Marx Haklı mı Çıktı?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Osman BUDAK

    ABD’de başlayan ve dalga dalga yayılıp Avrupa’ya da ulaşan ekonomik kriz halk arasında büyük bir merakla “Kapitalizm yıkılıyor mu?” sorusunu gündeme getirdi.

   AKP hükümetinin ekonomik krizden dolayı iktidarı kaybedeceğini düşüneninden tutun da, Amerika’nın yüz milyarlarca dolarlık devlet desteğiyle sözüm ona ‘devletçiliği’ keşfettiğine, oradan daha birkaç ay önce İshak Alaton’un gündeme getirdiği ‘Marx’ın haklı mı çıktığı’ sorgulamalarına kadar geniş yorumlar ve sorular yığını oluştu.

   AKP hükümetinin krizden ötürü iktidarı kaybedeceği düşüncesi ve buna bağlı sevinç gösterileri, mücadeleden itinayla kaçan tembel Atatürkçülerimizin ortak görüşü oldu. Örgütlenmeden kaçan ve televizyon seyredip kısa mesaj atarak ülkede bir şeylerin değişeceğine inanan bu kitle, görüyoruz ki tarihlerinden nasiplerini alamamışlar.

   Örgütlenme olmadan, birlik olmadan, mücadele olmadan, ne olursa olsun isterse ‘sol cunta’ olsun, bunun bir anlam taşımadığı yaşanarak görülmüştür oysa.

   Bundan daha yedi yıl önce ülkemizde olan büyük ekonomik krizle AKP’nin doğduğunu hatırlamadan, krizlerden medet ummak da ayrı bir tartışma konusu!

   Evvela, bu krizin kapitalizmin sonu olup olmadığını irdeleyelim sonunda da soralım, acaba “Marx haklı mı çıktı?”

 

   Kapitalizm Krizlerle Yıkılır mı?<?xml:namespace prefix = o />

 

   Krizlerle kapitalizmin çökeceğini düşünmek, ‘armut piş ağzıma düş’ solcularımızın her krizden sonra hop diye heyecanla havaya zıpladıkları, sonra da avuçlarını yaladıkları manzaralar bıraktı tarihe. Dünya bunu kapitalizmin ilk büyük krizinde, 1872’de yaşadı. Aynı beklentiler 1929 kara perşembesiyle devam etti. Öyle ya, Marx kapitalizmin krizlerle yıkılacağı öngörüsünde de bulunmamış mıydı? Ne yazık ki bu öngörü 1974’teki finansal krizde de beklediğini bulamadı. Çünkü bunlar sistem içi krizlerdi ve her krizden kapitalizmin daha da güçlenerek çıkması şaşırtıcı değildi.

   Kapitalizme karşı bir örgütlenme olmadığı sürece ne kadar kriz olursa olsun, sonuç yine aynı olacaktır. Bu aslında temel bir mantıktır.  Beğenmediğiniz sistemlere karşı ‘devrimci’ bir oluşum olmazsa, meydan kimdeyse yine onda kalır. Bir tek farkla… Sistem açıklarını kapatır bu süre zarfında.

   Bunu 27 Mayıs devriminde gericiliğe karşı yaşadık. 27 Mayıs devrimi, ilerici örgütlenmenin güçlü olmaması dolayısıyla sadece öğrenci-ordu birlikteliği olarak kaldı ve ilerletilemedi. Devrimin hemen akabinde iktidar gerici güruha tekrar kaptırıldı. Aynı şey 28 Şubat’ta da gerçekleşti. Sistem, açıklarını kapattı ve milli görüş, ılımlı İslam olarak yoluna devam etti.

   Az biraz tarih bilgisi de demiyorum. Daha 10 yıl öncesinden bahsediyorum. 10 yıl öncesi ile bugünü yan yana koyun sadece.

 

   ABD Sosyalist Bir Karar mı Aldı?

 

   Tartışmalar sürerken en sık dillendirilen şeylerden biri ABD’nin devletleştirme yoluyla sosyalist bir açılım sergilediği oldu. Bunu ne yazık ki Chavez de “Bush benim solumda duruyor.” diyerek tekrarladı. O bunu tabi alay konusu yapmak için söyledi ama yine de dikkat edilmesi gereken bir konuydu. Zira bizim ‘Amerikancı solcularımızı’ yanlış anlaşılmalara sürükleyebilir.

   İslami finansal bankacılığın bile “kârda ve zararda ortaklık” diyerek işi abartmadığı noktada “zararda ortaklık” mantığını kim kime sosyalizm olarak yutturabilir? Kar ederken özel sermayeye eyvallah diyeceksin, iş zarara gelince onu kamulaştıracaksın ve buna sosyalist açılım diyeceksin. Bu insanlar ya sosyalizmden hiçbir şey anlamamışlar ya da amaçları sosyalizmi öcü bir ideoloji gösterme propagandalarına devam etmek.

   Ama devlet müdahale etmiş!

   Bu zaten liberal devletin tarihsel huyudur. Burjuva devrimlerinden sonra feodalizmi devlet eliyle tasfiye edenler liberaller değil miydi? Burada önemli olan, devletin ne yönde müdahale ettiğidir. Devlet sosyalizmi mi, devlet kapitalizmi mi? Devlet her ikisinde de ortak. O yüzden şu iki kavramı, devletçilikle devlet müdahalesini birbirinden ayırmak gerekir. Bugün ABD’deki ve Avrupa’daki müdahale sermayeyi korumaktadır ve sosyalizmden uzaktır.

 

   Marx Haklı mı Çıktı?

 

   Kriz derinleştikçe, hatta başından beri sorgulanan bir soru var. Acaba Marx, gerçekten de haklı mı çıktı?

   Marx; kapitalizmin rekabet, pazarların daralması ve kar hadlerinin düşmesi sebebiyle işçi sınıfının ücretlerinde düşüşler yaşanacağını, canından başka kaybedecek bir şeyi kalmayacak olan işçi sınıfının gerilimleri çatışmaya dönüştüreceğini ve bu ortamda kapitalizmin kendi iç unsurları tarafından yok edileceğini öngörmüştü ama tarih böyle gelişmedi. Marxizm, tarihin pek çok noktada yanlışlamalarına maruz kaldı.

   Çünkü Marx’ın dönemi dolayısıyla göremediği bir kısım şeyler vardı. Marx zamanında çelişmeler gerçekten de sınıflar arasıydı ve o, buna bakarak bir genelleme yapmıştı. Oysa Marx’tan sonra dünya çok önemli bir çağa girdi. Emperyalizm çağına!

   Batı burjuvası, artık kendi işçileri üzerinden değil Doğulu ulusların sırtından zenginleşiyordu. Kendi işçilerinin ağzına bu sömürüden bir parmak bal sürüyor ve iç çelişmesini ortadan kaldırıyordu. Emperyalizmden pay alan batılı işçi sınıfı da emperyalistleşiyordu doğal olarak.

   İşte burada Marx’ın bir hatası daha çıkıyor ortaya. Enternasyonalizm!

   Sömüren ve sömürülen olarak iki ayrı cenahta bulunan, çıkarları ortak olamayan, hatta zıt olan işçilere “Birleşin.” demek artık lafta kalıyor. Ezen-ezilen ilişkisi emperyalizm çağı ile burjuva-işçi çatışmasından öte, ulusların çatışmasına dönüşmüştür. Canından başka kaybedecek bir şeyi kalmayanlar Doğulu uluslar olmuşlardır. Zaten bu yüzden kendini “sosyalist” tabir eden devrimler batıda değil, doğuda olmuştur ve bu devrimleri gerçekleştirenler, bu ülkelerin işçi sınıfları değil topyekun “uluslar” olmuştur. Çünkü emperyalizm, gideceği ülkede işçi sınıfını özel olarak seçip sömürmez, tüm ulusu sömürür. Mısır’da Nasır, Hindistan’da Gandhi ve Nehru, Kongo’da Lumumba, Küba’da Castro ve Che keza Anadolu’da Mustafa Kemal devrimlerini emperyalizme karşı “sosyalizm” olarak tanımlamışlardı. Yaptıkları devrimler de işçi sınıfı ile olmamıştı.

   Marx’ın tahlilleri çok. Yanlışlananları da çok. Ama bu onu ne tam haklı ne de tam haksız yapar. O haksız çıkmış olsa da haklı çıkan daha önemli bir şey var. Sosyalizmin kendisi…

 

   Kapitalizm Nasıl Yıkılır?

 

   Emperyalizm çağına girdiğimizden beri kapitalizmi ayakta tutan unsur, Doğulu halkların sömürüsüdür. Bu durum bize kapitalizmin nasıl yıkılacağını da çok açık bir şekilde gösteriyor aslında.

   Kapitalizm, ancak ezilen ulusların anti-emperyalist mücadelesi ile yıkılır!

 

 

iletisim@politikadergisi.com

 

 

 

 

 

 

Bu yazı, Politika Dergisi Sayı 9’da yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 9’u indirmek için buraya tıklayınız. 

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.