Emperyalizm Türkiye'de Kaos Yaratmak İstiyor!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Türkiye son günlerde 17 Aralık Operasyonu ile çalkalanıyor.  Ülkemizde bütün basın ve TV kanalları son 3-4 gündür AKP hükümetinin üç bakanının oğullarının ve bir bakanın kendisinin yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasıyla meşgul. Ortalık toz-duman; yıkılıyor. Muhalefet ateş püskürüyor; hükümetin, en azından oğullarının yolsuzluğa adı karıştığı iddia edilen 4 bakanın derhal istifa etmesi gerektiğini söylüyor.

Bütün Türkiye'yi sarsan bu soruşturma ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığı şu açıklamayı yaptı: “Bu soruşturmalardan birisi Memur Suçları Soruşturma Bürosu'nda görevli bir Cumhuriyet Savcısı tarafından diğer ikisi Kaçakçılık Narkotik Bürosu'nda görevli başka bir savcı tarafından yürütülmekte olup bu savcılardan önce başka Cumhuriyet savcıları da aynı soruşturmaları yürütmüş, büro değişikliği ve benzer sebeplerle savcı değişikliği olmuştur. Dosyalardan biri 12 Temmuz 2013 tarihinde, diğeri 22 Temmuz 2013 tarihinde şu an iki dosyanın soruşturmasını yapan Cumhuriyet Savcısına tevzi edilmiştir. Üçüncü dosya ise 2 Aralık 2013 tarihinde şu an soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısına tevzi edilmiştir. “

Anlaşılan üç farklı dosya, üç farklı zamanda açılmış kovuşturma; 17 Aralık’taki kolluk güçlerin ortak operasyonu ile kamuoyuna ve medyaya servis ediliyor. Üzerinde çok düşünülmesi gereken ilginç bir zamanlama!

Bu olayla ilgili olarak “Zamanlama” kavramı bir başka bağlamda çok daha da büyük bir anlam kazanıyor.  Bu zamanla ise 17 Aralık “yolsuzluk” operasyonunun AKP hükümeti ile Gülen cemaati arasında süren kavganın kızıştığı bir zaman denk gelmesidir. Ancak bu bir rastlantı değildir. 17 Aralık Operasyonunu tertipleyenler, kendilerini gizlemek için olayın faili veya öznesi olarak gayet bilinçli olarak Gülen cemaatini seçmişlerdir.

İsrail ve ABD’nin etkili olduğu iddia edilen bu operasyonda Amerikan parmağının olduğunu ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone adeta itiraf etmiş bulunuyor. Ricciardone’nin Halkbank’ın yıpratılmasının da hedeflendiği operasyonun bilgisini 17 Aralık’ta Ankara’daki ABD Büyükelçiliği binasında bir grup Avrupalı diplomatla buluştuğu yemekte dile getirdiği basında yer alan haberler arasında. Ricciardone’nın yemekte “Halkbank konusunu dile getirmiştik. Sonuç alamadık. Şimdi imparatorluğun çöküşünü izleyeceksiniz” dediği ortaya çıktı.

Yozlaşmış veya siyasallaşmış yargı üzerinden hükümete karşı olduğu çok açık olan bu balyoz gibi operasyona Başbakan Erdoğan’ın ve AKP hükümetinin ilk tepkisi; biraz şaşkınlığı geçtikten sonra,  bu operasyonunun kendisine ve hükümetine karşı “Uluslararası bir çetenin komplosu”  veya “Dış Kaynaklı bir tuzak” olduğu tespiti olmuştur.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile ilgili olarak Operasyonun hukuki usulsüzlüğü yani soruşturmanın gizliliğinin ihlal edilmesinden dolayı suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı. Bozdağ, "Bu kirli oyun, operasyon ve tuzaklar, milletimizle aramızdaki gönül bağını koparıp, mahalli seçimler ile cumhurbaşkanı seçimini etkilemek içindir" ifadesiyle 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasını yorumladı.

2014 Bütçe görüşmeleri nedeniyle mecliste konuşan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, İstanbul merkezli bu operasyona ilişkin "Yargı süreci başlamıştır. Herkes bu süreci sağduyulularla ve sorumlulukla takip etmekle mükelleftir. Ancak yargımıza düşen de itinayla ve mümkün olan en kısa zamanda görevini yerine getirmektir" dedi.

***

17 Aralık “yolsuzluk” soruşturması operasyonunda dikkatlerden kaçan bence en önemli özellik, soruşturmayı yürüten savcının, kamuoyunda davası ve sonuçları itibariyle hâlâ tartışılan Ergenekon davasını da yürüten özel yetkili savcılardan biri olan Zekeriya Öz’ün olmasıdır.

Zekeriya Öz, kamuoyunda çok tanınan bir savcıdır. Zekeriya Öz, İstanbul Cumhuriyet Savcısı olarak ilk kariyerini El Kaide üyesi El Sakka davasıyla yapmış; daha sonra asıl şöhretini 12 Haziran 2007 Ümraniye'de bir gecekonduda bulunan el bombasının bulunması ile başlayan Ergenekon soruşturmasını yöneten özel yetkili savcılardan biridir. Henüz dava devam ederken HSYK, Ergenekon davasına bakan özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz' ü, özel yetkilerini elinden alarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'ne atamıştır. Bu atamanın nedeni hâlâ kamuoyunca bilinmemektedir. 17 Aralık operasyonunu başlatan Başsavcı vekili Zekeriya Öz’ün Ergenekon davasından alındığı günlerde “Hükümet benim sayemde bu günlere geldi. Ne olursa olsun bunları bitireceğim” dediği iddia edildi.

Olayın ilk şaşkınlığını üzerinden atan Erdoğan hükümeti, operasyonla ilgili kendince ilk önlemlerini aldı:

  • En başta soruşturma dosyası Zekeriya Öz’den alınıp dosya iki yeni savcıyla birlikte Başsavcı’nın nezaretine verilmesini sağladı.
  • Hükümet ayrıca Türk emniyet teşkilatında geniş çaplı bir temizliğe başladı. Onlarca emniyet müdürleri, sorumlu bürokratlar görevlerinden alındı veya merkeze alındı; yerlerine yenileri atandı.

***

Bu olayın siyasi yorumuna gelince, bana göre de bu operasyon; emperyalizmin “Başbakan Erdoğan ve hükümetini deliğe süpürme operasyonudur. ABD Ankara Büyükelçisi Ricciardone’nin küstahçaŞimdi imparatorluğun çöküşünü izleyeceksiniz!” demesi bunun açık kanıtıdır.

Bilindiği gibi Başbakan Erdoğan ve hükümeti artık ABD ve AB’nin önde gelen siyasetçilerinin gözünden düşmüştü. Bunda çok çeşitli faktörler rol oynamaktadır. Bunlar arasında en önemlileri olarak;

  • Emperyalizmin değişen dünya dengesine uygun yeni politikaları,
  • Erdoğan’ın artık İslam dünyasında etkin olmayan ve iflas eden dış politikası,
  • Erdoğan’ın efendisinden izinsiz kendi başına buyruk davranışları,
  • Erdoğan’ın Mısır’daki halk devrime karşı tutumu,
  • Erdoğan’ın Suriye’de El Kaide’nin kolu olan El Nusra ’yı desteklemesi,
  • Erdoğan’ın Irak merkezi El Maliki hükümetini hiçe sayarak Barzani ile gizli petrol anlaşması imzalaması,
  • Erdoğan’ın İran’la BM ambargosunu delen altın karşılığında enerji ticareti, sayılabilir.

Biliyorum; bazı okuyucular yine “Komplo Teorisi” diye benim bu savıma burun kıvıracaklar ama ben bu savımın doğruluğundan eminim:

Emperyalizm, Türkiye’ye çeşitli aşamalarda çeşitli operasyonlar uygulamaktadır.

Emperyalizm; birinci aşamada, 2007 yılından itibaren AKP hükümeti ve Gülen cemaati ile tam bir işbirliği içinde ve Türkiye’de çeşitli kurumlarda uzman-danışman olarak çalışan yerli ajanları vasıtasıyla Türk emniyet örgütünü ve yargısını kullanarak Türk ordusunu, özellikle deniz kuvvetlerini itibarsızlaştırarak zayıflattı ve antiemperyalist gerçek Atatürkçü yurtseverleri de tutsak ederek etkisizleştirdi. Bu aşamada özellikle gizli tanık ve sahte dijital delillerin yanında özel yetkili mahkemeleri bir biçimde kullanabildiErgenekon, Balyoz, Askeri Casusluk vs. davaları birinci aşamanın operasyonlarıdır!

Şimdi sıra ikinci aşamaya geldi. Bu aşamadaki emperyalist operasyonun hedefinde Türk hükümetinin itibarsızlaştırarak devrilmesi var!

Emperyalizmin Erdoğan hükümetini devirmekteki amacı ise tıpkı Irak gibi, Suriye gibi, Lübnan gibi Türkiye’de de siyasi istikrarı bozarak bir kaos ortamı yaratmaktır! Çünkü emperyalizmin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) artık iflas etmiştir! Emperyalizm artık Orta Doğu’yu Ilımlı İslam hareketiyle siyasi olarak kontrol edemeyeceğini görmüştür. Iran ile de onun için nükleer konusunda anlaşmıştır. Emperyalizm artık zorla, şiddetle değil, sinsice içten içe sızarak bölgede tam bir siyasi kargaşa yaratarak, Türkiye gibi güçlü ulus devletleri zayıflatma niyetindedir!

İkinci aşamada yapılan operasyon, Türkiye’de henüz güçlü bir hükümet seçeneği oluşmadan, Erdoğan’ın AKP hükümetini devirmek; böylece ülkede bir hükümet boşluğu yaratarak, Türkiye’yi siyasi istikrarsızlık ve kargaşa ortamına sürüklemektir. Bu amaç uğruna emperyalizm araç olarak;

  • Daha hâlâ Türk emniyet teşkilatı ve yargısı içine sızan bazı yerli ajanlarını,
  • Şeytani bir kurnazlıkla Erdoğan hükümeti döneminde olan yolsuzluk ve rüşvet olaylarını ve
  • F. Gülen-AKP kavgasını kullanmaktadır.

Evet, geçmişte Erdoğan hükümeti emperyalist güçlerle çok sıkı işbirliği içindeydi! Bu anlamda AKP hükümetinin vebali çok büyüktür! Ancak bence şimdi, bunun hesabını sormanın zamanı değildir; ilerde biz kendi içimizde hesaplaşırız!

Şimdi öncelikle emperyalizmin ülkemizde bir kaos ortamı yaratmasının engellenmesi şarttır! Bunu da ancak ulusal birlik ve beraberlik içinde başarabiliriz. Özellikle M. K. Atatürk’ün izinden gidenler, Atatürk’ün askerleri bu konuda çok dikkat etmeli, emperyalizmin tuzağına düşerek, ülkemizde siyasi bir kargaşanın çıkmasına meydan vermemelidirler!

Yurtseverler, Atatürkçüler asla kinci ve intikamcı değildirler. Bizim amacımız, tam bağımsızlık ve ülkemizde gerçek bir demokrasinin işlemesidir. Gerçek demokrasi de ancak hukukun üstünlüğü ile sağlanır. Dolayısı ile 17 Aralık operasyonu bağlamında ortaya atılan iddiaları peşinen suç saymak, sanıkları yargısız infaz yapmak, bu bağlamda hükümeti mahkûm etmek bize yakışmaz. Biz; hukuktan, bu soruşturma ve davada da hukukun kural ve usullerinin mutlaka yerine getirilmesinden yana olmalıyız!

Bu bağlamda Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sn. Feyzioğlu da aynı görüşte olduğu HSYK tarafından yapılan aşağıdaki açıklamaya herkes omuz vermelidir. HSYK’nın açıklaması şöyledir:, "Öncelikle belirtmek gerekir ki; kişilerin lekelenmeme hakkı, masumiyet karinesi ile yargı bağımsızlığı ve kanun önünde herkesin eşit olduğu ilkeleri başta Anayasamız olmak üzere mevzuatımızda ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde açıkça teminat altına alınmıştır.”

Siyasi olarak Başbakan Erdoğan hükümetinin operasyonla ilgili olarak aldığı önlemler, yetersiz ve yüzeyseldir.

Hükümet, en başta ordumuza ve yurtsever subaylarımıza yapılan haksızlıkları bir an evvel giderici önlemler almalıdır. Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk vs. davaları, Cumhuriyet Baş Savcılığı tarafından derhal Yargıtay Genel Kuruluna taşınarak, yapılan haksızlık ve yanlışlıkların düzeltilmesi sağlanmalı; hak kaybına uğrayanların hakları derhal geri verilmelidir!  Yurtseverler özgür olmalıdır!

Hükümet bir an önce yasal düzenlemelerle yürütmeden tam bağımsız olacak bir biçimde HSYK ve yüksek mahkemelerin yeniden yapılandırılmalarını sağlamalıdır! Ancak bu önlemler, halkın hükümete olan ve gittikçe kaybolan güvenini yeniden sağlayabilir! Bu alanda muhalefet te hükümete yardım etmelidir.

İç barış ve ulusal kardeşlik ortamı, emperyalist kargaşa zehrine karşı yegâne panzehirdir!

Yaşasın Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye!

 

Mehmet ÇAĞIRICI

mehmet.cagirici@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.