Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- Şiir
- 23 Nisan'dan Ergenekon'a
- Gökçek ve Kılıçdaroğlu Düellosu
- Yerel Seçimler ve Kürt Sorunu
- PKK Derhal Silah Bırakmalı
- "Bakan" Değil Gören Lazım Bu Memlekete!
- Kim Bölünsün: AKP mi yoksa TSK ve/veya Türkiye mi?
- Öğretmenlerimize...
- HANGİ ZAFERİ KUTLUYORUZ?
- 300 bin dolara "Özgürlük"
- Fikrim bile "yabancılaşıyor" fikrime!
- Atam az işim var bekleme beni gelemem şimdi ...
- Başbağlar, Ağlarsa Anam Ağlar...
- Basın Özgürlüğü
- Teşekkürler / Aferin Başbakan...
İklimlerden Ekonomiye Bir Yıkılış Senaryosu
Türkler yani biz farklı insanlarız. Her yönden...
Siyaset ve iklimi dolayısıyla da coğrafyayı birlikte inceleyen daha doğrusu incelemeye çalışan düşünürlerin çoğunlukla savunduğu görüş şudur: "Soğuk iklimlerde yaşayanlar, kendilerini sıcak tutmak için çok çalışırlar, savaşırlar ve bu sebeple bu insanlar çok cesur ve gözü karadır. Sıcak iklimlerde yaşayanlar ise miskin olurlar. Tembellik onların vücutlarına ağır bir yük gibi baskı yapar; ama bu insanlar soğuk iklimlerde yaşayan insanlara göre daha ahlaklıdırlar. Soğuk ülkelerin halkları ise daha özgürlükçüdür; ama bu özgürlükleri başkalarının özgürlüklerini yok etmeye de yönelebilir."
Orta Asya gibi bir yerden Anadolu'nun topraklarına yol almış bir millet olarak, soğuktan sıcağa geldiğimizi kimse inkar edemez. Bu durumunda bizde tembellik yarattığını eski düşünürlerden yola çıkarak savunmak mümkün. Bizim Orta Asya'daki savaşçı kimliğimize bürünmemiz şu anki toplu durumda düşünülemez; ama bu savaşçı kimliğe silah bürünmeden de sahip olmamız gerekir. Kısacası tembellik bizim içimize işler durumda. Türk insanı zora geldiğinde savaşır diye kendini avutanlara şunu söyleyeyim: herkes zora geldiğinde savaşır.
Konuyu fazla dağıtmanın bir anlamı yok. Özelleştirme mantığımıza ve Migros'un çoğunluk hisselerinin satışına değinmek istiyorum. Öncelikle özelleştirme mantığımızdan bahsedelim.
Kapitalizm serbest piyasa ekonomisine dayanır. Devletin ekonomiye müdahalesi kapitalist sistem tarafından eleştirilir. Klasiklerin savunduğu bu görüşün büyük felaketlere yol açtığı 1929 Ekonomik Bunalımı'nda görüldü. Kısacası ekonomiye müdahale etmeyen bir devlet tüm riskleri göze almış demektir. Bizim özelleştirme mantığımız klasik görüşe daha uygun geliyor olacak ki devletin sahip olduğu kurumları birer birer özelleştiriyoruz.
Telekomu sattık. Başka bir örnek vermeyeceğim. Satılan Telekom yıllık kazandığının çok üstünde bir fiyata satılmadı. Yani satın alanlar yatırdıkları sermayeyi şimdiden çıkarttılar ve üzerlerine büyük kârlar eklediler. Bu kazancı devletimiz elde etseydi daha iyi olmaz mıydı? Tabii ki daha iyi olurdu; ama o zaman sıkışan ekonomiyi açmak için bu paraya aniden ihtiyaç duyuldu. Sonra da gelip ekonomiyi düzeltiyoruz sözleri doruğa çıktı.
Özelleştirme aslında sanıldığı kadar kötü bir şey değildir. Kötü olan bu işin bilinçsizce yapılmasıdır. Ekonomiyi oy kaygısıyla satışa çıkarmak, kısa vadeli çözümler sağlamaktan başka bir şey değildir. "Satın Telekom'u para gelsin, satın Tüpraş'ı para gelsin. Ekonomi iyi diye gösterilsin, sonrası Allah Kerim." bu mantıkla yapılan özelleştirme felaket getirir. Satılan şirketlere Uzan'ın şirketleri gibi muamele yapamayacağınıza göre kontrolun kaybedildiğinin kabul edilmesi gerekir. Ayrı bir konu da ülkenin kulağının, istihbarat açısından hayati önem taşıyan Telekom'un satılmasının yarattığı ters mantıktır.
Tekel durumundaki firmaları özelleştirmek ve yerine devlet eliyle yeni yerler açmamak mantık dışıdır. Piyasadaki rekabet hacminin düşmesi ekonominin düzenini altüst eder.
Kısacası soğuk iklimden sıcak iklime geçmek bizdeki enerjiyi yok eder oldu. Kısa vadeli çözümlerle, oy kaygısıyla hareket ediyoruz. Bakın Montesquieu İklimler Kuramı'nda ne demiş: "Bir insanı sıcak bir yere koyun; hemen kalbinin sıkıştığını, baygınlıklar geçirdiğini görürsünüz. Bu durumda ona canlanmasını teklif edin, öyle sanıyorum ki pek istekli davranmayacaktır ve kendini koruma korkusuna kapılacaktır."
Montesquieu'dan hareket edersek bizim de başımıza geleni daha rahat anlarız. Soğuktan sıcağa gelmek bizim enerjimizi az biraz değil çokca yıktı. Bize canlanmamızı teklif eden yok ama, ede olsa bile pek istekli değiliz. Oy korkusundan da bzim istekliliğimiz ekonomik anlamda küçük bir canlanma yani kısa vadeye dönük özelleştirmeler oluyor.
Benim anlamakta zorluk çektiğim bir diğer konuda şu: Ekonomideki tekel firmaları satarken kazandığımız kısa vadeli çıkarlar ekonomiyi canlı gösteriyorsa, bu kısa vadenin vadesi mi doldu ki Migros satılıyor?
Hiper marketlerin artık süper marketlere dönüştüğü şu günlerde en büyük marketi 3M (MMM) olan Migros bu sınırın üstüne çıktı ve 5M marketlerini hayata geçirdi. Migros büyüyor diye düşünürken birden çoğunluk hissesi bir İngiliz şirketi olan BC Partners'a 1.98 Milyar YTL'ye satıldı. Bu şirket dünyanın önde gelen fon şirketlerinden biri ve aynı zamanda Baymak firmasının da ortağı.
Ekonomi iyiye gidiyordu da neden Türkiye'nin önde gelen Koç Grubu Migros'u sattı. Özelleştirmelerin pili mi bitti?
En kısa zamanda Duracell'e bir yerleri özelleştirelim o zaman.
Hem o'da yabancı
Teşekkürlerimle, okumadaki sabrınız ve ilginiz için.
Gökhan DAĞ
gokhan.dag@politikadergisi.com
- Gökhan DAĞ içeriği
- 16049 okunma
Yorumlar
Yeni yorum gönder