Ebedi Düşmanımız, Mustafa Kemal, Kemalizm…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bu yazımda özellikle Atatürk kelimesini kullanmamaya özen göstereceğim. Her ne kadar Mustafa Kemal ile Atatürk aynı şahsiyet iseler de Atatürkçülük denen kavram birçok cahil veya art niyetli kişiler tarafından Kemalizm denilen ideolojinin içini boşaltmak onu anlaşılmaz bir kavram haline getirmek için kullanılmış ve kullanılmaktadır. Buna örnek olarak günümüz CHP sinin PKK eskilerini partiye doldurduktan sonra hala Atatürkçülükten bahsetmesini gösterebiliriz.

Kemalizm düşmanlarının toplu bir adresi sorulacak olursa kısaca emperyalizm diyebiliriz. Emperyalizm, dünya üzerindeki planlarını uzun vadeli olarak yapar ve her ne bahasına olursa olsun uygular. Bazen bu planlar sekteye uğrasa da hiçbir şey olmamış gibi, ama o sekte olayından ders alarak planlarını revize edip uygulamaya devam ederler. İşte Türk devrimi de bu tür sektelerden biridir.

İslamiyeti de kullanarak Osmanlı halklarını esir etmek planı olan emperyalizm Sevr ile tam başarıya ulaşacakken ortaya çıkan Mustafa Kemal onların planlarına bir virgül koymalarına sebep olmuştur. Ama hiçbir zaman vaz geçmemişler, yenilenerek çabalarını sürdürmüşlerdir. Birinci ve ikinci paylaşım savaşları emperyalizm içinde büyük evrimleşme nedeni olmuş, yeni stratejilere göre ülkeyi değil ülke insanlarını köleleştirme taktiği ön plana çıkmıştır. Türkiye üzerinde oynadıkları oyun da bu plana dayalıdır.

Peki, kimdir bu Kemalizm düşmanları?

Günümüzde Taraf, Zaman v.s. gazetelerin köşelerinden her gün koro halinde Mustafa Kemal’e ve Kemalizm’e küfreden bu zevatı herkesin tanıdığını düşünüyorum. Burada adlarından bahsedip reklâmlarını yapmayacağım. Bunlara ilaveten onları böyle cesaretlendiren siyasi parti mensuplarını da sayabiliriz.

Birde en büyük Kemalist geçinen Kemalizm düşmanları var ki, onları gerçekten tanımak gerek. Zira okuma özürlü cahil insanların kandırılmasında bu türler başrolü oynuyor.

İşte Doğu Perinçek, “Kemalist iktidar, en tabii hakları için mücadele eden işçilere vahşice saldırdı. Ağır bir baskı rejimi kurdu. Yabancı patronları destekledi. Onların menfaatleri için işçileri katletti. İşçi sınıfının bütün hakları gasp edildi. Grev hakkı ve teşkilatlanması yasaklandı. İşçi sınıfımız boğaz tokluğuna çalıştırılarak, yerli ve yabancı patronların elinde köleliğe mahkûm edilmek istendi. Burjuvazi, değişik milliyetlerden işçileri birbirlerine karşı kışkırtarak işçi sınıfını parçalamaya çalıştı. Irkçılığı körükledi. Yabancı kapitalistler de, azınlık işçileri çalıştırarak bu politikayı desteklediler. İşçi sınıfının her mücadelesi şiddetle bastırıldı. Senelerce zindan cezaları verildi. Polis, grev düzenleyebileceğinden şüphe ettiği kimseleri bile tutukladı, baskı altına aldı.”

“Fiyatların hızla yükselmesi, karaborsa ve vurgunculuğun alıp yürümesi: halkın ağır bir açlık ve sefalete düşmesine neden oldu. İşsizlik had safhaya vardı. Tarım ürünlerinin fiyatlarındaki düşüş, geniş köylü yığınlarının daha da yoksullaşmasına, topraklarını toprak ağalarına kaptırmalarına yol açtı. Buhranın yükünü emekçi halkın sırtına vurmak için vergiler arttırıldı. Yeni vergiler kondu. İşçi sınıfı ve bütün halk üzerindeki sömürü ve zulüm tahammül edilmez bir hal aldı. Halkın her türlü demokratik hakkı gasp edildi. Her türlü teşkilatlanma yasaklandı. Kürt halkı üzerindeki eritme politikası hızlandırıldı.”

“Fakat biz aynı zamanda, Kemalist diktatörlüğün işçi ve köylüleri ezen burjuva karakterini açıkça ortaya koyar ve onunla mücadele ederiz. Biz, Kemalist diktatörlük tarafından demokrasi isteği ve teşkilatlanması zorbalıkla bastırılan işçi sınıfının ve bütün Türkiye halkının, kurşunlanan işçilerin, insafsızca sömürülen köylülerin, defalarca katledilen Kürt milliyetinden halkın temsilcileriyiz. Bütün bunları uygulayan burjuvazinin sınıf diktatörlüğünün başındaki Atatürk’e karşıyız. Çünkü biz tarihin en ilerici sınıfı olan ve kendisiyle birlikte bütün halkı kurtaracak olan işçi sınıfının ihtilalcileriyiz.” (Kaynak Yayınları 104- Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi Davası-Savunma (Sf. 193-211))

Veyahut ta şu anda İşçi Partisi Genel Başkan Vekili olan Mehmet Bedri Gültekin, 18 Haziran 1994 tarihinde, Ankara’da, İşçi Partisi Genel Merkezi’nde “İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı” olarak bir konferans verdi. Bu konferansta yapılmış konuşmanın metni, İşçi Partisi’nin yayın organı Teori dergisinin Ağustos 1994 tarihli 56. sayısında “Ulusal İnkârcılık Üzerine” başlığıyla yayınlandı. İşte o konferansta Mehmet Bedri Gültekin Şeyh Sait hakkında aynen şu değerlendirmeyi yapıyordu:

“Kürtlerin önemli bir kısmı açısından Şeyh Sait değer verilen bir yere oturtuluyorsa, bizim buna karşı saygılı bir tavır içinde olmamız gereklidir. Yani bir tarihi kişilik olarak, bir ulusal şahsiyet olarak değer veriyorlarsa, ulusal mücadele içinde Şeyh Sait’i bir yere koymaya çalışıyorlarsa en azından o ulusal harekete, ulusal duygulara saygının gereği olarak buna saldıran bir tutum almamalıyız.”

Bunlar bu gün hızlı Kemalist olarak ortaya çıkartılanlardan bazıları. Tabii amaç Kemalizmi tu kaka göstermek. Hadi emperyalistleri anladık ta içerideki bu işbirlikçileri neden bu kadar düşman oluyorlar? Sadece para mı?

Paranın ön planda olduğu kesin. Ama Osmanlının son iki yüz yılında zayıflayan bünyeye çıban gibi doluşan özellikle askerden kaçmaya yönelik tekke ve zaviyelerin kapatılması yüzünden bu artıklar Mustafa Kemal’e ateş püskürüyordu. Oysa Tekkelerin artık gerçek İslam ile alakalarının kalmadığını, buralarda ahlaksızlık, çıkar ve siyasetin hüküm sürdüğünü, Kur'an İslam'ının ise böylesi bir yapılanmaya tamamen karşı olduğunu; Mustafa Kemal doğmadan 36 yıl önce vefat eden ve 19. yy. din çevrelerince alanında önder kabul edilen Kuşadalı İbrahim Efendi (1774-1845) yanan tekkesinin yerine yenisinin yapılmasını isteyenlere "Artık Tekkelerin İslam'la alakası kalmamıştır. Tekkeler meyhane ve kerhaneye dönüştürüldü. Buraların tamamen kapatılması lazım." demiştir. Şimdi yaşadığı dönemin en önemli din âlimlerinden biri olarak gösterilen Kuşadalı İbrahim Efendi de mi kâfir ve din düşmanı birisiydi ki; Mustafa Kemal Tekkeleri kapatmadan neredeyse 100 yıl önce bu konuyu dile getirmişti.

Peki, Mustafa Kemal büyük din âlimlerinin de ortak görüşü olan Tekkeleri kapattıktan sona, İslam dinini yok mu saydı? Aksine Mustafa Kemal; gerçek İslam'ın genç Türkiye'de yer etmesi için; Elmalılı'yı 9 ciltlik Kur'an tefsirini yapmakla görevlendirdi. O dönemde Mustafa Kemal; maddi sıkıntılar nedeniyle telif ve basım giderlerinin bir kısmını şahsi parasıyla karşılamış; tam 10 bin adet basılıp tüm Türkiye'de dağıtılmasını ve insanların; hurafelerden, batıldan, Arap Emevi örf ve adetlerinden arınmış; gerçek Kur'an dinini tekrar keşfetmesini sağlamıştır. İşte tüm nefretleri üzerinde toplamasının bir sebebi de budur.

Adını zikretmek istemediğim o yazarlar Kemalizm’i tamamen “baskıcı, despot, faşist, hatta katliamcı” bir ideoloji olarak sunuyorlar insanlara. Neymiş efendim, din alimlerini asmış, laikliği istemeyenlere ülkeyi dar etmiş, Dersim’de insanları suçsuz yere katletmiş, Şeyh Sait’i, Derviş Mehmet’i “komplo”larla suçlu durumuna düşürüp kesmiş!.. Böyle bir ihanet var mı!? İnsanda hiç mi utanma, vicdan, insaf olmaz? Boğaza dayanmış İngiliz donanmasını görünce “Geldikleri gibi giderler” diyen, “Ya İstiklal Ya Ölüm” sözünden bir an vazgeçmeyen, “Bu toprakların üstünde şerefsizce yaşamaktansa altında şerefimizle ölürüz” anlayışı temelinde düşmanı püskürten zihniyeti nasıl olur da “Millet düşmanı, elitist, despot” diye karalamaya çalışma gafletinde bulunuyor bu yaratıklar?

Mustafa Kemal’in Kuvayı Milliye birlikleri -tabiki büyük Türk milletinin desteğiyle- düşmanı yurttan kovmasa bugün ne Türkiye vardı Anadolu’da, ne Cami, ne de ezan…

Rahmetli Uğur Mumcu diyordu ki, “Biz, oldum olası Kemalizm’i, antiemperyalist bir olgu olarak gördük ve ilerici düşüncelerimizin odak noktasına Kurtuluş Savaşımızın ulusçu ve devrimci geleneğini yerleştirmeye çalıştık. Bizler her dönemde bu düşünceleri savunurken, şeriatçı, ırkçı, ümmetçi, kafatasçı, çevreler ile ‘Asya tipi üretim biçimi’ diye başlayıp, Osmanlı despotizmini toplumculuk sayan teorik mezhepçilik, Kemalizm’i hep aşağılamaya çalıştı. Gerçekte de Kemalizm denen ideoloji Mustafa Kemal tarafından belirlenip bir anda yazılmış değildi. Beklide birçok kafa karışıklığı da bu yüzden ortaya çıkıyordu. Pragmatik bir insan olan Mustafa Kemal her şeyi gerektiği yer ve zamanda yapardı. Hep bilinen Kemalizmin altı ilkesinin tamamının o zaman tek parti olan CHP nin tüzüğüne girmesi 1937 yılındadır. Yani amblem o zaman altı ok olmuştur. Mustafa Kemal, sabırlı, mücadeleci ileriyi gören bir kişi idi. Sivil lider olduğu 15 yıllık süre içinde dünyada hiçbir liderin hayal bile edemeyeceği gelişmeyi Türk ulusuna yaşattı. Bu yüzdendir ki hala birçok ülkede ders olarak okutulur. Ama ondan sonra gelenler maalesef kolayı seçtiler ve hemen emperyalizmin isteği olan istikamete dümen kırdılar.

Nedir Kemalizm?

Öncelikle Kemalizm'in doğru anlaşılamadığı iddiasının, sadece bu iddianın sahibinin "doğru anlamış olduğu" anlamına geleceğini kabul etmek gerek. Ne var ki, bir kitabın, "yazarının anlattığıyla değil, okurunun anladığıyla anlamını kazandığı" gerçeğinin önemli ölçüde kabul gördüğü günümüzde tabii ki çeşitli tarifler olacaktır.

“Uğur Mumcu yazısında Mustafa Kemal’in 1921 yılında, Komünizm tehlikesine karşı, yani ülkede komünizm yanlılarının artması ve kurulacak Cumhuriyet rejimini komünizmin etkilemesine karşı alınacak önlemin ülkeye giren komünistler sınır dışı etmek veya komünistlerin “kafasını kırmak” olmadığını, “Buna karşı en etkili çare, düşünce akımına karşı düşünceyi oluşturmak, düşünceye düşünce ile karşılık vermektir” dediğini aktarak eklemiş: “1980'lerde, yasakçı bir düzeni Kemalizme dayanarak savunmanın olanağı yoktur. Çünkü Kemalizm, Mustafa Kemal’in sözlerinden ayrı bir siyasal sistem olarak değerlendirilemez. Mustafa Kemal ne dediyse, Kemalizm odur! Kemalizm, Atatürkçülük, bir tek sözcükte özetlenebilir: Bağımsızlık!.”

Güner Demiray’a (1997) göre, “Kemalizm durağan değildir. Onun mayasında canlılık, dirilik, gelişim, özünde devingenlik vardır. O sürekli oluşum içindedir, çağa ayak uydurur.”

Metin Aydoğan’ın (2006) yaptığı Kemalizm tanımı ise şöyledir; “Kemalizm’deki anti-emperyalist bilinç, sosyal içeriklidir ve yüksek düzeylidir. Irkçılıkla bezenmiş yabancı düşmanlığından uzaktır. Ülke savunmasıyla sınırlı değildir. Ulusçu ve toplumcu temeller üzerinde yükselir. Evrensel boyutludur. Anti-emperyalist eyleme ve bilimsel araştırmaya dayanır

Atatürk’ün Kemalizm’in özünü en iyi açıklayan sözlerini de buraya almalıyız. O sözler 1937’de şöyle söylenmişti: “Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz. Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt; bağrından çıktığımız Türk ulusu ve bir de, uluslar tarihinin bin bir acıklı olay ve sıkıntı ile dolu yapraklarından çıkardığımız sonuçlardır.” Bu sözlerinden de anlıyoruz ki Mustafa Kemal her zaman için bilim ve aklı kendisine rehber edinmiş milletine de böyle yapmalarını salık vermiştir.

Atatürk’ün bu ve bunun gibi daha birçok kendisinin oluşturduğu Kemalizm ideolojisi ile ilgili açıklayıcı sözleri vardır. Ancak bu günümüzde maalesef pek bilinmemektedir, bilinmesi istenmemektedir. Bu duruma en güzel kanıt ise Cenk Yaltırak’ın (2004) da dediği gibi, “…Atatürk’ün el yazısı ile Kemalizm, Anıtkabir arşivinde ancak 1989’da bulunmuştur.”(s.10) sözleridir.

Bireysel açıdan Kemalizm, kişinin onurlu olmasıdır. İnsan olarak erkek-kadın ayırımı yapılmaması, başı dik ve onurlu olmanın erkeğe özgü kılınmamasıdır. Bunları ancak bir ön koşul olarak görebiliriz. Birey, düşünsel alanda da özgür olmalıdır. O, olayları ve gelişmeleri boş inançlardan arınmış olarak ve bilimsel verilere dayanarak değerlendirip yargılayabilmelidir. Bireylerin aydın ve çağdaş bir kişilik sahibi olması da Kemalizm in başlıca amaçlarındandır. Kemalizm, bireyin karnı tok, sırtı pek, başı dik olması da demektir.

Kemalizm, Türkiye’yi çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırabilmek için bilimsel düşünceyi esas alan aklın ve mantığın çizdiği yollardır. Bu nedenle Kemalizm ilke ve devrimlerinin temelinde yapıcı olup doğruya ve yararlıya yönelmek vardır.

İşte yukarıda bahsettiğimiz Türk düşmanlarının Mustafa Kemal ve Kemalizm’den Allahtan korkmadıkları kadar korkmalarının sebebi de budur.

 
Cem Osman TAMTÜRK

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.