Gündeme Dair (Sayı 7)

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

   Geçen sayımızda gündeme dair yorumlarımı yaparken yazımı şöyle bitirmiştim: “Bu sayılık gündem değerlendirmesinde benden bu kadar; ama emin olun ki öbür sayıya yazmak için çok malzeme çıkacak.”

   Gerçekten de Türkiye gerçekleri bu sayımız için de bir dolu malzeme çıkardı.

   Anlayacağınız gündem yoğun.

   Bugün burada dergimizin son sayısının çıkış tarihine kadar gelişen olayları irdeleyeceğim. Tabii kendimce. İleriye dönük de birkaç şey söylemeyi eksik etmeyeceğim. Tabii bu söylediklerim de kendimce.

   Gündeme dair konuşmaya başlamadan önce bahsetmek istediğim bir konu var. Bu konuyu yıllardır sadece bir gün hatırlıyoruz. İki uçak gösterisi, bir Anıtkabir ziyareti, birkaç damla gözyaşı dökene kadar ertesi gün oluyor.

   Ertesi günden kastım 31 Ağustos.

   Peki, 31 Ağustos’larda ne oluyor? Her şey unutuluyor.

   Biz kendi ulusal bayramlarımızı bile kutlamaktan aciz bir toplum olmaya doğru gidiyoruz.

   Büyük taarruzun yapıldığı işgalci kuvvetlerden, bugün farkı olmayan insanlar ülkemizde istedikleri gibi at koşturuyorlar.

   Bir kendini bilmez çıkıyor Atatürk’ü sevmiyorum diyor. Biri çıkıp Atatürk devrimleri travma yarattı diyor. Peki, sonuç ne oluyor?

   30 Ağustos’ta birlik ve beraberlikten konuşuluyor. Ulusal bayramlar haricinde bu ülkeyi söylediklerinle ger, sonra da birlik ve beraberlikten bahset. Bu olacak iş midir?

   Değerli okurlar, Başkomutanlık Meydan Muharebesi (Büyük Taarruz) yaşandı ve bitti, her 30 Ağustos’ta da kutluyoruz daha ne olsun demekle bu işler olmaz.

   Büyük Taarruz mantığı o günden önce yeşermiş, o gün devam etmiş ve bu gün de devam etmesi gereken bir mantıktır. Bu mantalitenin bugün günübirlik koşullara indirilmesi, günübirlik koşullara indirenlere karşı Büyük bir Taarruzu gerektirir.

   Ulusal bayramlarımıza sıkıca sarılmak, ulusal varlığımıza sıkıca sarılmakla eş değerdir. Ulusal bayramları ancak, ulusal varlıkları olan uluslar kutlayabilir. Bu sebeple ulusal bayramlarımızı bir günle sınırlı tutmak yeterli değildir. Ulusal bayramlarımızın verdiği bilinç her zaman var olmalıdır.

   Kısacası Varlığımız, Türklüğümüz, Türk Varlığına Armağan Olmalıdır.

 

   Genelkurmay Başkanımız Görevi Devraldı

   Orgeneral Yaşar BÜYÜKANIT’ın Genelkurmay Başkanı olarak emekli olmasından sonra, Genelkurmay Başkanı olarak İlker BAŞBUĞ görevi devraldı. Geleneksel olarak Türk Silahlı Kuvvetleri Günü olması sebebiyle 30 Ağustos’ta yapılan bu değişimin öncesinin Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarına bağlı olduğunu hepimiz biliyoruz.

   Son yapılan YAŞ Toplantısına göre ordudan hiçbir ihraç kararının çıkmaması oldukça ilginç bir olay olarak arşivlerdeki yerini aldı.

   Neyse...

   Yeni Genelkurmay Başkanımız İlker BAŞBUĞ; 30 Ağustos sebebiyle imzaladığı Anıtkabir Özel Defterine şu cümleleri yazdı: “Ebedi önderimiz ve başkomutanımız Yüce Atatürk, Yüce Ulusumuzu bağımsızlık ülküsü altında birleştirmek için verdiğin büyük mücadeleyle kazanılan zaferin 86. yıl dönümünde yüksek huzurunda bulunmanın gururunu ve heyecanını yaşıyoruz.

   Tüm zorluklara rağmen düşman orduları karşısında elde ettiğin tarihte eşine az rastlanır bir zaferle Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli atılmıştır. Ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet yapısı üzerinde yükselen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ilke ve devrimlerinin aydınlattığı yolda yürüyüşüne devam edecektir.

   Bu zaferle kurduğun Cumhuriyetin temel niteliklerine yürekten bağlı personeli ve çağdaş harp gücüyle Türk Silahlı Kuvvetleri, ulusunu bu kararlı ilerleyişten alıkoymak isteyen güçler karşısında dün ve bugün olduğu gibi yarın da en büyük güvence olacaktır.

   Türk Silahlı Kuvvetlerinin, en değerli emanetin olan Cumhuriyete sonsuza kadar sahip çıkacağına olan sarsılmaz inancımla, huzurunda saygıyla eğiliyorum.

   Ruhun şad olsun.”

   Umarız İlker BAŞBUĞ’un bu yazdığı cümleler genel bir prosedür gibi kalmaz. Çünkü o defteri bugün karalama defteri gibi kullanan, yazdıklarının bir çoğunun yalan olduğunu bugün gördüğümüz insanlar da yok değil.

   Ama ben Sayın İlker BAŞBUĞ’a sonuna kadar güvendiğimi de belirtmek isterim. Hayırlı uğurlu olsun.

 

   Kafkaslarda Yaşanan Durum Hakkında

   Dergimizin bu konudaki yetkin ismi Yrd. Doç. Dr. Gamze Güngörmüş KONA varken bu konuda laf söylemek bana düşmez ama ben yine de kendimce bazı şeyler söyleyeyim. Madem “Gündeme Dair” dedik, o zaman gündemdeki konuları gündem dışına itmek yakışıksız kalır.

   Gürcistan ile Rusya arasındaki gerilimin nedenlerini hepimiz biliyoruz. Durum aslındaki bölgedeki bir bağımsızlık sorunuyla patlak verdi; ama durum bundan ibaret sayılabilir mi?

   Gürcistan’ın, ABD desteğini aldığını artık bilmeyen yok. Ben Rusya’nın dolaylı olarak ABD ile savaştığını iddia etsem bana kaç kişi karşı çıkabilir?

   ABD yetkilileri prestijlerini kaybetmemek için belki bana karşı çıkabilir. Bir de ABD’nin yardakçıları.

   ABD, “İnsanı Yardım” amacıyla, Uluslar arası Sözleşmeleri delerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin boğazlarından savaş gemileri geçiriyor. NATO savaş gemilerinin sayısını arttırıyor ve Karadeniz’e doğru yelken açıyor.

   Şangay Zirve Toplantısı’nda, Rusya ile Çin ahbaplıklarını arttırıyorlar. Rusya, İsrail’in İran’ı vuracağı tarihi söyleyerek, belki de ABD düşmanı İran’ı yanına çekmeye çalışıyor.

   Gürcistan’ın buradaki suçu ne? Mihail Saakaşvili gibi bir devlet başkanına sahip olmak mı? Sadece bu yeterli mi?

   Rusya’nın baş düşmanlarından Çeçenler nerelerde?

   ABD zamanında Rusya’ya karşı savaşsın diye yarattığı canavarı yeniden arayabilir mi?  Rusya yıllarca savaştığı Müslüman insanlarla neden birlik olmak istercesine İran’a tüyolar veriyor?

   Türkiye ne yapıyor? Kimin yanında olduğunu belli etmemeye mi çalışıyor, yoksa tarafı apaçık meydanda mı?

   Ya da neden bir tarafın yanında?

   Yoksa bir tarafın yanında olmak zorunda mı?

   Bu tür sorulara yanıt vermek tabii ki uzmanlık isteyen bir iş. O yüzden şimdilik susuyorum.

 

   Dişin mi Var, Derdin Var!

   Sıkıntısı olan insanlara bilirsiniz ki, sıkıntılı denir. Aynı şekilde bela saçan insanlara da belalı denilmektedir. Son bir örnek vereyim. Dişi olan insanlara da dişli denilebilir. Bunu bir sıfat olarak kullandığınızda da karşınıza “güçlü” kelimesiyle tanımlanabilecek mecaz bir anlam gelir.

   Dişli kelimesinin çeşitli anlamları da mevcut. Bunları baştan sıralayayım isterseniz.

> Dişli, dişleri olan anlamına gelir.

> Dişli, dişleri olan çark anlamına gelir.

> Dişli, ayakkabıcılık mesleğinde kullanılan bir kerpetene verilen addır.

> Dişli, mecaz anlamda sözünü geçirebilen güçlü bir kimse anlamına da gelir.

> Dişlinin bir diğer mecaz anlamı da beklenmedik olandır.

> Dişlinin en değişik anlamı ise hayvan bilimindeki adı olan kaya balığıdır.

 

   Dişliden bu kadar söz etmişken, e hazırda gündemden konuşuyorken aklıma nedense AKP’nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Sakarya Milletvekili Şaban DİŞLİ geldi.

   Hepimiz biliyoruz ki CHP Grup Başkanvekili ve CHP İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU, Şaban DİŞLİ’nin rüşvet aldığını belgelerle iddia etti.

   Şaban DİŞLİ’de doğal olarak bunu yalanladı.

   Kemal KILIÇDAROĞLU yeni belgelerle ortaya çıktığında ise Şaban DİŞLİ’nin sesi artık kısılmaya başlamıştı.

   Partisinin milletvekiline karşı böyle iddialar varken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan nedense uzun müddet susmayı tercih etti. Sonra konuştu; ama bu konuşmasında kullandığı kelimelerin Şaban Dişli’ye mi yönelik olduğu değerli basın mensuplarının takdirine kaldı.

   Şimdi insanın aklına şu geliyor: “Allah korkusuyla, Yaşar Nuri ÖZTÜRK’ün dediğine göre Allah ile aldatarak oy alanların bu tarz rüşvet söylemlerine maruz kalmaları ne derece doğrudur?” insan bunu bir düşünüyor önce.

   Sonra hemen akla bir başka soru geliyor: “Eğer bu iddialar doğruysa, AKP’nin Ekonomiden Sorumlu Gen. Baş. Yrd.  Ekonomiden ne derece sorumlu olmuştur?”

   Bir diğer soru da şu: “Bu iddialara karşı ne zaman bir yaptırım uygulanabilecektir, dokunulmazlıkları kaldırmamak daha ne kadar mantıklıdır?”

   Sabahtan, akşama kadar soru üretebilirim; ama benim dikkatimi çeken başka bir şey var.

   Bilmiyorum, değerli okuyucularımdan hiç Şaban DİŞLİ’nin sitesine giren oldu mu?

   Ben girdim.

   Ücretsiz olarak reklamını yapayım. Şaban DİŞLİ’nin sitesinin adresi: www.sabandisli.org

   Siteye girdiğinizde dikkatinizi çeken ilk şey Şaban DİŞLİ’nin inci gibi dişleri.

   Hemen sonra benim dikkatimi, Sayın Dişli’ye ait hiçbir proje ve makalenin olmaması çekti.

   Ayrıca siteye bir tane de anket koyulmuş. Anket sorusu şöyle: “Mevcut Hükümetin Performansını Nasıl Buluyorsunuz?”

   Anket 05.07.2007 tarihinde yayınlanmış. Yani en son genel seçimlerden 17 gün önce. Üzerine hükümet değişikliği yaşanmış; ama ankette bir değişiklik olmamış.

   Anketi (bu yazı yazıldığı sırada) 479 kişi oylamış. Sonuçlar; 165 kişinin (%34) çok iyi, 21 kişinin iyi (%4), 49 kişinin vasat (%10) ve 244 kişinin (%50) yetersiz şeklinde oy kullandığını işaret ediyor.

   Buradan anlaşılıyor ki, Şaban DİŞLİ’nin partisinin hükümet politikaları Şaban DİŞLİ’nin sitesini gezenlere göre yetersiz.

   İşin komik yanı ise tüm oy oranları toplandığında, toplamın %98 olması. Yani %2 lik bir oy oranı kayıp. İnandırıcı olması için sitenin bu halini fotoğrafladım. Yan tarafta bunu görmeniz mümkün. Bu arada oy kullandığım da buradan belli oluyor. Açık söyleyeyim ben yetersiz oyu kullandım.

   Gelelim asıl meselemize. Rüşvet iddialarına yönelik herhangi bir açıklamaya da rastlayamıyorsunuz Şaban DİŞLİ’nin sitesinde.

   Unutmadan şunu da söyleyeyim. Sayın Dişli’nin özgeçmişinde AKP’nin Dış İlişkiler Başkanı olduğu yazarken üstte Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı yazıyor. Bu olaya da bir anlam veremediğimi belirtmek isterim.

   İlerleyen günlerde bu konuda ne olacak. Ben size açık söyleyeyim. Kolay kolay bir şey olmayacak ya da Recep Tayyip Erdeoğan elini vicdanına artık koyacak. Bunun başka bir izahı yoktur. Bu ülke nitelikli insanların kanlarıyla ıslanmıştır. Niteliksiz insanlar varsa bunlar cezalarını çekmek zorundadır.

  

   Ahmedinejad’ın Ülkemizi Ziyareti

   Değerli okurlarım hatırlayacaksınız, geçen günlerde İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ülkemizi ziyaret etti.

   Açık söyleyeyim. Bu ziyaret Amerikan’ın ortağı olan bir ülkeyi resmen yerin dibine sokmaya niyetli olan bir insanın ziyaretidir.

   Gelmeden önce ne dedi Sayın Ahmedinejad: “Anıtkabir’e gitmem günah”

   Bir İslam devletinin Cumhurbaşkanı (nasıl bir Cumhuriyetse) ülkemize gelip, Atatürk’ün naaşını ziyaret eden tüm Atatürkçüleri (ve zoraki giden tüm sahte Atatürkçüleri) kendince günahkar ilan etti.

   Peki, sonuç ne oldu?

   Türkiye Cumhuriyeti bu konuda aciz kaldı. Dışişleri Bakanı bu meseleyi ufak tefek bir ayrıntı olarak gördü. Açıkça Atatürk’e saygısızlık için diğer devletlere de açık kapı bıraktı. Ben Sayın Ali BABACAN’ı kınıyorum. O makama da yakışmadığını düşünüyorum.

   Ahmedinejad için İstanbul’un trafiği uzun müddet kitlendi. Kimse ya acil bir hasta olurda, ona bir şey olur diye düşünmedi. Ahmedinejad da “benim ülkeme gelselerdi ben böyle karşılamazdım” diyerek resmen Türk yetkilileri küçümsedi.

   Ahmedinejad bir şiidir. Biliyorsunuz ki Ahmedinejad ülkemizde bir Sünni camisinde namaz kıldı ve bu davranışını politik bir hamle olarak gösterdi. Din ile siyaset iç içedir zaten dedi. Açıkça laikliğe karşı olduğunu beyan etti.

   Ahmedinejad, bence her ne kadar ülkemiz sınırlarına girmeyi hak etmiyorsa da açık sözlülüğü ile birçok kişiye ders verdi. Birçok kişiden kastımsa, özde değil sözde bir şeyler olanlaradır. Nitekim bunların çoğu da tanınmış kişilerdir.

 

   Erbakan affedildi

   Kayıp Trilyon Davası sonrası suçlu bulunan Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN, Cumhurbaşkanımız Abdullah GÜL’ün anayasal yetkileri sayesinde affedildi. Yorum yapmaya gerek yok. Çünkü affedilmesinde bir gariplik de yok. Sonuçta Cumhurbaşkanımız anayasal çerçevede bir yetki kullanmıştır. Gariplikse onun da bu davada yargılanmış olması.

   Bu davada başka yargılanan oldu mu, olduysa ve onlar da suçlu bulunduysa, affedilecekler mi ona bakmak gerekiyor.

 

   Uludağ Üniversitesi Rektörü’nün Davranışı

   Uludağ Üniversitesi’nin yeni rektörü Prof. Dr. Medet Mete CENGİZ, rektörlük görevini Prof. Dr. Mustafa YURTKURAN’dan devraldı.

   Hepimiz biliyoruz ki, yapılan rektörlük seçimlerinde Sayın Mustafa YURTKURAN’ın eşi değerli Merih YURTKURAN en çok oyu olmasına rağmen, YÖK tarafından Cumhurbaşkanlığına gönderilen listede kendisine yer bulamamıştı.

   Bu işin demokrasiyle ne kadar bağdaşmadığını herhalde ki belirtmeme neden yok. Nitekim bu davranışın onur kırıcı bir davranış olduğunu da olayın baş aktörleri ifade etti.

   Bir çoğunuz bilecektir ki ben Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü 2008 yılı mezunuyum.

   Benim zamanımda eski rektörümüz Sayın Mustafa YURTKURAN’ın son görev senesiydi. Kendisiyle hatırlayacak olursanız Politika Dergisi adına bir mülakat gerçekleştirmiştik. Ne yalan söyleyeyim kendisi beni, anlattıklarıyla oldukça duygulandırmıştı. Mükemmel bir insan olduğunu burada tekrar tekrar belirtmeliyim. Aynı şekilde Sayın Merih YURTKURAN da öyle.

   Hepimiz biliyoruz ki bu tarz atamalarda işin içine siyaset karışıyor. Prof. Dr. Medet Mete CENGİZ için de bu tarz bir söylenti söz konusuydu; fakat ben böyle bir duruma ihtimal vermek istemiyordum.

   Basında yer alan haberlere göre Sayın CENGİZ, bu durumu kutlamak için  bir şahsiyetin getirdiği pastayı kesiyor ve pastanın üzerinde “Durmak Yok, Yola Devam” sloganı bulunuyor. Bu sloganı son genel seçimlerde hangi partinin kullandığını çok iyi biliyoruz.

   Bu sebeple şu anki rektörün davranışı yakışıksızdır ve Uludağ Üniversitesi’nin laik, çağdaş, Atatürkçü eğitim sloganıyla bağdaşmamaktadır.

   Sayın rektörümüzü daha dikkatli davranmaya davet ediyorum.

   Uludağ Üniversiteli olmanın gururunu her zaman yaşamak istediğimi de haykırıyorum.

   Neyse…

 

   Yavaş yavaş yazımın sonlarına doğru geliyorum. Aslında irdelemek istediğim daha birçok konu var; ama yazımı çok uzun tutup diğer arkadaşlarımın haklarını yemek istemiyorum.

   Bu sebeple kısaca birkaç noktaya daha değinip yazıma son vereceğim.

 

   Keçiören’deki Durum

   Medyaya yansıdığında hepimizi hayretlere düşüren bir olayla karşılaştık. Metin Şahin adındaki bir esnafımız içki satışı yaptığı gerekçesiyle şiddete maruz kaldı.

   Şiddet uygulayan zabıtalar hakkında soruşturma açıldı ama bunun bir de basına sızmayan tarafları olamaz mı?

   Keçiören’de içki satışının yasak olduğunu biliyor musunuz? Satan yerlerinde maruz kaldığı baskıyı bu olay patlak vermeseydi tahmin edebilecek miydik?

   Keçiören Belediye Başkanı; eğer içkiye karşıysa, gitsin mücadelesini içki satışına olur veren hükümetle görsün. Gücü esnafa mı yetiyor?

   Bakın kendi başıma gelen bir olayı anlatayım. Babam da aynı dayak yiyen Metin Tekin gibi esnaftır ve içki satışı yapmaktadır; fakat yeni düzenlenen kanuna göre onunda içki satışına son verilmiştir.

   Yeni düzenlenen Kat, Mülkiyet Kanunu’na göre iskan olmayan yerlerde (Türkiye’nin neresinde iskan varsa) içki satışı yapabilmek için tüm apartman sakinlerinin muvafakatname (izin) vermesi gerekir. Eskiden bu oran oyçokluğuna tekabül ediyordu. Yeni düzenlemeyle içki ve kuruyemiş satışı yapan yerlere zorluklar çıkartılmıştır. Umarız ki amaç küçük esnafı öldürmek ve İslam Devleti değildir.

 

   Metro Durağına Verilen İsim

   Gaziosmanpaşa’da yapılan metro durağına bir tarikat yuvasının ismi verildi. Durağın adı “Mescid-i Selam”. Aleyküm Selam’da, böyle bir ada niye ihtiyaç duyulur. Metronun yapıldığı yer Malkoçoğlu Mahallesi ile Cebesi Mahallesi’nin civarı. Bu iki mahalle adından biri değil de neden böyle bir isim tercih edildi. Gerçekten ilginç değil, gerçekten beklenen. Çünkü İslam Devleti’ne gittiğimiz bir gerçek.

 

   Osman PAKSÜT’ün Eşi Hakkında

Osman PAKSÜT, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili. Eşi Ergenekon soruşturması kapsamında ifade veriyor. Olay tabii medyada. Ergenekon Savcısı ise dertli. “Olayı bu kadar medyaya taşımak zorunda mıydı” diyor. Yakalanacakları medya bas bas bağırıyordu. Ona ise kimsenin bir şey dediği yok.

   Ah Benim Güzel Ülkem. Samsun’a gidelim mi?

   Değinemediğim konular için özür. 8. sayımızda görüşmek üzere. Saygılarımla…

 

gokhan.dag@politikadergisi.com

 

 

 

 

Bu yazı; Politika Dergisi, Sayı 7’de yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile orijinal sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 7’yi indirmek için buraya tıklayınız. 

 

 

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.