Huzur Saygıdadır

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Osman BUDAK

   Odatv.com’da geziniyordum. Vatan gazetesi ile ilgili bir haber yapmışlar. Başlık “Vatan Gazetesi Okuyucuları Tarafından Neden Protesto Edildi?”. Acaba nedenmiş diye bir açıp baktım. Meğer 13 – 14 – 15 Haziran arasındaki 3 parçalı “Huzur İmandadır” yazılarında Turan Dursun’dan bahsediyormuş ve Dursun hakkında bazı saygı sınırını zorlayan ifadeler kullanmış.<?xml:namespace prefix = o />Turan DursunÖncelikle bilmeyen okuyucu dostlarımız için Turan Dursun’u şöyle bir tanıtalım: Turan Dursun, babası da imam olan bir müftümüzdü. 8 yıl süren müftülük hayatı boyunca farklı bir din adamı imajı sergiledi. Mesela Sivas müftüsü iken Sivas’ın köylerine 50’şer ağaç diktirdi. Kendisi için yapılacak müftülük lojmanı yerine göğüs hastanesi kurulması için uğraştı. Hazar köyündeki su kaynağından yararlanılması amacıyla baraj yapımı için dahi uğraş verdi. Anlayacağınız toplumsal sorunlara duyarlı örnek bir müftülük yaşamı geçirdi. Zaten bu yüzden de sürgün yedi… Tabii burada Turan Dursun’u önemli kılan, bu örnek müftü imajı değil. Onun kitlelerce tanınmasını sağlayan bir başka özelliği vardı. Dursun çok azimli bir alimdi. Kendi öz yaşam öyküsünü anlattığı “Kulleteyn” isimli kitabında babasının onu Basra’dan Kufe’ye kadar eşi benzeri bulunmayan bir alim olarak yetiştirme amacında olduğunu yazar. Bu yüzden kendisi müftü dahi olsa din üzerine araştırmalarına aralık vermez. Çok iyi derecede Arapça öğrenir. Kürtçe zaten ana dilidir. Günümüz Arapçasından ziyade 6.- 7. yy Arapçası üzerinde yoğunlaşır. Dil konusunda öyle bir noktaya gelmiştir ki oğlu Abit’e dil öğrenmenin sırrını çözdüğünü söyleyecektir.

   Bu bitmez tükenmez araştırma aşkı Turan Dursun’u; Hristiyanlığı, Yahudiliği, Zerdüştlüğü ve daha bazı inanışları da incelemeye götürür. Bu inançlar arasında sıkı bağlantılar keşfeder. Daha sonra ise imanı zedelenecek ve Diyanet’ten istifa edecektir.  

   Süleyman Ateş’in ifadeleri

   Turan Dursun, Süleyman Ateş’in bir yazısına cevap vermesi üzerine, onu yüz yüze tartışmaya çağırır. Fakat böyle bir tartışma gerçekleşmez. Süleyman Ateş o sırada yurtdışında bulunduğu için böyle bir tartışmanın gerçekleştirilemediğini belirtiyor ve sonrasında Turan Dursun’un öldürülmesi ile de böyle bir şeyin gerçekleşmesinin imkansızlığını ifade ediyor.

   Oysa arada tam 6 ay vardır. Acaba Süleyman Ateş 6 ay boyunca böylesi açık bir düelloya neden yanaşmamıştır? 6 ay boyunca memlekete dönüş yasağı mı vardır?

   Yurtdışı bahanesinin tek başına inandırıcı olmayacağını kendisi de biliyor ki ekliyor; “Benim cevap kitabımın, onun öldürülmesinden sonra yayınlanmasının asla ondan çekinmemden değil, yurt dışında olmamdan ve basit şeylerle uğraşmaya gerek görmememden ötürüydü” diyor. Yani Turan Dursun’u övüngen gösteren Süleyman Ateş, eleştirdiği tutumu devam ettirerek kendisini göklere çıkarıyor.

   Kâfiri Tepeleme Aşkı

   “Allah’a ve Elçisi’ne karşı gelenler kendilerinden öncekilerin tepelendikleri gibi tepeleneceklerdir.”

   Bir önceki paragrafta öldürülmesinden duyduğu üzüntüyü dile getiren Süleyman Ateş yazısına bu ifadelerle devam ediyor. Ateş bir nevi üstü kapalı bir şekilde katilleri Kuran ayetleri ile aklamaya çalışıyor.

   Oysaki Süleyman Ateş, toplumumuzda çağdaş İslam yorumlarıyla bilinen eski bir diyanet işleri başkanıdır. Kendisini takip ettiğimden biliyorum, pek çok konuda klasik katı İslam anlayışını ciddi manada çağdaşlaştıran ve inananlara daha modern seçenekler koyabilen bir yorumcudur. Ama nedendir bilinmez, konu Turan Dursun olunca o çağdaş Süleyman Ateş’e bir haller oluyor. Benzer tutumu “Gerçek Din Bu” adlı cevap kitabında da görebiliyoruz nitekim.

   Geçmişte kozların paylaşılamamış olmasından dolayı bir enerji birikimi mi yaşamaktadır acaba?

   Bilmiyoruz.

   Ama ne olursa olsun, bu tavrını değiştirirse ve bu konuda borçlu olduğu özrü okurlara sunarsa bundan memnuniyet duyulacağı kesin. Tepkiler de zaten bunu gösteriyor.

 

iletisim@PolitikaDergisi.com

 

 

 

 [Bu yazı, Politika Dergisi Sayı 16’da yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 16’yı indirmek için buraya tıklayınız. ]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

   Sorun bu da değil esasında. Vatan gazetesi okurlarının eleştirdiği esas nokta Süleyman Ateş’in şu ifadeleri:

 

 

 

 

   Tarih 11 Mart 1990…

 

 

   

   

   

   

   

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.