Erdoğanlar Bizim Gerçeğimizdir!..

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Ortalık toz duman. Sanki bütün kanalizasyonlar patlamış, her yerden lağım fışkırıyor. Bizlerse şaşkınlık içindeyiz. Kimisi başbakan ve oğlunun konuşmaları olduğu iddia edilen kasete inanmıyor, kimisi daha bunların bir başlangıç olduğunu, buz dağının görünen yüzü olduğunu söylüyor. Biz masumiyet karinesinden yola çıkarak bu olayda hala şüphe içindeyiz. Gerçi olayın ortaya çıkması ile beraber neden Bilal efendinin sorguya gitmediğini, babasının koltuğunda bir müddet saklandığını, bütün gerekli savcı, hâkim, polis değiştirilip yerine başkaları getirildikten sonra ortaya çıkması bizi onların böyle bir yolsuzluğun ortağı olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Ancak yinede bağımsız bir yargının soruşturması ve düzmece olmayan delilleri ortaya koymasına kadar kesin bir kanaate sahip olmayacağız.

Tabii bu evrensel düşüncemiz bu takımın masum olduğuna inandığımızı göstermez. Tam tersi bu takımın verdiği demeçler, kendilerini seçenleri koyun yerine koyduklarını, yargı ve orduyu dizayn  ettikten sonra normalde büyük suç olan beyanlarda pervasızca bulunduklarını gösteriyor. Başbakan oğlunu yargıdan saklayarak halka artık gücün kanunlarda değil kendinde olduğunu göstermiştir. Yine bu gün Kuzu Bey “Uydurma kaset ve ses kayıtlarına doğru olsa bile inanan yok” söylemi ile kendilerine oy veren kesimin ne durumda olduğunu ortaya koymuştur. Bu durumda karşıt olanların bertaraf edilmesinde hiçbir sakınca yoktur. Mit kanunu buna en güzel örnektir.

Çağdaş, demokrat, laik ve mutlu bir dünya vatandaşı olma idealinde olanların bu durumda başı beladadır. Bu dünde böyleydi, biz değişmedikçe yarında böyle olacaktır. Bu gün başbakan ve yandaşları Karunlaşacak, yarın onlar gidecek yerlerini başkaları alacaktır. Hurafe dinleri ile uyuşturulmuş, cahil bırakılmış Orta doğu toplumlarının bu kaderden kurtulmaları en azından şu aşamada pek de mümkün görülmemektedir. Tabii ki bu ezici çoğunluk içersinde azınlık olan çağdaşlaşma istemindekiler bertaraf edilmeye çalışılacaktır.

Maalesef her nasıl iktidara gelirse gelsinler, Ortadoğu ülkelerinin liderleri kısa sürede diktatörleşiyorlar. Saddam, Esad, Mübarek, Kaddafi ve diğerleri hepsi de iktidara geldiklerinde bir şeyleri yoktu. Ama zorla da olsa oradan indirilenlere baktığımızda servetlerinin büyüklüğü halklarının neden fakir kaldıklarını açıklıyor. Bizde de durum çok farklı değil. İktidara geldiğinde çocuğunun okul masraflarını karşılamakta zorlananların onbir yıl gibi kısa bir dönemde her taraflarından zenginlik fışkırması, halkın ise giderek yoksullaşması Ortadoğu penceresinden baktığımızda hiç de şaşırtıcı değildir.

Bu takımın Mustafa Kemal Atatürk’ten nefret etmelerinin en büyük nedeni de Anadolu halklarının Ortadoğulu olan kaderini değiştirmeye, onları çağdaş medeniyet seviyesine yükseltmeye çalışmasıdır. Tabii ki halkını ezen iktidarları kullanan yabancı güçlerin de bu nefret işine gelmekte ve sürekli bu tür iktidarları Ortadoğu ülkelerinin başına getirmektedir. Zavallı, cahil halklar da bu iktidarları kendileri seçtiklerini sanıp onlara biat etmekte ve sömürülmeye ses çıkarmamaktadır.

Peki, bu, neden böyledir? Asıl araştırılması gereken konu budur. Neden Ortadoğu halkları cehalete, yoksulluğa rağmen baştakilere adeta tapmaktadır? Bizim tespitimiz “sevgisizliktir.” Sevgisiz yetiştirilen toplumlar her türlü manipülasyona uygundur. Sevginin boşluğunu genelde şark kurnazlığı doldurur. Bu tür yetişmiş insanların en büyük arzusu nasıl olursa olsun bir an önce güce kavuşmaktır. Onlara göre gücün en büyük göstergesi paradır. Paraya ulaşmak içinse her yol mubahtır. Başkalarının hakkını gasp etmek, onların sırtına basıp yükselmek, son derece normaldir. Bunları pişkinliklerinden, sürekli yalan söylemelerinden, utanmazlıklarından, yalanları ortaya çıkınca yüzleri kızaracağına başka yalanlara başvurmalarından tanırsınız.

Bu türler sevgisiz yetişmiş insanlardır. Daha hiç bir şey bilmedikleri yaşlardan itibaren bunlara Allah sevgisi değil, Allah korkusu öğretilir. Beyinleri hurafe dinlerinin saçmalıkları ile doldurulur. Ebeveyn beyin yıkama derdi ile sürekli sohbetler peşinde koşarken çocuklar sevgisiz, sadece korku ile büyütülür. Okul çağında aynı hurafe dininin saçmalıklarının öğretilmesi, onları birilerinin kölesi haline getirilmesi, saçma ideolojilerin militanı yapılması işini “ablalar, ağabeyler” üstlenir. Küresel çetenin yönlendirdiği olanaklarla bunların çok zeki olanları okutulur ve bürokrasinin devlet yönetiminin, adalet mekanizmasının içine yerleştirilirler.

Sevginin olmadığı yerde hırs, kin, nefret egemendir. İşte bu duygularla yetişmiş kişiler artık hızla zengin olmanın yolunu ararlar. Çünkü her şeye rağmen bir türlü elde edemedikleri saygıyı, sevgiyi para ile elde edeceklerini sanırlar. Haksız kazanç elde ettikçe korkuları artar. Sürekli daha çok kazanıp, daha yüksekten bakmanın avantajlı olacağını düşünürler. Artık bu amaçlar uğruna yapamayacakları yoktur. Hemen tamamının sonu ise çok acı biter.

Beyinleri yıkanmış, korku ile büyütülmüş, hiçbir sorumluluk verilmemiş, tembelliğe ve sadaka ile geçinmeye alıştırılmış kalabalıklar ise bu şark kurnazlarının müritleri, el açanları olurlar. Onların yaptıkları hırsızlık, yolsuzluk gibi yüz kızartıcı işleri duysalar bile inanmazlar, araştırmazlar. Çünkü hepsi biraz şark kurnazıdır ve bu araştırmanın kendi sadakalarının kesilmesine sebep olabileceği bilincindedirler.

İşte bu yüzdendir ki efendileri seçimlerde pusuladaki hangi ambleme mühür basın derse ona basarlar. Hatta içlerinden bir kısmının televizyonda gördüğü liderine hemen duaya başladığı bile görülebilir. Hal böyle olunca, bu yönlendirilebilir insan toplulukları çoğunluk olunca, Ortadoğu’nun kaderi de değişmeyecektir. 

 

Cem Osman TAMTÜRK

cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.