KLİKTİVİZM (Oturduğun Yerden Dünya'yı Değiştirebilir misin?)

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Arap Baharı’nın sosyal medya üzerinden başladığının düşünüldüğü günlerde The Guardian Gazetesi yazarlarından Micah White, “kliktivizm” adında yeni bir kelime türetti. White göre Arap Baharı kliktivizm eylemleriydi.

White göre, artık insanlar sosyal medya üzerinden örgütlenip hükümetler yıkabiliyorlardı…

Radikal Yazarı Cüneyt Özdemir ise “Modern Bir Günahlardan Arınma Ayini” başlıklı köşe yazısında, White’nin bu kliktivizm teorisini eleştiriyor ve mealen; “Eğer sosyal medya aracılığıyla çağırılan o kadar insan Tahrir Meydanı’nı doldurmasa, günlerce kamp kurmasa ve Hüsnü Mübarek’in palalı askerlerine ölümüne direnmese kliktivizm bir işe yaramazdı, diyor… Ancak bu örnekten önce youtube’de Afrika’nın kötü yürekli gerillası Kony adında ki bir adamın çocukları kaçırmasını konu alan ve izleyicilerden parasal destekten öte sadece bir klikle bu durumun protesto edilebileceği yönünde ki kliktivizm eyleminin ise, izlenme sayısının 91 Milyon olmasına rağmen bir işe yaramadığını, Kony’nin halen çocukları kaçırmaya devam ettiğini anlatıyordu.

Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV), Dünya Gönüllüler Günü Konferansı BM Dünyada Gönüllülüğün Durumu Raporu Lansmanı’nıda (5 Aralık 2011) konuşan Greenpeace gönüllüsü Uygar Özesmi, kliktivizme yapılan bu eleştirilere şöyle karşılık veriyordu.

“Kliktivizm denilen şeyi aslında yanlış yorumluyorlar, gönüllülerin yaptığı şey sizin gibi benim gibi klikleyen insanların yaptığı ne biliyor musunuz? Onlar yeni bir görev olan bağımsız medya görevini üstlendiler. Türkiye’de şu anda bağımsız medyadan bahsetmek imkânsız, hepsi ya bir şirketin, ya bir ideolojinin, ya da başka bir şeyin güdümünde yer almaktadır. Bakıyorsunuz medyaya öyle bir şey yok ama insanlar ne yapıyor biliyor musunuz? Click click, clicklerle kendi inandıkları doğruları etrafa yayıyorlar. İşte bu bence en önemli gönüllülüklerden bir tanesi, her biri gönüllü birer muhabir oldu klikleyen insanların. Bunun da yani doğru, değerli, paylaşılması gereken bir bilginin paylaşılması olayının, son derece önemli yeni bir gönüllülük alanı olduğunu düşünüyorum. Nitekim bu yüzden biz normalde harekete geçiremeyeceğimiz alanlarda, mesela Anadolu Grubu adında bir şirketler grubu var Gerze’de kömürlü termik santral kuruyorlar, oradaki halk 10.000 kişi ayaklanmasına rağmen, medyada bunu görememekteyiz. Peki, bu bilgiyi yayanlar kimler? Bunu ortaya koyan gönüllüler işte, onlar ifşa ediyorlar bunu, onlar medya bunu görmese de halkın, herkesin bunu görmesini sağlıyor ve bu sayede insanları harekete geçiriyor. Bu gün gururla söyleyebilirim ki Greenpeace Akdeniz’in Türkiye’de 1 milyon böyle gönüllü aktivisti var. Siber aktivist diyoruz biz onlara. Bu siber gönüllüler Facebook’ta 320.000 Twitter’da 95.000 tane. Her biri işte o tıklamalarla haberleri vererek doğruların ortaya çıkmasına katkıda bulunuyorlar. Sadece bununla da kalmıyor bu tıklamalar, bir tweet ile biz Taksim’in göbeğinde 250 gönüllüyü toplayıp nükleere karşı işaret yaptık. Hepsi bir araya geldiler ve bu işareti döktüler, işte ne sayesinde oluyor bu? Siz 250 kişiyi başka hiçbir teknoloji olmadan haydi yarın toplanıyoruz diye nasıl bir araya getirirsiniz? İmkân yok, dolayısı ile bu yeni medyaya ve sosyal alandaki paylaşımlara şükrediyoruz, ümit ederim onu da ele geçirmezler.”

 

 

Ümit MİNEL

 

umit.minel@politikadergisi.com

Yorumlar

Bunun hiçbir etkisi olduğna inanmıyorum.

Dünyada hergün milyonlarca insan milyarlarca siteyi ziyaret ediyor. Ve milyonlarca paylaşım sitesi üyesi var. Buna rağmen dünyada hiçbirşey değişmiyor. İnsanlar bilgisayarın karşısında kahraman kesilip sokağa çıktıklarında kedicik oluyorlar. Yeni dünya düzeninin aptal kutusu internettir. İnsanlar oturdukları yerden kaderlerini değiştiremezler. Sanal ortamda yapılan herşey sanaldır. Orada kalır. Yaptığınız eylem gerçek olması için ya kendi canınız yanacak yada başkasının canı yanacak. Bu can yanması tabii ki mecazi anlamdadır. Bunun analizini iyi yapmak lazım. Seneler önce bu sanal aleme insanları alıştırma işi hatırladığım kadarı ile sanal hayvan yetiştirme gibi bir salaklıkla başladı. Aptal bir elektronik cihazda aptal bir balığı beslemek için belli zamanlarda tuşlara basan çocuklar belli kombinasyonlarla başka görevlerde yapıyorlardı. Eğer hayvanı aç bırakırsan hayvan ölüyordu. Bunları küçücük beyinler çok ciddiye alıyorlardı. Bu daha sonra çok gerçekçi grafik oyunlarında geliştirildi. İnternet hızlarının artması ve teknolojik cihazların gelişmesi sanallığı hayatımızın her kademesine sızdı. Bu sanallıkla büyüyen zavallı çocuklar bu "alemin" maymunları haline geldiler. telefonundan, facebookundan, twitterinden, başkalarının yazdıklarını, yaptıklarını paylaşmak bir yetenekmiş gibi çok önemli birşeymiş gibi görülmeye başlandı. Bu ortamda ne kadar arkadaşın varsa o kadar mutlu oluyorsun adeta. Senelerce suratını görmediğin insanlarla kanka oluyorsun. Buda sana mutluluk veriyormuş gibi bir durumda oluyorsun. Dünyada herşey sanal. Başka bir örnek cebinde para yok bütün harcamaların kartlar üzerinden sanal olarak gerçekleşiyor. Visanın dünyadaki merkezinde bir problem olduğunu düşünün. Veya paranızın durduğu bankada bir felaket sıkıntı olduğunu hayal edin. Bir anda fakirleştiniz. Herşey sanal bu dünyada tek gerçek "birileri" nin sizi yönettiği. Bunların kim olduğu ve nasıl yönettikleri sizlerin hayal dünyası ve bilgisine kalmış. 

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.