Geniş Kitleleri Etkileyebilme Sanatı: Algı Yaratımı ve Yönetimi

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

17 Aralık soruşturmasının kamuoyumuza yansıdığından beri tek konuştuğumuz ve anlamlandırmaya çabaladığımız husus…

Gerçekten de bir yolsuzluk yapılıp yapılmadığı ile…

AK Parti ve muhalefet partilerinin bu süreçten nasıl çıkacakları olmaya başladı.

AK Parti; düzenlendiği mitinglerde, bunların düzmece ve montaj işi olduğunu, tabanına, “inandırma” çabası içinde…

30 Mart’ta bir yerel seçim daha tecrübe edeceğiz, ama…

Siyasilerin ve toplumumuzun dikkati, daha çok bu yolsuzluk ve rüşvet vakasının nasıl sonuçlanacağına kilitlenmiş durumda…

Esassında, önümüzdeki yerel seçim, bir nevi genel seçim havasında yaşanacak dersek, abartmış olmayız.

Yine, bir başka merak edilen husus da, kamuoyuna yansıyan bu gayrîahlâki olayların, iktidar partisinin halk indinde edindiği popülariteyi ve oy düzeyini etkileyip etkilemeyeceği…

***

Şuan nazarıyla ülkemizde bir kriz yaşanmakta. Politikacı ve işadamlarının içinde olduğu ve büyük meblağda paraların döndüğü rüşvet ve yolsuzluk soruşturması, toplumumuzu da belirgin bir biçimde taraf olmaya sevk etmekte. İktidar partisinin tarafında olanlar, bu yaşananların bir kumpas ve tezgâh olduğuna tam bir itaat ve biat ile dinledikleri başbakanları tarafından inandırılmaya çalışılmakta.

Tabii ki…

Bu arada, toplumumuzun “Seçmen Algısını” ölçmek adına anketler yapılmakta ve ne hikmetse AK Parti’nin bu yaşanan süreçten çok fazlaca etkilenmediği sonuçları çıkmakta. Pekâlâ, tarafsız kuruluşların yaptığı anketlerde de, iktidarın bir nebzede olsa oy kaybı yaşadığı görülebilmekte…

Şu bir gerçek, ortada ciddi manada iddialar ve ses kayıtları durmakta. Ve, bazıları da başbakan tarafından doğrulanmakta… Esasında, her gün yeni bir güne başlarken farklı ses kayıtları ile şok ve dumur olmaktayız…

Tüm bu çalkantılı süreçte iktidar partisinin, acaba bundan yara almadan çıkması mümkün müdür? Yerel seçimlerde kritik yerlerdeki belediye başkanlıklarının kaybedilmesi, iktidar partisinin genel siyasette de düşüş yaşamasına neden olabilir mi?

***

Adalet ve Kalkınma Partisi, siyaset arenasına bir kriz ertesinde çıkmıştı…

Türkiye; 2001 krizini yaşamış ve çok zor günlerden geçmişti…

İktidarda koalisyon hükümeti vardı…

DSP, MHP, ANAP…

Dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer, koalisyon hükümetinin başbakanına anayasa kitapçığını fırlatır…

Bu olay o zamanın Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı’nda yaşanır. Koalisyon hükümetinin başbakanı Sayın Bülent Ecevit, MGK toplantısını terk eder ve kamuoyumuzu derinden etkileyecek basın açıklamasını yapar.

Neden kamuoyumuz etkilenmiştir?

Bu kitapçık fırlatma ve Sayın Ecevit’in basın açıklaması sonrasında Türkiye, hem ekonomik hem de siyasî bir kaos yaşayacaktır. Bu kaos ortamında siyaset kulvarında Adalet ve Kalkınma Partisi’ne yer açılacaktır…

***

Bu yaşanan krizin faturası da ağırdır:

15 günde 8 milyar dolar ülke dışına çıkar. Millî Gelir, 200 milyar dolardan 140-150 milyar dolara iner. Kişi başına yıllık gelir, 1083’er dolar azalırken, halkın cebindeki paranın alımgücü, üçte birine düşer.

Çoğu kalifiye 1.5 milyon kişi daha işsizler ordusuna katılır, ekonomi %8,5 oranında küçülür ve enflasyon %70’i aşar.

(Kadir Akın, 27 Aralık 2013, bianet.org)

***

Krizle gelen bir partinin, yine sebep olduğu bir krizle iktidarını zayıflatması olasıdır…

Her şeyden önemli olan, AK Parti seçmen tabanında yaratılan algının nasıl olduğudur ve iktidara gönül verenlerin seçim aşamasında nasıl davranacağıdır…

“Seçmen Tutum ve Tavırları” ile “Seçmen Davranışları” son tahlilde şaşabilmektedir…

Yerel seçimler; iktidar partisi açısından da muhalefet partileri açısından da “yerel” havasından çıkarılarak, genel seçim atmosferinde yürütülecektir…

2014 yılında sadece yerel seçimleri tecrübe etmeyeceğiz. 2014 yılının Ağustos ayında bir de “Cumhurbaşkanlığı Seçimi” yapılacak. Pekâlâ, bu seçimin diğer cumhurbaşkanlığı seçimlerinden farklı yönü ise, bu seçimde cumhurbaşkanını halkın seçecek olmasıdır.

Yine, 2015 yılında Genel Seçimler yapılacak…

Tüm bu yaşanan arbede içerisinde, AK Parti’nin atacağı hamleler merakla beklenecek… Biliyorsunuz, AK Parti Tüzüğü üçüncü kez milletvekilliği seçimine izin vermiyor.

***

Başbakanın nasıl bir siyasal tutum takınacağı sanırım bu yerel seçimler sonucunda netleşecektir. Okuduğum tahliller arasında, mahalli seçimlerde yaşanacak bir düşüş karşısında Sayın Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına çıkabileceği irdelenirken; yine diğer seçimlerde olduğu gibi bu seçimde de açık ara bir siyasal başarı gösterilmesi durumunda, parti tüzüğünün gözden geçirilerek yola devam edileceği tahlil edilmekte idi…

***

Başbakan Erdoğan, gelecekteki siyasal süreçlere binaen sert üslûbunu da devam ettirmekte. Başbakanın birinci gündemi neredeyse soruşturma başlatıldığından beridir cemaat.

AK Parti ve cemaat dayanışması veya iktidar ortaklığı, gerçekten de ilginç dönüm noktalarına sahiptir.

AK Parti, ilk yıllarını, cemaatle birlikte askerî vesayet ve statükoya karşı cemaatin polis ve yargıdaki kadrolaşması vasıtasıyla mücadele ile geçirdi.

Türkiye’de egemenlerin ideolojik hegemonyası kırılma noktasına gelmiş ve siyasî arenadan yavaş yavaş tasfiye edilmeye başlanmış idi…

Ergenekon, Balyoz, Kafes vb. davalar, AK Parti ve cemaat işbirliğinin sonucunda ortaya konabilmişti.

Ergenekon ve Balyoz davaları, “Elde Tutulan” medyanın yardımıyla ve psikolojik harekât yöntemleriyle topluma askerî vesayetle mücadele edildiği algısını pompaladı. Ve, toplumdan hatırı sayılır bir destek gördü.

Burada bir parantez açmak isterim… Ben de bu yaşanan Ergenekon davalarında algı yönetiminin kurbanlarındanımdır. Ben de bu yapılanın bir takiye olduğunu anlayamadım… Gerçekten de görünürde bir askerî vesayetle mücadele ediliyor inancına kani oldum… Bu doğrultuda makaleler kaleme aldım… Gelinen son noktada yaşananların bir senaryo olduğunu tecrübe etmek pekâlâ acı bir hissiyat…

Yüzlerce değerli subayımız, hâlâ cezaevlerinde özgürlüklerinden mahrum bir vaziyette “yaşam ve onur” mücadelesi vermekte.

***

İktidar partisi ve başbakan, önlerindeki tüm siyasal engelleri aşabilmek adına algı yaratma ve yönetme becerisini iyi uyguluyorlar(!!?) Yerel seçimler öncesinde başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, katıldığı mitinglerde kendilerine karşı bir darbe tertiplendiğini, paralel devletin kumpasıyla karşı karşıya olduklarını seçmen tabanının algısını manipüle etmek vasıtasıyla somutlaştırmaya çabalamakta. Algı yönetimini ve buradan hareketle siyaset üretimini Sayın Erdoğan, diğer rakiplerine göre daha iyi kotarmakta. Tabii burada seçmen tabanının sahip olduğu bir hastalık da mevcut: Bir liderin arkasından fanatiklik ve partizanlık derecesinde gidilmesi…

Sayın Erdoğan’ın algı yaratma ve yönetme ustalığına(?) yönelik çok iyi irdelenmiş bir gözlemi dikkatlerinize sunmak istiyorum…

***

[Erdoğan’ı algı yaratma ve yönetmede başarılı kılan kullandığı “prompter” denen cihaz değil elbette. Kişiliğinin geliştiği ve eğitimini aldığı külliyatın içindeki  “takiye” kültürü ve her şeyden önemlisi yazılı ve görsel medyayı en iyi biçimiyle kullanıyor olması ona bu imkanı veriyor. Hitap alanındakiler için inandırıcı bir dil kullanıyor olması ise bir başka avantaj sağlıyor. Onay tabanına hemen her gün seslenerek; evinde, iş yerinde ona değmek, güçlü lider imajı yaratmak, olmamışı oldurmak, olanı yok saymak, daha düne kadar koalisyon kurduğu cemaatle birlikte işlediği suçların ortalığa saçılmasıyla tüm günahları cemaatin boynuna asmak; 17 Aralık’ta son yılların en büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ile dört Bakan’ın istifa etmesi, milyonlarca doların, para sayma makinaların evlerden çıkması ve operasyonun Başbakanın oğlu Bilal Erdoğan’a kadar dayanması nedeniyle olan biteni “paralel devlet, çete” diye izah etmek. İşte gerçekten de bütün bunlar, Tayyip Erdoğan’ ı ustalaştıran ve “gözbağcı” mertebesine yükselten meziyetler olarak görülmeli.

(Kadir Akın, 20 Şubat 2014, bianet.org)

***

Evet, gerçekten de Sayın Erdoğan’ın hitap ettiği kitlelerin, tüm bu olanbitene rağmen hâlâ bu soruşturmanın bir darbe; iktidarı pasifize etme darbesi olduğuna inançları gerçekleştirilen etkili ve usta gözbağcılıkla pekiştirilmekte(?!)

Şu bir gerçek ki… 30 Mart yerel seçimleri, şu iki-üç aydır yaşadığımız siyasal kaostan ötürü veya yolsuzluk, rüşvet ve nüfuz kullanma çalkantısından ötürü daha farklı bir havada gerçekleşecek.

Öte yandan, Türkiye’nin bekleyen sorun bagajı da ileriki dönemlerde sıkıntılı süreçler yaşamamıza gebe olabilecektir…

Kimilerince “Kürt Sorunu” diye adlandırılan, kimilerince de “Demokratik Açılım” denen terör sorununun, ne olacağı da hâlen belli değil.

Ülkemizde işsizlik hâlihazırda çok yüksek… Genç kitle içinde işsizliğin yüksek olması ve özellikle de Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde işsizliğin “görece” yüksek olması, huzursuzluğu ve terör faaliyetlerini besleyen önemli etmenlerden biridir.

Bakalım…

Önümüzdeki günler neler gösterecek…

 

Erhan SALMAN

erhan.salman@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.