Euro Bölgesinin Sonu mu? (2)

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Referans İçerik: 
Euro Bölgesinin Sonu mu? (1)

Euro Bölgesindeki sıkıntı Avrupa Merkez bankalarında paralarını tutan devletleri de olumsuz etkiledi. 

Euro bölgesinin çökmesinden endişe eden Venezuela hükümeti Avrupa bankalarındaki altınlarının ilk bölümü Paris’ten kalkan uçakla Karakas’a getirerek kendi Merkez Bankasının kasasına koyarak garanti altına almayı tercih etti.

Venezuela devletinin yaklaşık 18 milyar doları altın olmak üzere 29.1 milyar dolarlık uluslararası rezervi var ve parasının değerini belirleyen altın rezervlerinin 11 milyar doları deniz aşırı ülkelerde, 7 milyar doları ise ülke içinde bulunuyordu. Euro bölgesinin sıkıntı içinde olması ve gelecek vaat etmemesi nedeni ile tamamını ülke içine çekmek kararı aldı.

Şimdi Avrupa’da iki tane “Euro” bulunmakta.

Bunlardan bir tanesi çok çalışıp az tüketen “Kuzey Avrupa Euro”su, diğeri de az çalışıp, çok tüketen “Güney Avrupa Euro”su.

Gerçi kağıt üstünde her ikisi de aynı ama gerçek hayatta “Euro Bölgesi”ne olan etkileri çok farklı.

“Euro Bölgesi”nin kuruluş amaçlarından bir tanesi de “Avrupa içi ticaretin gelişmesi ve artan ticaretle tüm üye ülkelerin hayat standardının da yükselmesi” idi ancak Avrupa’nın lokomotifleri olan Almanya ve Fransa’nın ihracatlarının büyük kısmı Avrupa dışı ülkeler yerine Avrupa içine oldu. Yani dış ticaret artacağına malların iç dolaşımı arttı süreç içinde. Ve bu da üye ülkeler arasında gözle görülemeyen oranda bir ticaret dengesizliği yaratmaya başladı. Yıllar içinde bu dengesizlik giderilemeyecek denli büyük boyutlara ulaştı.

“Güney Avrupa Euro”su kullanan ülkeler “siesta, gece sefası ve kısa mesai yapmak” kültürleri nedeni ile az çalışıp çok tüketme alışkanlıklarını devam ettirdiler. Euro kullanmaya geçmek çokta tatlı geldi kendilerine. Paraları da “Kuzey Avrupa”nın yarattığı ve desteklediği güçlü ve değerli “Euro” olduğu için tüm malları çok ucuza ithal edebilme olanağına kavuştular.

Sonsuz ve bitmeyecek bir deniz gibi devam etti bu harcamalar. Etti etmesine de, Güney Avrupa Ülkeleri veya da diğer adı ile Güney Avrupa Euro”su kullanan ülkeler, aradaki gözle görülemeyen ve elle tutulamayan bu değer farkını yani cari açığı borçlanarak karşıladılar. Bu borcun büyük bir kısmını da AB içindeki mali kaynaklardan aldılar.   

Sonsuz ve bitmeyecek gibi algılanan bu “Euro” denizi gün geldi ve bitti.    

Realitedir; Bir devlet, “Milli Geliri”nin büyüme oranı üstünde “reel” faizle borçlanamaz. Borçlanırsa, halkın anlayacağı dilde, borç taksitlerini ödeyemez duruma düşer ve borç da çığ gibi büyümeye başlar aynen KKTC’deki “Faiz Mağdurları” gibi.

Ülke içindeki para da, Milli gelir oranı ile Reel  Faiz Borç oranı arasındaki fark kadar yurt dışına borç ödemeye gitmeye başlar ve ülkede para darlığı ile ekonomik gerileme başlar.

“Euro Bölgesi”nde yaşananlar, ödenemeyecek düzeye çıkmış dış borçlardan ve faizlerin tolerans limitlerinin üstünde farklılaşma göstermesinden kaynaklanmakta.

Bu gün artık piyasada, biri güvenilir ve düşük faizli olan “Kuzey Avrupa Euro”su, diğeri de güvenilmeyen ve yüksek faizli olan “Güney Avrupa Euro”su bulunmakta.

Açıkçası “Euro Bölgesi” ve Avrupa’nın para birimi olan “Euro” fiilen bitmiş durumda.

Avrupa Birliği’nin içinde düştüğü bu “Mali Sorun”, siyasi birliğini de etkilemeye başladı, hem de fena bir şekilde.

“Euro Bölgesi” içindeki “Mali Sorun” çözülmez ise bu AB’nin dağılmasının da başlangıcını da oluşturabilir.

Zaten artık şimdi Avrupa Birliği içinde “Avrupa Birleşik Devletleri”mi olalım yoksa dağılalım ve herkes kendi başının çaresine mi baksın tartışması duyulmaya başladı artık.  

AB’ye kolay gelsin. İşleri zor gözüküyor.

 

Prof. Dr. Ata ATUN

ata.atun@politikadergisi.com

Devam Eden İçerik: 
Euro Bölgesinin Sonu mu? (3)

Yorumlar

AB ve Türkiye

 

İki bölümden oluşan "Euro Bölgesinin Sonu mu" başlıklı yazısında Sayın Prof. Dr. Atun Avrupa Birliğinin "Borç Krizi" nedeniyle dağılma tehlikesiyle karşı karşıya geldiğini belirtiyor. Ayrıca çok haklı olarak Prof. Dr. Atun, aslında "Euro" nun fiilen “Kuzey Avrupa Euro"su ve "Güney Avrupa Euro" olarak ikiye bölündüğünü, AB'nin gerçek amacının Avrupa dışı ticaret potensiyelini artırmak iken, gerçekte ise AB içi ticaretin canlandığını, bundan da AB lokomotifi durumunda olan Almanya ve Fransanın karlı çıktığına dikkat çekmektedir. Bazı üye ülkelerin milli gelir kapasitelerinin üzerinde borçlanarak son duruma gelindiğini ifade eden Sayın Prof. Dr. Atun "Açıkçası “Euro Bölgesi” ve Avrupa’nın para birimi olan “Euro” fiilen bitmiş durumda" derken bunun AB'nin dağılışının başlangıcı olabileceğine de işaret etmektedir.
 
Ben Avrupa Birliği'ndeki bu son gelişmeler bağlamında ülkemiz Türkiye'nin nasıl etkilene bileceğine kısaca değinmek istedim. Bilindiği gibi AB'nin yazgısı Türkiye'yi iki açıdan çok yakından ilgilendirmektedir:
 
1) DIŞ TİCARET ÜZERİNDEN: 
 
Yine bilindiği gibi Türkiye dış ticaretinin %59'nu AB ülkeleri ile yapmaktadır. Dolayısı ile AB bölgesinde çıkacak derin bir kriz ülkemizi derhal etkileyecektir. 
 
AKP iktidarının Türkiye'nin "Ekonomik Büyüme" konseptinin birisi "dış kaynak" ve diğeri "ihracat" olmak üzere iki dayanağı vardır. AB ülkelerinde borç krizi nedeniyle zor duruma düşen bankaların ana merkezleri, pek ala Türkiye'deki şubelerinideki fonlarını, yatırımlarını ve varlıklarını acil ihtiyaç nedeniyle geri çekmek zorunda kalabilirler; böylece Türkiye "Kaynak" sıkıntısı ile karşılaşabilir. Öte yandan Avrupa Birliğindeki finans krizi, 2007/2008 küresel finans krizde olduğu gibi, Avrupa Birliğinde reel sektöre ister istemez sıçrayacaktır. Bu da doğrudan bütün Avrupa ülkeleri ekonomilerini al-üst edecek demektir. Sonuçta AB'nin krizi Türkiye'den ithalatı oldukça azaltacak, bu da ülkemizde "ihracat" azalması nedeniyle ekonomik kriz olarak doğrudan yansıyacak demektir.
 
2) TÜRKİYE'NİN SİYASİ GELECEĞİ BAKIMINDAN:
Türkiye 1959 yılından beri AB'ye üye olmak istemektedir. Yani AB üyeliği Türkiye'nin gelecekle ilgili en büyük siyasal bütünleşme projesidir. 2005 yılında Türkiye'nin AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamasına rağmen henüz bir arpa boyu yol alınamamıştır. Çünkü 2004 yılında Kıbrıs Rum tarafının resmen AB üye yapılmasıyla ve AB içi karar mekanizmalarının da "oy birliği" esasına dayanması nedeniyle müzakereler kilitlenmiştir. AB'nin Fransa, Almanya gibi lokomotif ülkelerinin yetkili sözcüleri Türkiye'nin AB üyeliğine açıkca karşı olduklarını gizlemediklerine göre Kıbrıs Rum Kesimi'nin AB üyeliği aslında önceden Türkiye'nin üyeliğini onların arkasına saklanarak engellenmesi için planlanmış olduğu ortadadır. AB Türkiye'yi tam üye yapmaya yanaşmadığı gibi, Türkiye'nin "yularını" da bırakmak niyetinde değildir. AB'nin emperyalist devletleri (Fransa, Almanya, İngiltere) Türkiye'yi oyalıyarak, AB üyelik kozunu kullanarak işbirlikçi AKP iktidarı aracılığı ile Sevr'i yeniden Türkiye'ye kabul ettirmenin siyasi koşullarını elde etmeye çalışmaktadırlar.
 
AB'nin çözülmesi, ülkemizde ilerici ulusal demokratik güçlerin de elini güçlendirecektir belki ama öte yandan Avrupa ve dünyada da krizle birlikte savaş riski oldukça artacaktır! 
 

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.