Karışık İşler Bunlar

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Erdal ALTUN

   Bizim bu memleket ne zaman durulacak, ne zaman kendi dertlerine bir çare aramaya başlayacak; merak ediyorum doğrusu. Tam da her şey düzeldi, derken; kıyıdan köşeden bir şeyler çıkıyor ve vay be, dedirtiyor bizlere. 

   Önceleri, her on yılda bir darbeyle uyarılır, hizaya getirilirdi, tabiri yerinde ise Türkiye. Şimdilerde ortam değişti; artık ekonomik darbeler yapılıyor, halk hedefleniyor ve yönlendiriliyor.

   Son iki yıla bakıldığında: Yeniden iktidara gelmiş; fakat öncekinden daha çok oy ile iktidara gelmiş bir AKP; tek parti iktidarı bu memleket için en iyisi, diyenlere inat; bir keşmekeşlik, sonra kapatılma davaları, Ergenekon soruşturmaları, olaylar, olaylar, olaylar…

   Sanki bir terslik var, kimseden ses çıkmıyor. Ergenekon diye bir çete ortaya çıkartılıyor ve bu bağlamda birçok ulusalcı gözaltına alınıyor; ama ne Kemalistlerden, ne de ulusalcılardan tepki var. İfadesi alınıp tekrar salıverilen isimler, süt dökmüş kedi gibi, gayet sakin, mum gibi olmuş haldeler. Dava başlıyor; mahkemenin yapıldığı yerde bir avuç insan, onlar da tutuklu yakınları. Demek ki ulusalcılar da hatalarını kabullenmiş ve sineye çekilmişler ya da lider gözü ile gördükleri isimlerin yaptıklarını duyunca hiç de benimsemedikleri bir tavır olduğu kanaatine varmışlar, diyebiliriz. Yoksa bu davadan bir şey çıkmaz, diye düşünüp, boşa enerjimizi harcamayalım, mı diyorlar; bilemem elbette.

   Anayasa Mahkemesi gafından da bahsetmek istiyorum kısaca. Anayasa Mahkemesi’ni ve egemenliğin teminatı meclisin kararına müdahalesini hoş görenler var, ne yazık ki. Ben tasvip etmediğim kararı bozan ve müdahale eden her şeyi desteklerim, mantığında olan cahil insanlar var, maalesef. Anayasa Mahkemesi, meclisin aldığı bir kararı reddediyor ve uygulanmasına izin vermiyor, demek; meclisin üstünde bir kurum daha var ki bunu da halk seçmediğine göre demokrasi sadece lafta, demek. Bunun lamı cimi yok. Mecliste milletvekilleri bir karar alırlar, çoğunluğun katılımı ile. Bu, yürütme organı olması sebebiyle, Anayasa’nın meclise verdiği bir haktır. Bu kararı, sadece illegal demokrasi uygulatmaz. Anayasa Mahkemesi’nin yaptığı, düpedüz illegal demokrasi müdahalesidir. Tehlikeli bir davranış ve eğer hükümet ya da meclis bir an önce buna bir önlem almaz ise önümüzdeki dönemlerde demokrasiyi unutabiliriz. Bu kadar açık ve seçik ortada, Anayasa Mahkemesi’nin attığı tehlikeli adımın gelecekteki etkisi. 

   Bu arada, yerel seçimler yaklaşıyor. Birbirinden kulvar farklılığı olan bir seçim periyoduna girmiş durumdayız. Bu seçimlerde, hükümet, bir anlamda güvenoyu sağlaması yapacak. Yerel seçimlere hazırlanırken, partiler ve belediyeler, dikkat etmemiz gereken bir husus var: son dakika golü yememeliyiz. Şunu demek istiyorum ki bütün bir yıl ya da son birkaç yıl taş üstüne taş koyamamış bir belediye, yolları alelacele asfaltlayıp yol şeritlerini yenilediğinde çalışan bir belediye imajı oluşur ise gözümüzde; bu işten hiç de anlamadığımız ortaya çıkar. Bu tongaya düşmeyelim. Tabii, bu arada, gerçekten çalışanın da -partisi ne olursa olsun- hakkını vermek lazım.

   Hükümetin yaptıkları ve yapamadıkları ya da yanlış yaptıklarını bir kefeye koyacak olur isek tam bir hezimet tablosu ile karşı karşıya kalmamız işten bile değil. Tam da bu esnada, cankurtaran gibi yetişen küresel kriz, biraz olsun dikkat dağıtmıştır bizim toplumumuzda; ama halen bir yanlışlık var ortada. Başbakanımız kamuoyu önüne çıkıp: “Hamdolsun kriz yok” diyebilirken, Maliye Bakanı krizin ağır etkisi altına girmek üzere olduğumuzu söyleyebilmekte. Şimdi biri yanılıyor; ama kim?

   Altı yüz YTL maaş ile çalışan bir işçi kirada oturuyor ve aylık iki yüz avro kira ödüyorsa, bir ay önce üç yüz altmış YTL öderken şimdi dört yüz kırk YTL kira ödemek zorunda; ama gelirinde bir artma yok. Bu açığı nasıl kapatacak? Sofrasından kesecek. “Peki, kriz var mıymış, yok muymuş; Sayın Başbakanım?” diye sormak geldi içimden.

   Küresel kriz bizi çok da enterese etmiyor aslında. Bizim en büyük krizimiz, PKK’yı terör örgütü olarak dünyaya kabul ettiremeyişimiz ve bugün gerek mecliste, gerek İstanbul sokaklarında, gerekse dağlarda karşımıza çıkmaları ve hem maddi hem manevi bir sürü kayıplarla ülkemize zarar vermeleri. Bu konuda, hükümetin acemi davranışlarının da etkisi büyük.

   Buna da tepkisiz kalan milletimiz ya yerel seçimlerde ses verecek, ya da AKP bize, yeter, diyecek.

   Değerli Politika Dergisi okuyucuları, birileri bizi bize bırakmamakta çok kararlı; ama her şeyin bir zamanı var ve umudumuz henüz tükenmiş değil. Daha iyi ve huzurlu günler için, her birey üzerine düşeni yapmak zorunda. Üşenmeyelim, yılmayalım ve milletimiz için iyi olanı her zaman isteyelim. Bu, bizim, çocuklarımıza bir borcumuzdur. Ödeyelim.

 

iletisim@politikadergisi.com

 

 

 

Bu röportaj, Politika Dergisi Sayı 9’da yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 9’u indirmek için buraya tıklayınız. 

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.