Em/ Ce/ Kare = Yaşam

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Akşamları ne yapıyorsunuz?

Televizyonun karşısında bir dizinin üstünden atlayıp, ötesine mi tırmanıyorsunuz?..
Yoksa arkadaş sohbetleri içine dedi kodu serpiştirip, Tanrı’dan mutluluğunuza ferahlık mı diliyorsunuz?
Ya kestirmeden bilincinizi alkole batırıp, zamanınızın katili mi oluyorsunuz?..
Sahi, [örneğin,] geçtiğimiz Pazar günü ne yaptınız?
Yoksa vur patlasın/ çal oynasın bir ortamda “Gönül”ü mü oynattınız?.. Sahi ne yaptınız?
 
Nasıl bari “gönül”ünüz iyi oynuyor mu?.. Havalar nasıl?
Diyelim ki, bir “of” çektiniz… Karşıki dağın değil ama, hiç değilse o dağın başını sarmış olan dumanların yıkılıp gitme umudunu taşıyor musunuz?..
Ancak Gönül ferman dinlemez, bunu da biliyorsunuzdur, inşallah.
Ya da fermanı, [örneğin,] Gönül’ün dinleyebileceği cinsten yazmalı, belki de… Ne dersiniz?
 
Gördüğünüz gibi, bu gibi sorunların altından kalkmak zor zanaattır, zor!..
Çünkü bu türden sorular, dibinde sizin kişisel “sorun”larınızı taşır…
Çünkü kişisel sorunlarınızın en dibinde de zamanı doğru kullanmamak yatar.
Her gün size yeniden armağan edilen o büyük hazineyi har vurup, harman savuruyorsanız, yukarıdaki sorulara doğru yanıtlar veremez, yaşamınızın içinde eriyip gidersiniz…
Ve sonra da geçmişinize şöyle bir göz gezdirip;
-         “Ne yapayım, kader.” der… Ve yine aynı dizi dolabının karşısına geçersiniz…
Ve böylece yol alır kaderiniz… Sadece sizin elinizde olan ve bir türlü el ele tutuşmadığınız boş vermişliğinizin dünyası…
 
Diyelim ki, bir Allah’ın günü gökten bir vahiy indi. Ve siz, hışımla kalkıp düğmesine basıverdiniz evinizin salonuna bağdaş kurmuş “zekâvet kutu”nuzun…
Ve ailenizin, arkadaşlarınızın ortasına oturup, onların yüzlerine dikkatlice bakıp, geçmişinizle geleceğinizin birleştiği noktada, [yani içinde bulunduğunuz şu anda] durup şöyle bir hayatınıza şöyle dikkatlice baktınız…
Ne görüyorsunuz?..
Geçmişi yaşanıp bitirilmiş bir kader olarak değil, geleceğinizi aydınlatacak bir laboratuar olarak görebiliyor musunuz?
Tecrübe birikimlerinizden altın değerinde dersler çıkartabiliyor musunuz?
Ve böylece gerçekten yaşamaya yeniden başlayabiliyor musunuz?..
İşte Batılıların Egzistansiyalizm adını taktıkları felsefenin özü budur.
Hayatın bir anında zamanı durdurup, parmağını şakağına dayayıp: Durmak!..
Geçmişe, eleştirel aklın aydınlığı ile bakıp, geleceği aydınlatarak yeniden yaşamaya başlamak… Yaşamın defterini dürüp, yeni ve bembeyaz yeni bir sayfa açarak: Uyanmak!..
“Bir ağaç gibi tek ve hür…
Ve bir orman gibi kardeşçesine… [yaşamak!]”
İşte bu bilinç noktasının eşiğini aşındırarak ve bu “hasret”i yüreğinde duyarak, yaşamak!..
Bizim dilde de bu düşünce biçimine, “varoluşçuluk” deniyor.
Yani, var olma mücadelesinin içinde olmak!..
“Kendi”ni yeniden inşa etme mücadelesinin emekçisi olmak…
Yani sözün kısası, “adam” olmak!...
Adam!
 
Faruk HAKSAL

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.