"Leopar"dan Öğrenilmesi Gereken...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Adamın biri şöyle buyurmuş:

- Yaptığınız şeyleri yapmaya devam ederseniz, bugün aldığınız sonuçları almaya devam edersiniz. Daha iyi bir sonuca ulaşmak istiyorsanız, zamanınızı kullanma biçimini değiştirmek zorundasınız...

Öte yandan, Einstein denen bilge kişi de şöyle diyor:

- Aynı şeyi yaparak [yapmaya devam ederek] farklı sonuçlara ulaşmayı beklemek “delilik”tir...

Hayatımızı değiştirmek, kişiliğimizi geliştirmek ve yeteneklerimizi geliştirmek için, neleri eksik, neleri yanlış ve neleri hiç yapmadığımızı tespit edip, harekete geçmek gerekir.

- Ne zaman?

- Hemen şimdi!..

Bir amaç ve bir hedef belirleyip, ona ulaşacak [uzun vadeli] strateji ve bu stratejinin günün koşullarına göre uyarlanmasını sağlayacak [kısa vadeli] taktik-planlar...

Eğer günümüzü, yani her sabah bize hediye edilen 24 saatlik zaman dilimini, belirlediğimiz bir amaca doğru yönlendiriyorsak ortada bir sorun yoktur… Amacınızın içinde güller açacaktır, hiç kuşkunuz olmasın.

Ancak, sebat, azim ve süreklilik gösteren emek eksikliği çağdaş yaşamın içinde devinen “uygar” görünüşlü insanının en büyük sorunudur.

Bildiğiniz gibi, modaya uygun giyinerek, hamburger yiyerek ve bilgisayarda çet yaparak uygar olunmuyor… Uygarlığın daha ciddi, daha derin ve daha emek isteyen kriterleri var…

Bir belgesel filmde izlemiştim.

Afrika’nın balta girmemiş ormanlarında avına kilitlenen bir leopar vardı ekranda. Leoparın keskin gözleri avından başka hiçbir şeyi görmüyordu.

Leoparın bedeni çelik bir yay gibi gerilmiş, sessiz ve bir kıvılcım gibi tetikteydi.

Leoparın hedef bellediği avının yanından başka hayvan sürüleri geçiyordu.

Ancak, bu türlü çeşitli, irili ufaklı “av”lar leoparın hiç ilgisini çekmiyordu.

Leopar, bütün benliği, bütün dikkati ve bütün iştahı ile sadece ve sadece gözlerini diktiği avına odaklanmıştı...

Ve sonra küçük bir an geldi…

Leoparın çelik bir yay gibi gerilmiş olan bedeni bir mermi sürati ile avı üzerine fırladı.

Pençeler, çene ve dişler, olağanüstü bir gayret ve ustalıkla avını kavradı, leziz bir yemek haline getirdi ve çiğneyip, yuttu...

Av avlanmıştı!..

Hedefe ulaşılmıştı.

Çabanın, dikkatin ve hedefe kilitlenmenin ödülüne erişilmişti...

İşte mesele buradaydı…

Amacını belirlemek, hedefe kilitlenmek ve bütün enerji, dikkat ve emeğini bu yönde azimle seferber etmek... Edebilmek!

Çünkü insanın hayatta ne olduğu önemlidir; neye sahip olduğu değil.

Bir insanın bir şey olabilmesi için de, emeğini, enerjisini ve zamanını en iyi, en verimli ve en akıllı bir biçimde kullanması ve belirlediği amaca kilitlenmesi gerekir.

Bir de sebat, azim ve süreklilik...

Amaçları belirlemek, sonuç alındığında anlam kazanır.

Ancak günümüzün “uygar” insanı, genellikle, sonuca odaklanmak yerine, aktiviteler içinde boğulmak ve kendisini kaptırdığı çarklar içinde devinmekle meşguldür...

Temelinde gerçek ve ciddi bir amaç barındırmayan ve dolayısıyla da, bir hedefe tutku ile kilitlenmeyen aktiviteler bolluğunda insan, “koşuşturuyoruz abicim...” başıboşluğu içinde hayatını tüketip, yitirmektedir...

Gerçek ve ciddi bir amaç yoksunluğu içinde bir aktiviteden diğerine “koşuşturan” insan tipi, ruhundaki boşluktan kaçma telaşı içinde gününü [ve böylece yaşamını] eskitmekle vakit geçiriyor.

Peki, bu nitelikteki bir sokağa sapan insan, sonunda hangi meydana varıyor?

Evet… Bu sokak, telef edilmiş olan bir hayatın izdüşümünde terliklerini sürüye sürüye yaşamak anlamına gelen küçücük bir meydana ulaşıyor…

Bu meydana ulaşan insan yorgun, bezgin, başarısız ve umudunu yitirmiş bir durumdadır...

Yapılacak tek şey, bu kişiye sade bir kahve sunarak gücünü tazelemesini sağlamak ve azıcık teselli ederek, sonra karşısına oturup, ona zamanı kullanmanın ve hayata odaklanmanın değerini ve yöntemlerini anlatmaktır.

Faruk.Haksal@PolitikaDergisi.com

 

LÜTFEN “TIK”LAYINIZ:

www.soruyusormak.com

www.dnm-ler.com

www.kitlecizgisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.