Kürt açılımı mı ? Demokratik açılım mı ?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Osman ALTMIŞDÖRT

 

Açılım, açılıp saçılmaya başladı. Ayakları yere bir türlü yere basmayan, ne olduğu dahi ortaya atanlar tarafından da anlaşılmamış AB ve ABD tarafından belli ki empoze edilen, her nasıl oluyorsa, güya üniter yapıyı bozmayacak olan, ilk önce Kürt açılımı sonra da demokratik açılıma dönüşen bu süreç, muhalefete göre de bu sürecin ülkeyi temelden dinamitleyerek, üniter yapıyı aşamalı olarak bozarak federatif yapıya doğru yol alacağını hatta ülkenin bölünüp parçalanabileceğini ileri sürmektedirler.   Güya iktidar Apo ‘yu süreçten dışlanmaya çalışılırken onun siyasi temsilcisi olduğunu söyleyen DTP ile uzlaşmaya çalışmaktadır.  <?xml:namespace prefix = o />

 

Barışın adresinin İmralı olduğunu söyleyen DTP ile kimi zaman da bu söylemi nedeniyle çatışsa da, beraber hareket eden bir görüntü çizmektedir.  Bu hareketin ön çalışmalarını kendi doğulu milletvekilleri ile DTP’ li milletvekilleri inin basına da sızan toplantılar yaptıkları bilinmektedir.   Ülkede ekonomik göstergelerin ve işsizliğin iyice alarm vermesi sonucu oy kaybeden iktidar, uluslararası büyük güçlerinde teşviki ile de halkın düşüncesini başka yöne kaydırma düşüncesiyle açılım düğmesine zamansız basmış oldu.  Uzun süre sürecin içeriğini doldurmakta da hazırlıksız olduğundan ya da kamuoyu oluşturma kaygısıyla da olabilir; ortaya çözüm adına doğru dürüst bir şey de koyamadığı gibi, muhalefetin çözüm konusunda şüphelerini ve direncini de artırmış oldu.

 

PKK’lı gurubun karşılanışı da muhalefetin daha da keskinleşmesine eleştiri dozunu artırmasına nereye gidiyoruz sorusunun daha da keskin bir şekilde dillendirilmesine yol açtı. İktidar demokratik açılımın AB standartlarına ulaşmak için yapılması gereken düzenlemeler olduğunu söylerken de bu işin arkasındakileri de itiraf etmiş oluyor.    DTP ise bu sürecin silahlı ve siyasi mücadelenin sonucun da olduğunu ileri sürerek, taraftarlarına zafer müjdeleri vererek, demokratik açılım sürecini sürekli istismar etmektedir.   DTP özellikle ege ve akdenizde göçle oluşmuş seçmen kitlesini de arkasına alarak kışkırtıcı gösteriler sonucu etnik çatışmanın fitilini İzmir’de olduğu gibi ateşlemektedir. Özellikle etnik bölücülüğün yapıldığı yerlerde nüfus artış hızının diğer bölgelere göre çok fazla olması, göçle batıya gelenlerin, yeni eklenenlerle kültürel ve demografik yapıyı bozarak şehirlerde yeni gettolar oluşturması özellikle büyük gelecek kaygısına yol açmaktadır. 

 

Nüfus artış hızı korunduğu entegrasyon olmadığı takdirde büyük ihtimalle en geç 2100 yılında nüfusun en az yarısı kendini etnik olarak başka tanımlayanlardan oluşacağı düşünülmektedir.   PKK ve onun siyasi kanadı olduğunu sürekli itiraf eden DTP, ilk önce egemenliğe aynasal anlamda ortak olmayı sonra da egemen olmayı hedeflemektedir.   Birçok PKK sözcüleri Anadolulun gerçek sahipleri kendileri olduğunu Türklerin işgalci olduğunu ve egemenlik haklarının Türklerin ellerinden aldıklarını ileri sürmektedirler.

 

PKK sadece belirli bölgeleri istemiyor; Türkiye’nin tamamını istemektedir. Büyük ihtimalle demokratik açılım sürecini de bu yolda ele geçirilmiş büyük bir kazanım olarak görecektir. Dağdan inenler de teslim olmak için değil Apo’nun emriyle geldiklerini söylemişlerdir.     İktidar, cumhuriyet döneminin en büyük bölücü isyanlarından birisi olan Şeyh Said isyanında( isyanın ilk anında 300 askerin isyancılarca öldürüldüğü söylenmektedir. İsyan bastırılırken de orantısız güç kullanıldığı ileri sürülmektedir. ) Şeyh Said’e ve isyancılara isyan bastırılırken dini kıyım yapıldığını ileri sürerek alevi oylarını ele geçirmeyi hedeflemektedir. DTP’li Emine Ayna Apo ile Şeyh Said arasında fark bulunmadığını Şeyh Sait’e gösterilen müsamahanın Abdullah Öcalan’a da iktidarca gösterilmesini istemiştir.

 

iletisim@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.