Güçlü Bir İktidara Karşı, Güçlü Bir Muhalefet Yok?!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

KONSENSUS Araştırma ve Danışmanlık Şirketi, HABERTÜRK gazetesi için, dönem dönem alan/saha araştırması yapmakta.

Ülkedeki siyasi nabzı tutmak/ölçmek adına.

Konsensus şirketi, en son araştırmasını, 30 Kasım- 12 Aralık 2012 tarihleri arasında gerçekleştirmiş.

Kentsel ve kırsal kesimden 1500 kişiyle telefonla görüşülmüş.

-“Bugün seçim olsa kime oy verirsiniz?” sorusunun oransal cevap dağılımı aşağıdaki gibi gerçekleşmiş:                                                                           (Kararsızlar dağıtıldıktan sonra)

Aralık 2012 dönemi

AK Parti (%50,7)

CHP (%27,7)

MHP (%12,8)

Eylül dönemi

AK Parti (%53,7)

CHP (%23,8)

MHP (%13,1)

-En beğenilen lider tablosunda, yine kanıksanan sonuç çıkmış.

Recep Tayyip Erdoğan (%47,4)

Mustafa Sarıgül (%30)

Kemal Kılıçdaroğlu (%25,4)

Bülent Arınç (%24,7)

-AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi performansından “Memnunum” diyenlerin oranı %46,9, “Memnun değilim” diyenlerin oranı %43,9 olmuş.

-“Yerel seçimde hangi partiye oy vereceksiniz?” sorusunun cevabının oransal dağılımı da aşağıdaki gibi olmuş:

AK Parti (%50,4)

CHP (%27,9)

MHP (%13)

-“Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa AK Parti’de yerine kim geçmeli?” sorusunun cevapları şu şekilde oluşmuş:

1-Ali Babacan (%21,8)

2-Bülent Arınç (%21,2)

3-Abdullah Gül (%21,0)

4-Binali Yıldırım (%15)

5-Numan Kurtulmuş (%7,3)

-“PKK’lı teröristlerle kucaklaşan BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını onaylıyor musunuz?” sorusunun cevap dağılımı aşağıdaki gibi şekillenmiş:

Onaylıyorum diyenler, %52...

Onaylamıyorum diyenler, %39,2...

Ne onaylıyorum ne onaylamıyorum diyenler, %8,8...

-“Anadilde Kamu Hizmeti alınmasını onaylıyor musunuz?” sorusuna verilen cevapların oransal görünümü aşağıdaki gibi çıkmış:

Onaylamıyorum diyenler, %65,1...

Onaylıyorum diyenler, %16,7...

Ne onaylıyorum ne onaylamıyorum diyenler, %18,2...

-“Sizce Türkiye’nin çözülmesi gereken en önemli 3 sorunu hangisidir?” sorusunun cevap dağılımları oranlarına göre şu şekilde tezahür etmiş:

-Terör/Güneydoğu (%65,2)

-İşsizlik (%37,7)

-Enflasyon/Pahalılık (%32,7)

-Eğitim (%19,6)

-Gelir dağılımındaki eşitsizlik (%14,9)

-Rüşvet ve yolsuzluk (%12,1)

-Asayiş/Güvenlik (%9,3)

-Etnik köken ayrımı (%8,6)

-Demokrasi/Fikir özgürlüğü (%6,9)

-Laikliğin korunması (%6,2)

-Başörtüsü/Türban (%6,2)

-Sosyal Güvenlik/Sağlık (%3)

-Bürokrasi (%2,7)

-Belediye hizmetleri (%2,6)

-Toplumsal ahlâk (%2,4)

-Cinsiyet ayrımı (%2,3)

-Uluslar arası ilişkiler (%1,6)

-Dinin korunması (%1,2)

-Çevre (%0,6)

-“Eğer Recep Tayyip Erdoğan önümüzdeki ilk seçime kadar herhangi bir nedenle AK Parti Genel Başkanlığından ayrılsa AK Parti’ye oy verir misiniz?” sorusuna gelen cevaplar aşağıdaki gibi oluşmuş:

Aralık ayında Erdoğan olmazsa oyumu vermem diyenler, %13,1’lik bir kütleye tekabül ederken, bu oran; Haziranda %6,6 ve Eylülde de %12,1 mış/miş.

Oyumu yine AK Partiye veririm diyenlerin oranı, Aralık ayında %86,9 iken, bu oran; Haziranda %93,4 ve Eylülde de %87,9 olarak tezahür etmiş.

-“Hayattan ne kadar memnunsunuz?” sorusuna gelen cevap dağılımları da aşağıdaki gibi oluşmuş:

-Memnunum (%59)

-Çok memnunum (%2,5)

-Memnun değilim (%10,7)

-Hiç memnun değilim (%5,8)

-Ne memnunum ne değilim (%22)

* * *

Yukarıda ortaya çıkmış tabloda, hemen hemen değişen hiçbir şey yok gibi. Yine, AK Parti, siyaset kurumu içinde açıkara önde gitmekte. Daha önceki dönemlere göre 3 ve yukarı puan oynamaları yaşanıyor olabilir; ama bu durum bile, hâlâ Türkiye’de siyaset aktörleri bakımından bir kısır döngünün yaşandığına delalettir. Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye’yi, yaklaşık 10 yıldır yönetmekte. Kendine göre bir yol haritası var ve bu yönde kendi politikasını izlemekte.

Aslına bakılırsa, AK Partide artık bir düşüşün yaşanması gerekmiyor mu? Arasıra denk geldiğim köşeyazarlarınca da, aynı şey vurgulanmakta. İktidarın, son dönemde neden olduğu polemikler ve sosyal yaşama adapte etmeye çabaladığı “Yenilikler”den ötürü, siyaset kurumu içinde bir nebzede olsa irtifa kaybetmesi gerekmiyor mu?

3 veya 5 puanlık konjonktürel dalgalanmalardan bahsetmiyorum. Gerçekten de iktidar partisinin sarsılmasına neden olacak, hâlihazırdaki konumunu yeniden gözden geçirmesine vesile olabilecek, bir oransal kaymadan bahsetmekteyim.

Ağızlarımıza pelesenk ettiğimiz bir gerçeklik var: Türkiye’de güçlü bir siyasi iktidar varken, karşısında en az onun kadar güçlü bir muhalefet “Anlayışı” yok.

Muhalefet partileri var. Muhalefet etmeye çabalayan odaklar da var. Yalnızca muhalefet etmekle demek ki, iktidara gelinemiyor. En azından, bu ülkede, neden geçirdiğimiz 10 yıllık süreçte, halk diğer partilere “Anlamlı” bir meyilde bulunmadı?

Türkiye’de “Siyasal Tutumlar” ile “Siyasal Davranışlar”, gerçekten de “Nihai Aşamada/Karar Noktasında”, farklılıklar gösterebiliyor.

AK Parti’yi, iktidara gelirkenki söylemlerinden ve vaatlerinden sapmasından ötürü eleştirebilir ve daha iyi bir toplum dengesi oluşturması için de, yönlendirebiliriz.

Türkiye’de iktidar odağı, bir sorunsal olarak durmaktadır. Kendi adıma belirtmem gerekirse, AK Parti bir hayalkırıklığına neden olmuştur. Ülkenin tümünü kucaklayarak ülkeyi yönetmeyi kendine düstur edineceğini ifade eden bir başbakanın, giderek hırçınlaşması ve toplum tabanlarında da, kutuplaşmaları körüklemesi, AK Parti için önemli bir kendini gözden geçirme gerekçesi olmalıdır.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, her şeyden önce ekranlarda çok fazla görünerek, siyasi polemiklerin ateşlenmesine birebir vesile olmakta. Şahsen ben, başbakan Erdoğan’ın ekranlarda görünmediği bir günü, tam olarak hatırlayamıyorum. Eğer bir gün görünmemişse, diğer gün başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı, TV ekranlarında görmemiz içten bile değildir.

Bu bağlamda, kendisine yöneltilen mikrofonlara, ülkemizi günlerce veya haftalarca oyalayacak veya “Eğleyecek” değişimleri ya da gelişmeleri seslendirmekte.

İşte bu durum da, ülkemizin, başbakan Erdoğan’ın sarf ettiği kelamlarla yönlendirilmesine neden olmakta.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, zaman zaman kamuoyu önünde yaptığı çıkışlarla, toplumun nabzını bizzat belirleyebilmekte.

“Muhteşem Yüzyıl” dizisi hakkındaki eleştirileri...

 

“Başkanlık Sisteminin” tartışılabileceğini ifade etmesi...

“Kuvvetler Ayrılığını” eleştirmesi...

* * *

Öte yandan yapılan araştırmada, toplumumuzu en çok endişelendiren sorun parkının en üst 3 basamağında...

Terör...

İşsizlik...

Enflasyon olguları ön plana çıkmakta.

Siyasi iktidarın, “Biz tam anlamıyla her şeye muktedir değiliz” söyleminden de, artık vazgeçmesi gerekiyor.

Gerekmiyor mu?

Bir aralar, siyasi iktidar, kendi döneminin başarısının parlaklığını, “İstikrara” ve “Güven Ortamına” bağlıyordu. Sanırım, şuan nazarıyla da değişen bir şey yok. Yani, on senedir tekbaşına iktidar olagelmiş bir siyasi partinin, çok fazlaca şikâyet etme durumu olmamalıdır.

Geldiğimiz süreçte, ülkemiz siyaset kurumu içinde “Güçlü Bir İktidar Odağı” varken, bu iktidara “Alternatif” olabilecek bir muhalefet kanadı bulunmamakta. Muhalefet partilerinin, sanırım daha fazla “Bir Şey” yapmaları gerekiyor. Tabii ki, buradan oturup ta, ahkâm kesecek hâlimiz yok. Fakat, gerçekten de önümüzdeki siyasi tablo, hiçte olumlu bir perspektif sunmamakta. Siyaset kurumu içinde; tasvip edilse de, tasvip edilmese de, güçlü tek bir siyasi “Parti/Oluşum” bulunmakta.

Ak Partinin toplumdan belli bir eşikte teveccüh görmeye devam etmesinin nedenleri, acaba siyasetbilimciler tarafından irdelenmekte mi? Halk yığınları, geldiğimiz noktada, sadece nohut, bulgur ve kömür edinebilmek için, bir partiye teveccüh eder mi?

Ne yani, AK Parti’ye alternatif bir siyasal hareket için, partinin içinden bir homurdanmanın mı çıkmasını bekleyeceğiz?

 

 

Erhan SALMAN

 

erhan.salman@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.