Kadın Düşmanlığı = Türk Düşmanlığı mı?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Dünyada toplumlar bazen tedrici, bazen de büyük oranlarda göç etmişlerdir. Bu toplumlar zamanla yeni yerlerine alışmışlar ve oralı olmuşlardır. Bu göçlere sebepler ise çeşitlidir. Ancak hiçbir toplum, yeni yerinde sonsuza kadar düşman kabul edilmemiştir. Türklerin Anadolu’daki varlıkları 1071 yılına dayandırılmaktaysa da tarih Türklerin Anadolu’da, Balkanlarda, Karadeniz’in kuzey kısımlarında bilinmeyen bir tarihten beri var olduklarını gösteriyor. Gerek bu topraklarda daha evvel yaşayanlar, gerekse Avrupalılar bir türlü Türk varlığını kabul etmemişler, ellerinden geldiğince onları asimile etmeye, olmazsa orta Asya’ya sürmeye çalışmışlardır. Hatta Osmanlı döneminde emellerini gerçekleştirmeye ramak kalmış olsa da Türkler küllerinden yeniden doğmuştur. Daha sonra da içeriden buldukları işbirlikçiler aracılığı ile amaçlarını gerçekleştirme çabalarını bu gün bile sürdürmektedirler. Ağzından “Türk” kelimesi çıkmayan yöneticiler, her yerden “Türk” adının silinme kampanyaları iddiamıza ışık tutmaktadır.

Son beşbin yıldan günümüze işleyen sürece baktığımızda Türklerin diğerleri tarafından sevilmemesine tek neden görülmektedir. O da kadına saygı duymalarıdır. Tarihi inceleyiniz. Daha beşyüz yıl evveline kadar o hayran olunan batıda kadının adı bile yoktu. O bir cadı idi ve sık sık yakılırdı. Birkaç örnek verelim.

Çinlilerde kadın, insan sayılmaz, ona isim bile verilmezdi. Çoğu zaman kız çocuklarına isim verilmez,"bir, iki, üç" diye çağırılırdı. Hayatı boyunca bir erkeğin nüfuz ve otoritesi altında bulunmak zorundaydı. Erkek evleneceği kadını, kıymetli hediyeler vermek suretiyle satın alırdı. Ailede kadın söz sahibi değildi, boşanma hakkı erkeğe aitti. Eski Çinlilerde kadın kocasının kölesi sayılır, kocası ve çocuklarıyla birlikte yemeğe oturamazdı. Ayakta durur, onlara hizmet ederdi.

İran’da Kadın, kocasına mutlak itaate mecbur tutulmuştu. Bir erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi normaldi. Kan bağlılığının nikâha mani olmaması sebebiyle, Sasani devletinde bir İranlı, kendi kızıyla veya kız kardeşiyle evlenebilir ve hatta bu teşvik edilirdi. Fars edebi metinlerinde, kadına ahlakî olarak iyi bir şekilde yaklaşılmadığını, kadınların da ahlakî bir çöküntü içinde oldukları görülmektedir.

Roma’da ailede bulunanların yaşama hakkı babaya aittir. Babanın eşi veya çocukların üzerinde istediği şekilde tasarruf hakkı bulunmaktadır. Eşler değerli bir eşya gibi satın alınırlardı. Kadın hiçbir zaman hür değildi. Evlenmeden önce babasına tabi olan kız çocuğunun eşini dahi babası seçerdi. Evlendikten sonra kocasının emrine giren kadın hayatı boyunca birinin hâkimiyetinde bulunurdu. Romalılar kızlarının talim ve terbiyelerine önem vermezlerdi. Kadınlarda aradıkları en büyük özellik, ciddiyet ve ev idaresinde ehil olmalarıydı. Kız çocukları kocaya verilinceye kadar evde kalırlar, annelerinin nezareti altında iplik bükerler, bez dokurlardı. Kadın ve çocukların mal sahibi olma hakkı yoktu.

Hıristiyan din adamlarının kadına bakışları dolayısıyla Hıristiyan toplumlarda yüz yıllarca kadın aşağılanmış, horlanmıştır. Düşünen, soru soran kadınların “Engizisyon”un hışmına uğradığı ve“cadılık” gerekçesiyle yakıldığı Ortaçağ Avrupa sında kadının durumunu şu sözler özetlemektedir: Bir kadın evinden dışarıya üç kez çıkmalıdır. Vaftiz edildiği, evlendiği ve öldüğü zaman. İngiltere de bir kadının onaltıncı yüzyıl sonuna kadar din kitapları olan İncil’e el sürmesi bile yasaktı.

Arap toplumunda ise durum çok da farklı değildi. İslamiyet öncesi bir mal olan, alınan satılan bir meta olan kadının hiçbir söz hakkı yoktu. O kadar ki doğan kız çocukları büyüdüklerine fahişe olarak satılmasınlar diye kız çocuğunu öldüren çoktu. İslamiyet ile Hz. Muhammet bir ölçüde de olsa bunun önüne geçmeye çalışmış olsa da ondan sonra gelenler ürettikleri hurafe islamı ile kadını yeniden bir mal görmeye başlamışlardır. Gerçi kadınları toplayıp aleni satışlar kalmamış ama yine de kadına eşit bir insan hakkı verilmemiştir.  Günümüzde çocuk yaşta kızların çeşitli adlar altında satıldığını görüyoruz. Yetkili ağızlardan çıkan “Kadın ya erdedir, ya da yerde” sözleri bile kadına verilen değeri gözler önüne sermektedir. Batıda sanayi devrimi ile birlikte aydınlanan kadın hak ettiği yere değilse bile çok yakınına gelmiştir. Sanayi devrimi yaşamamış olan ortadoğuda ise hali hala içler acısıdır.

Türklerde ise kadının konumu bambaşkadır. Tanrı hakkının ardından ana hakkı gelir. Tek eşlilik Türk ailesinin vazgeçilmez bir özelliğidir. Aile toplumu ayakta tutan en güçlü kurum olduğundan dolayı günümüzde de olduğu gibi boşanmaya pek hoş bakılmamış ve boşanmaların engellenmeye çalışıldığı bilinmektedir. Orta Asya Türk devletlerinin hepsinde (İskitler, Hunlar, Göktürkler, Uygurlar) kadın önemli hak ve yetkilere sahip bulunmaktadır. Örneğin İskitlerde, her kadının İskit erkekleri gibi savaşçı ve asker olarak yetiştirilmesi geleneği vardı. Bundan dolayıdır ki İskitli göçebe kadınlar her savaşta erkekleriyle birlikte çarpışıyorlardı. Türk devletlerinde Türk kadınları bu tür faaliyetleri büyük bir vakar ve haysiyetle yürütmüşlerdir. Hatta bu türlü faaliyetlerde öylesine büyük yetkilerle hareket etmişlerdir ki Büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Mete‟nin hatunu imzalamıştır. Hunlar döneminden itibaren kadın-erkek ayrımı yapılmadığı ve kadın erkeğin tamamlayıcısı olarak kabul edildiğinden kadınsız hiçbir iş yapılmazdı. Hatta öyle ki kağanın emirnameleri sadece “Hakan buyuruyor ki‟ ifadesiyle başlamışsa geçerli kabul edilmezdi. Yabancı devletlerin elçileri sadece hakanın huzuruna çıkmazlardı. Elçilerin kabulü esnasında hatunun da hakanla beraber olması gerekirdi. Bazen de hatunlar tek başlarına elçileri kabul ederlerdi.

İnsanların dünyaya geldiklerinde genlerinde eskinin şifrelerini taşıdıkları bir gerçek. Bizim düşüncemiz bu Türk düşmanlığının sebeplerinden beklide en güçlüsünün kadına tanıdığı yüksek makam olmasıdır. Değilse bir Türk ile bir Arap erkeğinin kadına bakışları dışında keskin ayrılıkları ne olabilir ki?

 

Cem Osman TAMTÜRK

cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.