Evet mi Hayır mı, Peki Neye Göre?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

                                                                          Tarih, geçmişin izlerini anayasal reformlarla değiştirmenin bir serüveni gibi gözüküyor. Gelen, gideni her zaman sözlü veya yazılı anayasal çalışmalarla uğurlamaya kalkışınca reform çalışmaları bir geri gidişe dönüşüyor. Bazen reform çalışmaları başarı sağlasa da onun karşısında olan kuvvet, halkı hemen etkileyerek bu çalışmaların önünü kesiyor. Reformist çalışmaların tıkanmasının kötü, geriye gidişin reformist çabalarla değiştirilmesinin iyi olduğu sonucundaki kısır döngü maalesef ki halkın yararına olarak neredeyse hiç işlemiyor.

   Anayasalar; devleti mi halka karşı korumak ya da halkı mı devlete karşı korumak adına yapılır münazaralarına girip yoğun bir zihin jimnastiğine girişmek nedense herkesi korkutuyor. Bilim adamları parti mensubu olmadıklarını öne sürerek partizanca tavırlar sergiliyorlar. Bunlardan biride nasıl bir siyaset bilimci olduğunu anlayamadığım Mümtaz’er Türköne. Savunduğu şey “kesinlikle referandumda evet denilmesi”, savunamadığı ise “neden evet denileceği”. Bir bilim adamı bile bilimsel tartışmalara girmekten acizken, biz halkı evet – hayır kıskacına sokmuş görünüyoruz.
   Durum hayır seçeneğini savunanlar açısından da çok değişik değil. “Bu anayasa değişikliği işçiye, kayısı üreticisine bir şey getiriyor mu?” demektense bu anayasa değişikliği şu sonuçlara neden olacak o yüzden hayır diyen neredeyse yok gibi. Davulu halk için hala uzaktan çalma huyu “hayır”cılarda boy gösteriyor. Evet, halkın ihtiyaçlarını gerçekleştirebilecek düzenlemeler neredeyse yok gibi; fakat diğer düzenlemelerin getirecekleri neler var? Bunlardan halka neredeyse hiç bahsedilmiyor.
   Evetçi kanatta yer alan hiç kimse değiştirilmesi düşünülen anayasanın 145. maddesinin sonuca yönelik olup olmadığını tartışmıyor. “12 Eylül darbecilerini yargılamak için evet” diyen Sayın Başbakan, bu süreçte nasıl geçmişteki bir olayı yargıya taşıyabileceğini açıklayamıyor. Mevcut anayasamızın altıncı kısmındaki geçici hükümler başlığı altında bulunan 15. madde kalksa bile 12 Eylül darbecilerinin yargılanıp yargılanamayacağının neredeyse hiçbir bilim adamına göre önemi bulunmuyor. AKP geçici 15. maddeyi kaldırsa bile ‘zamanaşımı süreleri devreye girecek mi yoksa girmeyecek mi’ işin uzmanları bu işi ıskalayıp duruyor. Partizanca tavırlarla evet – hayır tartışmasında halkı bilinmezliğe doğru sürüklüyorlar.
   Bilgilendirmek adına AKP’nin 145. maddedeki değişiklik hükmünü buraya koyalım:
   MADDE 145- Askerî yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişilerin, sadece askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak isledikleri askerî suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin isleyişine karsı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür. Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askerî mahkemelerde yargılanamaz.
   Askerî mahkemelerin savaş halinde hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili oldukları; kuruluşları ve gerektiğinde bu mahkemelerde adlî yargı hâkim ve savcılarının görevlendirilmeleri kanunla düzenlenir. Askerî yargı organlarının kurulusu, isleyişi, askerî hâkimlerin özlük isleri, askerî savcılık görevlerini yapan askerî hâkimlerin görevli bulundukları komutanlıkla ilişkileri, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.
   Şimdi de yukarıda bahsettiğimiz geçici 15. maddeyi buraya taşıyalım:
   12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla kurulu Millî Güvenlik Konseyinin, bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz.
   Bu karar ve tasarrufların idarece veya yetkili kılınmış organ, merci ve görevlilerce uygulanmasından dolayı, karar alanlar, tasarrufta bulunanlar ve uygulayanlar hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.
   (Son fıkra mülga: 3.10.2001-4709/34 md.)
   Ek bilgi vermem gerekirse parantez içindeki bilgiye göre, 4709 sayılı kanunun 34. maddesine göre geçici 15. maddenin son fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
   AKP Anayasa Değişiklik Paketi ile 15. maddeyi de yürürlükten tamamen kaldırıyor; fakat ya zaman aşımı süreleri. O konuyu ise yargı içtihatlarına bırakıyorlar (bkz. Mümtaz’er Türköne’nin 22 Temmuz 2010 tarihli Zaman Gazetesi yazısı).
   Tabii ki tartışmaları hiç başlatmayan grupların yanında başlatanlar da var: 16 Mart Davası Avukatları bu gruplardan biri. Değişik bir tartışma için http://bianet.org/bianet/insan-haklari/123650-12-eylul-davalarinda-zamanasimi-oyunlari adresine bakılabilir. Bir diğer güzel tartışma içinse Vatan Gazetesi’nin haberini öneriyorum. Adres: http://www.gazetevatan.com/haber/12-eylulculer-yargilanacak-mi/318672/1/Gundem
   12 Eylül 1980 askeri darbesinin 30. yılında yapılan referandumla, 30 yıllık zaman aşımı süresinin dolmasının suçu Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) atılıyor. Bu kurum maalesef ki kişilerin işine geldiği gibi eleştiri yapılabilecek kurumların arasında bulunuyor. Başbakanın referandum tarihini darbecilerin yargılanması için oldukça manidar bir tarihte görerek YSK’yı övdüğü günler, esen rüzgârla bir eleştiri yağmurunu getirmiş gibi görünüyor. Bir gün daha öne alsalardı 12 Eylülcüleri kesin yargılardık diyenlerde yok değil.
   Tüm bunlara rağmen anayasa değişiklik paketine karşı yapılmış olan ve halen de yapılmakta olan tartışmalar kamuoyuna evet veya hayır konusunda net bilgi vermiyor.
   Parti kapatma ve siyaset yasağı konusundaki değişikliklerse ne yazık ki 145. maddenin gölgesinde kalmış gibi görünüyor. Şayet değişiklik olursa Sayıştay’ın bu süreçte artık daha aktif rol oynayacağı gerçeği ve basındaki, Sayıştay Başkanı ile AKP arasındaki yakınlık iddiaları durumu incelemeye değer kılıyor.
   İşçiyi yakından ilgilendiren düzenlemelerde aslında anayasa değişiklik paketinin içinde yok değil. Toplu iş sözleşmesinde yaşanacak olan uyuşmazlıkların uzlaşma komisyonunca karara bağlanması düzenlemesi de göze çarpan bir diğer özellik. Uzlaşma kurulu ise Üniversiteler arası Kurul’dan seçilecek üyelerden oluşacak. Üniversiteler arası Kurul ise YÖK uzantılı bir yapılanmayı çağrıştırıyor. Bu konuda bazı sendikaların yazdığı makaleleri incelemeye değer bulduğum gibi bazılarının “çok güzel oldu başka söze gerek yok” söylemlerini dikkate bile almadığımı belirtirim. Sendikal haklarını devletin eline kayıtsız şartsız teslim etmiş olan kişilerle sosyal devletin sağlanmaya çalışıldığını maalesef ki bu sözler açıkça ortaya koyuyor.
   Bence bir diğer önemli değişiklikte anayasanın eşitlik ile ilgili 10. maddesi. Değişikliğe göre 10. madde aşağıdaki gibi:
   MADDE 10 – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.
   Çocuklar, yaşlılar ve engelliler gibi özel surette korunması gerekenler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılamaz.
   Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
   Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
   Yukarıdaki şekliyle değiştirilmek istenen 10. madde bence üniversitelerde türban düzenlemesinin ve taş atan çocuklar yasası olarak adlandırılan düzenlemelere kılıf uydurmaya yönelik gibi gözüküyor. Öküz altında buzağı aramaya gerek yok; ama bu madde değiştirilmeden önce çocuklar, yaşlılar ve engelliler eşitlik ilkesinden yararlanamıyorlar mıydı? Tabii ki yararlanıyorlardı. O zaman bu değişikliğin gerekçesini hükümet yapmak zorunda.
   Tartışma çok uzun noktalara doğru yol alıyor. Sonuç olarak söylenmesi gereken anayasa değişiklik paketinin tam anlamıyla tartışılmadan referandum sürecine gidildiğidir. İktidarda olana oy vermiş olanın Evet, vermemiş olanın Hayır saffına katıldığı bir rejim demokrasi olarak nitelendirilemez. Evet veya Hayır diyebilirsiniz, hatta sandığa bile gitmeyecek olabilirsiniz; ama almış olduğumuz kararı hangi birimiz etraflıca düşündükten sonra aldı. Bizim etraflıca düşündürecek bilim insanı ve politikacılara sahip olmadığımız bir gerçek. Bu yazıyı Politika Dergisi’nin 24. sayısında Reymond Guess’e dayanarak yürüttüğümüz “Kamusal Şeyler, Özel Şeyler” tartışmasında daha etraflıca tartışacağız. Şimdilik amacımız sadece partizanca tavırları önleyerek apolitik bir sürece hayır demek. Unutmadan partizanlık apolitikliğin bir çerçevesidir. Partizan olan, partizanlığını yitirdiğinde ya dönek olur ya da apolitik. Liberal bir dünyayı anayasal tartışmalarla birlikte inceleyeceğiz; kısa bir süre sonra.
   Okumadaki sabrınıza ve ilginize teşekkür ederim.
 
Gokhan.Dag@PolitikaDergisi.com

Yorumlar

Bu anayasa 12 eylülün meşru

Bu anayasa 12 eylülün meşru hale getirilmesidir maddelerin ne olduğu önemli değil.inanç özgürlüğü tanıyacakmış!sokakta kimseye böyle bir hak tanınmıyor.fikir özgürlüğü için daha önemli bir adımmış.hapislerde yatan 45 sosyalist gazeteciyi çıkarsınlar o zaman.ya da terörle mücadele kanununda yer alan maddeleri hafifletsinler.PKK yı bitircez diye memleketteki bütün sol görüşlü olanları bu kanunla topluyorlar.

Herkesin vicdanı rahat olsun bu anayasaya rahatlıkla hayır denebilir!!!

Öyle 3 ayda yasa değiştirmekle hiç bir anlayış değişmiyor.birilerine kalkmış komünist kırıntısı diyo beyefendi sonra da aynı insanlara hüngür hüngür ağlıyor.Toplumun bunları kendisinin talep etmesi lazım üstten dayatmacı herşey halkın karşısındadır.Anayasa getirmekle çağdaş anlayışlı olunmuyor.

Gökhan bey öte yandan işçilere hak verdiğinden toplu sözleşme hakkında uzlaşma komisyonundan söz etmişssiniz.dün yine 4 işçi öldü zonguldakta.benim hatrladığım 300 den fazla ses getiren işçi ölümü var bunların döneminde.Taşeronlaşma bunların döneminde başladı.Tekelcileri mahvettiler.Kışın ortasında soğuk su sıktılar.Bunlar şimdi bir kaç ne idüğü belirsiz maddeyle işçilerin yanında mı yer alaacaklar.Merdivven altı atöleyelerle ilgili sendikalaşmalayla ilgili yasalar niye yok.Çünkü bu maddeler göz boyamak için.

Size katılmıyorum ben bir vatandaş olarak bunların ne istediğini biliyorum ve sandığa da böyle gideceğim.İnsanlarımızın da üç aşağı beş yukarı bir fikri var.Evet mesele tam da akp yi oylamak ya da oylamamaktır.Meseleyi anayasa boyutuna indirgerseniz akp nin amaçlarını gizlemiş olursunuz.

Saygılar

Öncelikle yorumunuz için

Öncelikle yorumunuz için teşekkür etmek isterim. Yapmış olduğunuz yorum, anlatmak istediklerimi tam da anlatamadığıma işaret ediyor ya da maalesef ki siz anlayamadınız. Ben AKP'nin anayasa değişiklik paketi üzerine oldukça kafa yormuş birisi olarak dikkat ettiyseniz yazımda maddeleri teker teker irdelemek yerine farklı bir yol seçtim. Maddeleri teker teker irdeleyebilirdim de; fakat bu yazmak istediğim yazının amacını aşardı.

Merak ediyorsanız söyleyeyim, ben de anayasa değişiklik paketine Hayır oyu kullanacağım; fakat söylemek istediğim şudur: Ben bu hayır oyuna bir bilinçle varabildim. Partizanca tavırlara bürünüp AKP'yi desteklemeyen birisi olarak Hayır'ı seçmedim. Anayasa değişiklik teklifini AKP'nin internet sitesinden indirdim ve yapılması planlanan değişiklikleri karşılaştırmalı olarak irdeledim. Başka bir kişi bu irdelemeyi yaparsa zaten Evet'i söylememesi gerektiğini daha iyi anlayacak.

Bugün yapılması gereken fakat yapılmayan bilimsel tartışmalar yüzünden evet - hayır ikilemi bu ülkenin gündeminden düşmüyor.

Yazımda karşı çıktığım noktayı yorumunuzda oldukça güzel belirtmişsiniz. "Bu anayasa rahatlıkla hayır denebilir" Ben de diyorum ki evet, hayır diyebilirsiniz, elbette; ama neye göre hayır sorusun cevap verebilecek kaç kişi bana bulabilirsiniz. Bu söylediklerim evet tarafında duranlar içinde geçerli. Çok açık ve net söylüyorum TBMM'de anayasa değişiklik teklifi görüşülürken evet diyen birçok milletvekili neye evet dediğini bilmeden evet dedi. Hayır diyenler içinde durum bu.

Bugün CHP Evetçi bir mensubuna disiplini öngörüyor. Bir demokrasi de bunun yapılmasının mantığı ne. Bugün ulusal basının önde gelen bir gazetesi yapmış olduğu araştırmada AKP tabanının %20'sinin referandumda hayır oyu kullanacağını söylüyor.

İşçiler konusuna gelince işçilere hak vereceğini söylemedim. Yazımdaki o bölümü dikkatlice okursanız değişiklik paketinin işçilerle ilgili düzenlemeleri de içerdiğini söyledim. Her düzenlemeyi hak veya ödev kabul etmekte tartışmasız bir evet - hayır oyununa benziyor.

12 Eylül anayasasını birkaç düzenlemeyle yerinden söküp atamazsınız. Söküp atamadığınız içinde bu anayasayı kısmen destekliyor konumuna düşersiniz. Hatta yapacağınız düzenlemelerle bu kısmilik tam bir destekleyiciliğe dönüşebilir. Oturup iyi bir incelemeyle bu tam destekleyiciliği herkes görebilecektir. Bilim adamları bu anayasa değişikliğini tartışmıyorlar; çünkü tartışma sonrası gelebilecek sorulara cevapları bulunmuyor. Dolayısıyla Evet kıskacının daralacağından korkuyorlar. Yazımda belirttiğim Mümtaz'er Türköne isimli bilim adamı yaratılan tartışmasızlık ortamında "CHP ve MHP destekleyicilerine neden hayır diyeceğini anlatamyor" diyor. Bunu söylemesinin tek nedeni Hayırcıların yeteri kadar Evetçileri tartışma ortamına çekemesinden kaynaklanıyor. Birisi evetçi kanada haddini bildirebilse, bir evetçi, hayırcı kanada bu kadar ağır bir eleştiri yöneltebilir mi? Sanırım ki yöneltemez.

(Burada Emrah Özdemir kardeşimin bir yazısının adresini vereyim belki bilimsel tartışmaların başlamasına ön ayak olabilir: http://www.politikadergisi.com/makale/kenan-evren%E2%80%99i-cennete-yoll... )

Gelelim üç aşağı beş yukarı fikri olma durumuna. Bir ülkenin geleceğine yön verilecek bir oylamada üç aşağı beş yukarı fikri var muhabbetine katılamayacağımı belirtirim; çünkü üç aşağı durumu bir acaba durumunu beraberinde getirebilir. Dolayısıyla sandığa gidildiğinde net bir tavrın ortada olması gerektiğine inanıyorum. Bu tavrın nasıl ortaya çıkacağını da herhalde belirttim.

Gelelim Başbakan R. Tayyip Erdoğan'ın ağlama tavrına. Bir ağlama edebiyatını dünden bugüne tutturmuş giden birisinin o mektupları okurken ağlamamasını nasıl bekleyebilirsiniz ki? Anormal olan durum Başbakan'ın orada ağlamama tavrı olurdu. Mektubu okurken ağladığı insanların, bu anayasa değişiklik paketine hayır diyeceklrini Başbakan kendisi de adı gibi bildiği halde bu durumu siyaset malzemesi yapmaktan çekinmemiştir. Çekinmişlik derken aklıma çekimserlik kararı da gelmiş bulunuyor. Çekimser kalacak bir durum yok. Okuyup iyi irdelersek karar kendisini ortaya çıkaracak zaten.

Umarım derdimi anlatabildim. Amacım sadece siyaseti bilimsel irdelenirken görebilmek, işte hepsi bu kadar. Syg.

Bende bu yaptığınız yorum

Bende bu yaptığınız yorum için teşekkür ederim.

Benim ilk olarak yazınıza verdiğim tepki ilk okuyan birinin darbe anayasasına neden izin verelim hayırda bir hayır yok gibi bir izlenim aldığımdandır.Bende hayırda hayır varı anlatmak istedim.

Neden evet neden hayır meselesinde haklılığınızı kabul etmekle birlikte,yapmak istediğiniz siyaset bilimsel metodu insanlara anlatma durumu her zaman zayıf kalır.Bu anlayış Türkiye'de tanzimattan beri var.Toplum eğitilmeli anlayışı.Böylece ne yaptığını bilecek.Ama bu hiç bir zaman işe yaramamıştır zira eğitenlerin eğitime ihtiyacı olduğunu düşünenlerdenim.Sanırım bu noktada örtüşüyoruz.Mümtazer Türköne'nin eğitime ihtiyacı olması gibi.Bu anayasaya neden hayır denmeyeceğini bilmiyorsa bulunduğu makamı mevkiyi terketsin.

Halkımızın eğitime ihtiyacı yoktur tek eksiği örgütlenmesidir.Sivil toplum örgütlerinin yükselişlte olduğunu sananlar yanılıyorlar.Bunların hepsi devletçe izin verilmiş ve kurdurulmuş yapılardır.Toplum örgütlenirse o zaman ama bağımsız bir şekilde bunu yaparsa o zaman eğitimli ve bilinçli olacaktır.Burada yine aydınlara büyük iş düşüyor.Ama bugün örgütlenmeye sendikalaşmaya dernekleşmeye izin veren yasaların ne olduğu ortada.Bunları hallediyor mu haşmetmeap Akepe kurmayları?Yokkk.O halde başka sorum yok hakim bey diyorum...

Öte yandan yazınızda bir kafa

Öte yandan yazınızda bir kafa karışıklığının olduğunu görüyorm.Bu sizde de var.Kendinizi akp'nin ya da liberal yalaka medyanın akıntısına bırakmayınız.Çok ikna edici olabiliyorlar.

Ama aydın durabilmek cesaret işidir.Akıntıya karşı durmakta olduğu gibi.

Açıkçası böyle bir durumu

Açıkçası böyle bir durumu sezmedim; fakat yazıdaki keşfettiğiniz kafa karışıklığı durumunu giderirseniz mutlu olurum. Akıntıya karşı durmak derken bu konuda kendimi savunmak durumundayım. Politika Dergisi'ni kurduğumuz günden bu güne çok sert akıntılarla karşılaştık; fakat hep sağlam durduk. AKP medyasının etkileme durumuna gelince size şunu söyleyeyim: Bir önceki yorumunuzda belirttiğiniz "eğitimcilerin eğitilmesi gerekliliği" konusunda yazılarımda birçok serzenişi okuyabilirsiniz; fakat ben çok şanslıyım ki mükemmel hocalar tarafından eğitildim. O yüzden bırakın akıntıyı sel bassa tutunacak bir dal buluruz, saçma sapan medyasal oyunlara da gelmeyiz.

Syg.

Politika dergisinin duruşuyla

Politika dergisinin duruşuyla ilgili olumsuz hiç bir taraf görmedim bugüne kadar.Sapasağlam duruyor ya da durmaktayız.Demek istediğim liberal köşe yazarlarının ya da liberal ama hükümetçi medyanın söylediklerinin bazen çok ikna edici olabilmesi ve aydınları dahi etkileyilebiliyor olması.Örneğin 12 eylül anayasasına evet deyin bu bir darbe anayasasıdır ve bunu tarihin çöplüğüne gönderelim derler.Biçimsel olarak haklılar ama özsel planda sizinle tartışmamızda açılkladığımız noktalar var önem arzeden.Bunlara aldanmamak ve akıntıya karşı durmak gerekirin anlamı budur.Öte yandan dergiye karşı bir gönderme yapmam abes olur.Bende bu dergide yazıyorum.Eğer bir yanlışı olursa tabi ki eleştiririm,o ayrı.

Saygılar

Melih Aşık'ın 24 Temmuz 2010 Tarihli Yazısından Alıntı

Eveeet mi, hayııır mı, söyle bana nedir senin cevabın?
Referandum şarkımız bu olmalıydı...
AKP anket düzenlemiş, ankette “hayır” sayısı “evet”i geçince yayından kaldırmış... AKP mantığına çok uygun...
Demokrasi bize çalışıyorsa demokratızdır, yoksa diktatör...
Anketler yapılıyor, Anayasa’da neyin değişeceğini bilenlerin oranı yüzde 15’i geçmiyor.
Demek yüzde 85, referandumda neye evet, neye hayır dediğini bilmeden oyunu kullanacak...
AKP muazzam fonlarla.. Satın aldığı aydınlarla.. TRT ve özel kanallarla “evet” için saldırıyor...
Yapılan değişiklikleri anlatmıyor... Anlatsa belki halk uyanacak. O yüzden 12 Eylül ve darbeciler ile hesaplaşıyor havası yayıyor...
Bir de vesayet rejimi tutturdular. Referandumla vesayet rejimine son verilecekmiş!
Böylece Anayasa Mahkemesi ve HSYK vesayet altından kurtarılacakmış.
Daha önce TRT ve YÖK vesayet altından kurtarıldı, AKP vesayeti altına girdi.
Gördünüz bu iki kurum nasıl da demok-ratlaştı!
Vatandaşın okur yazar olmasına gerek yok.
TRT ve YÖK’ün geldiği tam bağımlı duruma bakarak yapılacak anayasa değişikliklerinin Anayasa Mahkemesi ve HSYK’yı ne duruma getireceğini anlayabilir.
Bir yandan Deniz Feneri davasına, öte yandan Ergenekon soruşturmalarına bakarak yargının yarın hangi adalet ölçülerine göre çalışacağını tahmin edebilir.
Anayasa değişirse mahkemeler hukuk yerine “AKP için doğru olan neyse o doğrudur” esasına göre karar verecek.
Nereden mi biliyoruz?
Almanya İkinci Dünya Savaşı öncesi yaşadı böyle dönemleri, oradan...

anayasayı bir kere gözlerine kestirdilerse,

çıkacak her duruma göre planları vardır mutlaka.
mesela referandumda ' hayır ' sonucu çıkabileceklerini hesapladıklarından eminim.
maksatlarının anayasayı her yönüyle inceleyip gerçekten iyileştirme ,ve suçluların veya yargılananların adil şekilde karşılarına çıkarılacak bir anayasa çıkarmak gibi dürüstlüğe sahip olmadıkları ortada. yaptıklarının yapacaklarının teminatı olan ve dışarıdan yönetilen bir zihniyet oldukları için ülkeyi bölmek isteyenlere çanak tuttuklarıda ortada.
bakıldığında ' evet ' kararını verecek olanların, ve kararsız kalanlarında evet yönüne katkı sağladıkları bu durumda ,referandum sonucu ne olursa olsun sancılı süreç devam edecektir.
sıradaki hedeflerinin anayasanın 1.kısım genel esaslar bölümü olduğunu söylemek,
şaşırtıcı olmaz mutlaka.
ama ne olursa olsun çıkacak büyük orandaki 'hayır' sonucu, kendilerini zora sokacak,başlarını ağrıtacak ve karşılarındaki cumhuriyet savunucularını görünce,
ellerinin altında bekleyen planlarını rafa kaldırtacaktır. bu düşüncemle kararım 'hayır!.'

Politika Dergisi’nin 24. sayısında Reymond Guess’ ile ilgili yayınını sabırla ve merakla bekliyorum... saygılarımla.

Merhaba

Anayasa değişikliğine bizden evet oyu isteyenler, insanlarıya geri zekalı, yada çok saf, veyahutta halk değil "taba" görüyor. Nedeni ise gayet basit. Öyle uzun uzun incelemeye, bilirkişiye falan gitmeye lüzum yok. Birbiri ile hiç alakası olmayan konularda 26 madde var. Ben hepsi için aynı fikri ve görüşü benimseyebilmem için yukarıda bahsettiğim zavallılardan biri olmam lazım, veya bir robot. O yüzden maddeler na olursa olsun beni adam yerine koymayan bir düzene kabul oyu vermem. Aklıbalik olan,çıkar hesapları ile AKPye bağlı olmayan kimsenin de "evet" oyu vereceğini sırf bu yüzden düşünmüyorum.

Evet mi, hayır mı söyle nedir bana cevabın?

Sevgili Gökhan,

Uzun uzadiye bir yorum yazmak niyetinde değilim. Yalnızca bir dileğim var değerli okurlarımızdan ve onların eş dost akrabalarından veya tanıdıklarından.

12 Eylül Referandumuna neden EVET diyecekler?
12 Eylül Referandumuna neden HAYIR diyecekler?
12 Eylül Referandumuna neden KARARSIZLAR?
12 Eylül Referandumuna neden SANDIĞA DAHİ GİTMEYECEKLER?

Bu soru/soruların yanıtlarını verebilirlerse kendi adıma çok mutlu olacağım.

4 soru... Bu soruya/sorulara

4 soru...

Bu soruya/sorulara cevap verme samimiyeti bir siyasi düzeyi de ortaya çıkaracak. Düzey şu an cevaplar bazında maalesef ki şu:

1-AKP'liler genelde Evet dediği için
2-Muhalefetteiler genelde Hayır dediği için
3-Değişiklik paketini incelemeyip kararlarını genelde son güne bıraktıkları için
4-Referandumdan bi haber oldukları için

kendi düşüncem...

kesinlikle akp.nin amacı anayasanın önlerine taş koyan maddelerini kaldırarak cumhuriyeti yıkmak ve ülkeleri eyaletlere bölmek.

tabiiki ülkeyi eyaletlere bölmek isteyen ve cumhuriyeti yıkmak isteyenlere ,açıkça eş başkanlık yaptıklarını bildiğim için. bunun dışında ne çoğunluğun nede belli bir kesimin çıkardığı ses'e göre hareket etmiyorum. 'hayır' kararım , akp.nin ve çanak tutanların hain planlarını hayata geçirirlerken ,cumhuriyet mitingleri örneği gibi tüm düşmanlara korku salmasını ümit ettiğimdendir.
yoksa hangi sonuç çıkarsa çıksın benim öndördüğüm,yazarken bile acı çekiyorum; er yada geç akp.nin ve çanak tutanların istediklerini yapacakları güçte olduklarını biliyorum..

verilen mesajı iyi anlıyorum. ve referandum konusunda insanların bilinçli olup olmadıklarını bilmek istiyor,bilinçlenmelerini istiyorsunuz.
bense başka bir alemde acı çekiyorum ve başımıza gelecek büyük felaketlerin çok derin üzüntüsüyle böyle düşünüyorum.
bende size soru sorabilirmiyim ?
ok yaydan çıktıktan sonra ne olur ?
referandum sonucu hayır olursa anayasayı ele geçirme planlarından vaz geçilirmi ?

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.