Hızla Bölünüyoruz, Kınayı Hazırlayın…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

İnsanların hızla ayrışması her ne kadar göz önünde oluyorsa da bir olayın içindeyseniz, nelerin döndüğünün zamanında farkına varamıyorsunuz. Farkına vardığınızda ise zaman çoktan geçmiş oluyor. Bir daha geri dönemiyorsunuz.

Ülkemizdeki hızlı bölünmeyi de yabancıların kalemlerinden veya yurt dışında yaşayanlardan daha iyi görüyoruz. Bizim bölünmemize katkı sağlayanlar alaycı gülümsemelerle sırtımızı sıvazlarken, gerçek dostlarımız üzüntü içinde uyarıyorlar.

Osmanlı tarihi dediğimizde sadece zaferle biten savaşlar ön plandadır. Yenilgiler, iç karışıklar, zulümler, baskılar, eşkıyalıkların tamamı nedense zaferle biten bir savaş kadar tarihte yer bulamaz. Yani, adı milli olan eğitim, geçmişte mensubu olduğumuz imparatorluğu bize detayları ile öğretmez. Çünkü Türklüğü küfür sayan bir hanedanın yönetimi gerçek yüzü ile anlatılsa, günümüzde o dönemlerin özlemi ile yananların, tekrar o kara günlere dönmemize çalışanların halk tarafından itibar görmeleri mümkün olmayacak, hatta sorgulanacaklardır bile.

Emperyal güç oldukları dönemde bile bunlar o kadar Türk düşmanıdır ki, 1923 de Türklerin yoğun olarak yaşadığı Anadolu, Avrupa’nın en az gelişmiş yöresidir. Yabancı uyrukluların çoğu ülkeyi terk ettiğinde bir kiremit bile yapamıyor olmamız herhalde bu köklü ulusun beyinsizliğinden değil Osmanlı hanedanının politikalarındandır.

Sadece Türkler tu kaka değildir. Duraklama devri ile beraber başlayan yönetim zafiyeti imparatorlukta isyanların, karışıklıkların başlamasına neden olmuştur. Din şemsiyesi altında onca etnik kökeni barış içinde bir arada yaşattığını söyleyen hanedan ekonomik sıkıntılar başlayınca hiçte durumun kendi iddia ettikleri gibi olmadığını, o etnik kökenlerin büyük çoğunluğunun din değil ekonomik çıkar için Osmanlı olduğunu anlamıştır. Ama vakit artık geçtir. İsyanlar, ihanetler birbiri üzerine gelmiş ve koca imparatorluk yok olup gitmiştir.

Vahşi batının asıl özlemi Osmanlının yok olması değildir. Dikkat edilirse bu gün bile “yeni Osmanlı” rüyaları görenlerin sırtlarını sıvazlıyorlar. Çünkü Osmanlı onlara göre sadece bir yığın küçük etnik kökeni bir arada tutan maşadır. Onların asıl amacı Türkleri dünyadan silmektir. Bu iş içinse her türlü yol mubahtır. Dikkat ederseniz dikte ettikleri yeni anayasada mümkün olduğu kadar “TÜRK” kelimesinin geçmemesine dikkat ediyorlar. Türk’lüğü çağrıştıran her türlü ifadenin, Atatürk düşüncesinin, silinmesi için yoğun çalışmalar da aynı amaca yöneliktir.

Mustafa Kemal, Osmanlıyı iyi tanıdığı ve yıkılış sebebini çok iyi bildiği için kurulan yeni devleti din şemsiyesinden çıkarıp “ulus” şemsiyesi altına sokmuştur. Onun ulusalcılığı etnik temele dayanmaz. Bu Cumhuriyeti yıkılan bir imparatorluğun küllerinden var eden halkın büyük çoğunluğu TÜRK olduğu için bu isim altında toplanılmıştır. Değilse ülkede yaşayan onca farklı etnik kökeni asimile etmeyi amaçlamamıştır.

Oysa Osmanlının son döneminde halkı din yolu ile sömüren maddi manevi çıkar sahibi olan zümre -ki bunlar her zamandan vahşi batı tarafından desteklenmekte ve yönetilmektedir- daha Mustafa Kemal ölür ölmez sahiplerinin emrinde harekete geçmiş, yüzyıllar sonra Anadolu’da yok edildiği sanılan köklerinden yeşeren Türk milletini yok etme çalışmalarına başlamıştır. Bu gün geldikleri noktaya baktığımızda şaşırtıcı şekilde başarıya ulaştıklarını görüyoruz.

Cumhuriyetin ilk yıllarındaki büyük cehaleti yok etme amacı ile hızla başlanan eğitim seferberliğine canı gönülden katılan Tük halkı ileriki dönemlerin devlet kadrolarına büyük katkılar sağladı. Emekli oldukça da bu kişilerin büyük çoğunluğu batı illerimize ve deniz kenarlarına yerleşti. Bu kesimin yetiştirdiği yeni kuşaklar da doğal olarak daha eğitimli, Mustafa Kemal’in işaret ettiği batılılaşma hedefine daha sadık kesimlerdir. Bu yüzden on çocuk yapıp aç sokaklara salmaktansa, okutup kendine, ülkesine faydalı olabilecek kadar çocuk yapmayı seçtiler. (Başbakanın çok çocuk ısrarını bir düşünün) Bu yüzden de doğal olarak nüfusları hızla azalıyor.

Nüfusu hızla artan kesim ise bu günkü iktidarı destekleyen kesimdir. Kim mi bunlar? Bunların hangi etnik kökene ait oldukları hiç önemli değildir. Onlara hep bir mağduriyet yüklenir. Ezilmişlerdir, horlanmışlardır, asimile edilmişlerdir daha neler neler. İşin ilginci bütün bunların yalan olduğunu kendileri de bilirler.

Cumhurbaşkanı bile çıkarmışlardır. Bu gün halkı aç gezerken dışarıdan aldığı borçlarla altın kaplama cami yaptıranlara özenip Vip camiler yaptırmaya kalkan başbakan da onlardandır. Ama nedense hep mağdurdurlar. Yani başka bir deyişle şark kurnazıdırlar.

Mustafa Kemal’in altın tepside sunduğu “birey” payesini ellerinin tersi ile itmişlerdir. Taba yani birilerine kul olmak onlar için daha iyidir. Çünkü kul olduğun kişi veya kurumlar senin karnını doyurur. Onlar için vatan diye bir kavram yoktur. “Seccademi serdiğim her yer vatanımdır” diyenlerin tabasıdırlar. Onlar için her şey bu günü kurtarmak için mübahtır. Töre, başlık, gibi saçmalıkların ardına sığınıp onüç yaşındaki kızlarını babası yaşında adama üç kuruşa satmak bile yüzlerini kızartmaz.

2002 yılında sıfıra yakın devraldıkları terör bu gün her gün birkaç can alan caniye dönüşmüştür. Ölenlerin çoğu da bu kesimin evlatlarıdır. Ama ne gam oylar artarak yine aynı partiye gider. Kendi teröristimiz yetmiyormuş gibi başkasının teröristlerini beslerler ama hiç problem değil. Ülkenin bütün değerleri ona buna özelleştirme adı altında peşkeş çekilir, sorun olmaz. Evladını elinden alan terörü bitirmeyenden hesap soracağı yerde onu destekleyenlerden ülkenin ne olacağını düşünmelerini beklemek saflık olur.

Bunlar bir kesimdir, bir de bütün bunlara çoğunluğu batı illerinde olup itiraz eden kesim vardır ki onların biraz fazla konuşanları ileri demokrasinin tokadını yeyip Silivri’yi boylar.

Birde bir üçüncü kesim var. Bunlar birinci veya ikinci kesimden olabilirler ama ödemeleri garanti olmayan borçlara girip ev, araba, eşya Almışlardır. Onlar için istikrar, yani borçlara takla attırabilmek önemlidir. Bu iktidar şimdilik işlerine geliyor. Ama bir başkası gelse, hemen onun koyu taraftarı oluverirler.

Ulus, kısa tarifi ile bir ortak paydada buluşan insan topluluklarıdır. Atmış yılı aşkın çalışmalar sonucu artık bu coğrafyada insanlar ortak paydadan koparılmıştır. Şu an bir nehirde akıntıya kapılmış gidiyoruz. Böyle gidersek tıpkı Osmanlı toplumu gibi parçalanıp unufak olacağımız kesindir. Umarım bir silkinip kıyıya çıkarız. Bu arada yeni bir Mustafa Kemal bekleyenler hiç umutlanmasın. Emperyalizm o tokadı bir kere yedi ve önlemini çoktan aldı.

İzmir 2012-07-27

 

 

Cem Osman TAMTÜRK

 

cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.