terörist lider Türkiye’ye açıkça şantaj yapmaktadır. Radikal gazetesinde tam metin olarak yayınlanan BDP heyeti ile Öcalan arasındaki görüşme tutanağı bunun açık kanıtıdır:.

BDP heyetinden Sırrı Süreyya Önder’in “Sizin konumunuz ne olacak? “sorusuna Öcalan aynen şöyle gülerek şu yanıtı veriyor: “Ne ev hapsi, ne de af bunlara gerek kalmayacak. Herkes, hepimiz özgür olacağız. Şunu bilin ki bu hamlem komployu boşa çıkaracaktır. Ben komployu aşıyorum. Başarılı olursam, Ne KCK tutuklusu kalır ne başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek, ben karışmıyorum.”

Kısaca terörist Öcalan, “ya özgürlük, ya savaş!” diyor! Hem de 50 bin kişilik bir halk savaşıyla yani tercüme edersek bir iç savaşla bütün Türkiye’yi tehdit ederek!

Öcalan’ın özgürlük veya barış koşulu nedir?

Kürt Sorununun çözümüdür!

Kürt Sorunu nasıl çözülecek?

Türkiye demokratikleşecek!

Türkiye nasıl demokratikleşecek?

İçinde “Türk” sözcüğünün olmadığı bir vatandaşlık tanımı olan, Kürtlere “özerklik” ve de “Anadilde Eğitim” gibi kolektif siyasi haklar tanıyan yeni bir anayasa yaparak!

Gerçi şimdi Türk halkına bölünme zehrini yutturmak için, bu zehri biraz olsun tatlandırmaya çalışıyorlar. Örneğin “Demokratik Özerklik” talebine tepkilerin çok yoğun olduğunu tespit eden terörist Öcalan; konuyu yumuşatmak, ayrıca üzerinde ana muhalefet partisi CHP’nin lideri Kılıçdaroğlu’nun da uzlaşa bileceğini umduğu için şimdi “Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı” formülünü dillendirmektedir. 

Bilindiği gibi Türkiye’nin resmen itiraz ettiği ““Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı”; üye olan Avrupa ülkelerinden, anayasal ve yasal düzenlemelerle yerel yönetimlerin idari ve mali durumlarının güçlendirilmesini, özerkleştirilmesini istemektedir. Türkiye’nin şerh koyduğu bu husus, aslında bakanlar kurul kararıyla kaldırılabilir; ancak hükümet şimdiye değin bu konuda bir karar almamış, “Yeni” anayasa yazılımıyla birlikte muhalefetin ve de PKK’nın da onayını beklemiştir. 12 Haziran 2011 genel seçimler öncesi seçim kampanyasında Kılıçdaroğlu Hakkâri mitinginde “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı" na konan şerhin kaldırılmasından yana olduğunu beyan etmiştir.

Evet, Türkiye insanlık tarihine bir ilki yaşatıyor!

Terörle ve teröristlerle ülkeyi demokratikleştiriyor!

***

Anlatmak istediğimiz, demokratikleşme sloganı altında ülkemiz büyük bir sosyal felaketin içine itilmektedir. Tıpkı ABD’nin 12 sene önce Irak’a zorla, savaşla demokrasi götürmesi gibi, bizi de terörle demokrasi getirmeye çalışarak Iraklaştırmaya çalışmaktadırlar! 

Bizce, bütün bu taleplerin ”Yeni” anayasaya girmesi; gelecekteki toplumsal düzenin istikrarsızlık, anarşi, kargaşa ve nihayet Türkiye’yi olağanüstü yıpratan ve bölünmeyle sonuçlanacak bir iç savaşa götürecek olan yeterli siyasi koşulları yaratacak unsurlardır. Zaten terörist lider Öcalan da bu sonucu daha şimdiden bir tehdit olarak ilan etmektedir!

Bilindiği gibi, AKP hükümeti geçmişte; anayasal düzeyde olmasa bile yasal olarak “Anadilde Savunma” yasası ile Kürtçenin resmi ulusal dil Türkçe karşısında pozisyonunu güçlendiren, “Büyükşehir Yasası” ile de bölgesel özerkliğin alt yapısını oluşturan düzenlemeleri gerçekleştirmiştir.

Fakat yasal düzenlemeler; anlaşılacağı gibi, Öcalan’ı, dolayısı ile PKK’yı pek tatmin etmemektedir. Çünkü yasal düzenlemeler, anayasal güvence altında olmadıkları sürece, değişen hükümetlerle çok çabuk uygulamadan yoksun bırakılabilirler. Dolayısı ile PKK için esas olan bu taleplerin Anayasal düzenlemesidir.

Malum, bir başka yazımızda değindiğimiz gibi, Türkiye; PKK/BDP ’nin müzakerelerde masaya koyduğu ve anayasal bir çözüm olarak görmek istediği bu talepleri, TESEV ’in “Kürt Sorunu” denen sorunun çözümüne yönelik hükümete gösterilen “Yol Haritası” nı yayınlanmasından sonra 4-5 yıldır tartışmaktadır.

Bizim burada ele almak istediğimiz husus, bu taleplerin iddia edildiği gibi demokratik bir hak olup olmadıklarıdır. Yine bilindiği gibi; bu taleplerin ülkemizde uygulanmaları hep, işbirlikçi holding ve yandaş basında, ülkemizin daha fazla “Demokratikleşmesi” olarak gerekçelendirilmiştir.

Gerçekten bu talepler demokratik midir? Bu taleplerin yerine getirilmesiyle Türkiye Cumhuriyeti devletinin tekil (üniter) yapısı koruna bilinecek midir? “Bölünme” endişesi ulusalcı güçlerin bir paranoyası mıdır?

Bu soruların yanıtı bu bağlamda çok büyük önem taşımaktadır!

Bu makalemizin ikinci bölümünde bu konuyu daha yakından incelemeye çalışacağız.

 

Mehmet ÇAĞIRICI

mehmet.cagirici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.