Lozan ve Post-Modern Bilinç

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Lozan Antlaşması, Türkiye halkının birliğini, beraberliğini ve bir Devlet olarak bağımsızlığını kâğıda geçiriyor ve bütün Dünya’ya ilan ediyor.

Her yıl 24 Temmuz günü, Lozan Antlaşması’nın yıldönümü kutlanıyor.

Söz konusu yıldönümünü Didim’de kutlayanlar kimler bir araştırdınız mı?

Peki siyasi partiler nerede?

Bilen yok… Arayıp da bulabilen, hiç yok.

Belki havaların sıcak olması, denizin serin sularının çekiciliği ve belki de, Lozan’da pek kutlanacak bir şey bulamayıp, gözünü, gönlünü ve geleceğini Sevr’e çevirmek... (ten) doğan  “post-modern” bir bilincin etkisidir bu “unutuş”un nedeni…

Kim bilir?..

Belki de başka bir sebeple Lozan kutlanmaya değer görülmemektedir...

Siyasi partilerimiz, demokrasimizin “vazgeçilmez” unsurlarıymış... Öyle yazıyor, kara-kaplı kitaplar.

Belki de öyledir... Belki de değildir.

Burası İsviçre değil! Lozan’ı kutlamak bu ülkede halen [resmen] yasaklanmış değil.

Burada her fikir [şimdilik de olsa] savunulabilir.

Burada demokrasinin “ileri” biçimi var. Burada, Lozan’ı kutlanmaya değer görmeseler de, demokrasinin vazgeçilmez unsurları olmakta devam eden siyasi partilerimiz var...

Bir Devlet’in vazgeçilmez unsurları nelerdir?

Hayır, soruyu daha doğru soralım:

    - Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vazgeçilmez unsurları nelerdir?

1.- Tam bağımsızlık;

2.- Laik Cumhuriyet;

3.- Cumhuriyet Devriminin İlke ve kanunları;

4.- Halk için, halkın tam katılımı ile işleyen, halktan yana demokrasi.

İşte Lozan Antlaşması ile biz bunları kazandık...

Bu nitelikteki kazanımların dünyasına ve mecrasına girdik.

Siyasi partilerimiz, bu vazgeçilmez ilkeleri benimsedikleri ve bu vazgeçilmez unsurları izledikleri ölçüde “vazgeçilmez” olabilirler.

Eğer onlar Lozan’dan vazgeçerlerse, halk da onlardan vazgeçer.

Vazgeçmek zorundadır!

Bir siyasi parti, tam bağımsızlıktan yana olacaktır.

Bir siyasi parti, laik Cumhuriyetten yana olacaktır.

Bir siyasi parti, Cumhuriyet Devrimi ilke ve kanunlarını savunacaktır.

Bir siyasi parti, halk için, halkın tam katılımı ile işleyen ve halktan yana olan bir demokrasiyi baş tacı edecektir.

İşte ancak o zaman o siyasi parti, demokrasimizin vazgeçilmez unsurları arasında, hak ettiği yeri bulacak ve halk desteğini alacaktır.

Peki, böyle olmazsa ne olur?

İşte o zaman ülkemiz de şu anda yaşamakta olduğumuz gibi olur.

Kanunlarımızı yabancılar yapar.

Ekonomimizi yabancılar yönlendirir.

Politikalarımızı ve onu uygulayanları yabancılar belirler.

Doğal kaynaklarımıza yabancılar hâkim olur.

Ülkenin tüm kaynakları ve milli değerleri (özelleştirme adı altında) yabancılar tarafından gasp edilir.

Ve bayrağımız, hoyratça esen fırtınalara rağmen, bir türlü kendi bildiği gibi, halkın rüzgarını ardına alarak, özgürce dalgalanamaz!..

Dalgalanamazsa ne olur?..

İşte o zaman bu ülkeye bağımsız denemez.

Ve Lozan bu ülkede kutlanmaya değer görülmez…

İşte bu kadar!

 

Faruk HAKSAL

faruk.haksal@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.