Elizabeth Şeriatı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Kadir Levent BECİT

   Avrupa’nın göbeğinde şeriat mahkemeleri kurulması için çalışmalar yapılmakta. Bu konu, bakıldığında bizi direkt olarak ilgilendirmese de uzun vadede ülkemiz üzerinde pek çok hak istenmesine neden olabilecek bir düzenlemedir.

   Şeriat mahkemeleri, İslam tarihi ile ortaya çıkmış ve pozitif hukukun gelişimi ile birlikte yaygınlığını yitirmiş, artık töresel bir yapıya bürünmüş bir yargılama birimidir.

   Bir coğrafya üzerinde yaşayan bireyler arasında hukuksal alanda ayrıcalık yapmak, demokrasi bakımından bir tutarsızlıktır. Sen önce ortaya çıkıp demokrasi mavraları atacaksın, ardından da ülke içerisinde hukuk ayrılığı yaratacaksın. Bu, tam anlamıyla ülke yönetiminin içerisinde bulunduğu karmaşanın göstergesidir.

   Tüm dünyanın gözü önünde, ülke içerisinde hukuksal ayrılığa doğru giden bir ülke olmasına karşı, dünyanın demokrasi jandarmaları buna karşı tek bir söylemde bile bulunmamışlardır.

   AB ülkeleri, Türkiye’de demokrasinin oturmamasından ötürü “Türkiye’nin AB üyeliğine” karşı çıkarken; AB üyesi olan bir ülkede iki başlı yargılama sistemine neden karşı çıkmamıştır?

   Dini inanış, insanın kişisel bir olgusudur. Kişisel olgulara göre yargı talep etmek ise doğru bir yaklaşım değildir. Oy kaygılarından ötürü insanların dini inançları üzerinden uygulama yapmak, demek ki yalnız ülkemize özgü değilmiş, bunu da görmekteyiz.

   Şimdi, İngiltere’nin yetkililerine buradan iki soru sormakta fayda vardır:

   İngiltere’de yaşayan, Hristiyan olmayan diğer toplumlar kendi inançları doğrultusunda yargılanma talebinde bulunurlarsa bu da kabul edilecek midir?

   İngiltere’de yaşayan farklı uluslara mensup kişiler, kendi uluslarından gelen yargılanma modellerini isterlerse bu kabul edilecek midir?

   Bu sorulara yanıt gelmesini beklemek belki garip olacaktır; ancak yanıt verecek birileri olursa da bunu dinlemeyi çok isterim.

   İslam coğrafyasına yıllarca Haçlı Seferleri düzenleyen bir ülkenin bu şekilde bir uygulamaya gitmesi, pek çok açıdan düşündürücüdür. Orta Doğu’yu her zaman küçük gören, her fırsatta üstlerine gidip ellerindeki imkanları gasp eden kitleler nasıl oluyor da Orta Doğu’dan doğmuş olan bir yargılama sisteminin kendi ülkelerinde uygulanmasına izin veriyorlar? Hem de kendi yargı sistemlerine muhalif bir şekilde…

   Şimdi, İngiltere’deki bu olaylar neden bizi ilgilendiriyor, bunu irdeleyelim.

   “Kötü örnek, emsal teşkil etmez” şeklinde bir atasözümüz vardır; ancak siyaset ve hukuk konusunda kötü örnekler de ne yazık ki emsal teşkil etmektedir.

   Bu olayın üzerine, bir grup bölücü kitle, ülkemiz coğrafyasında kendi yargılama birimlerinin oluşturulması talebinde bulunabileceklerdir. Bunu yaparken de “Bakın, İngiltere’de buna benzer uygulama mevcut” diyecekler. Ülkemiz yöneticileri de -ne yazık ki- pek çok konuda fikirleri Avrupalı ülkelerden aldıklarından ötürü bu konuda da oturup düşüneceklerdir.

   Sözde Ermeni Soykırımı yalanı ile savrulan dünyada ve ülkemizde kendilerine bu yalana kaptırmış Ermeni kökenli vatandaşlarımızın böyle bir talepte bulunamayacağının bir garantisi -ne yazık ki- kimse tarafından verilemez.

   PKK Terör Örgütü ve onların siyasi uzantısı olduğunu belirten DTP’liler, böyle bir uygulamanın kendileri için de oluşturulması talebinde bulunursa; buna karşı nasıl bir yanıt verilecektir?

   Bunlardan farklı olarak, ülkemizdeki Hristiyan vatandaşlarımız kendi dinlerine uygun bir yargılama modeli isterse bu teklif kabul edilecek midir?

   Bunlardan ziyade, İngiltere böyle bir talep karşısında nasıl bir tutum sergileyecektir?

   Geçmişten günümüze kadar ülkemiz üzerinde pek çok ülkenin, grubun pek çok talebi bulunmaktadır. Bu taleplere en sert yanıt, şüphesiz ki Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Bağımsızlık Savaşı’nda verilmiştir. Bu savaş sonucunda, tüm mazlum uluslar, ülkemizi ve Mustafa Kemal’i örnek alarak bir mücadele içine girmiş ve -buradan mutlulukla görerek şunu söyleyebilirim ki- bu mücadelelerin pek çoğu başarıya ulaşmıştır. Bu haklı mutluluğu da benim gibi pek çok insanın içerisinde taşıdığından da şüphe duymamaktayım.

   Bu haklı mücadelenin sonucunda elde ettiğimiz zaferin üzerine, sömürgeci zihniyet pek çok şekilde ülkemize kıskaca almıştır. Ekonomik olsun, siyasi olsun, ülkemizdeki etnik ve dini gruplar olsun; bu kıskaç sürekli bir şekilde kullanılmış ve kıskacın ucundaki maşalar da pek çok kez bu yapılanlara alet olmuştur.

   İngiltere’deki yetkililer bu uygulamayı yaparken oturup “İleride biz bunları Türkiye Cumhuriyeti’nin önüne koyarız” diye düşündüler mi acaba?

   Hepinizin malumudur ki İngiltere Lozan’da kaybettiklerinin acısını cebine koyan Lord Curzon’un torunlarıyla doludur.

   Ülkemiz üzerinde bu denli oyunlar oynanırken, ülkemizdeki her bireyin her zamankinden daha uyanık olması gerekmektedir. Dünya siyasetini takip etmeden kendi ülkemiz için oynanan oyunları görebilmemiz mümkün değildir.

   Pek çok kez tekrarladığım ve yine altını çizerek söylemek istediğim son sözüm şudur:

   Kendilerini müttefikimiz olarak belirten ülkeler, ileride ülkemiz zararına pek çok olaya neden olacak bu tür eylemlere nasıl dahil oluyor ve de bunlara karşı sessiz kalıyorlar?

   Artık görelim…

   Bizim bizden başka dostumuz yoktur…

   Esen kalın…

 

iletisim@politikadergisi.com

 

 

Bu yazı; Politika Dergisi, Sayı 8’de yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile orijinal sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 8’i indirmek için buraya tıklayınız.  

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.