Meclisten Geçen Tezkere Ulusal Çıkarlarımız İçin midir ?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Geçtiğimiz hafta Suriye konusunda, TSK'nın yabancı ülkelere gönderilmesi ve görevlendirilmesi de dahil hükümete bir yıl süreyle yetki verilmesini öngören Başbakanlık Tezkeresi TBMM'de oylanarak geçti. Tezkereye 320 kabul, 129 ret oyu çıktı. Tezkere AKP ve MHP’li vekillerin oylarıyla kabul edildi.

Halkımız tezkereyi bir „SAVAŞ“ tezkeresi olarak değerlendirdi ve anında protesto etti. Savaş tezkeresine karşı İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de ve yurdumuzun dört bir köşesinde spontan gösteriler düzenlendi.

TBMM’lisinde kapalı bir oturumla oylanan tezekere olayında ilginç olan özellik, AKP saflarından 30 milletvekilinin çeşitli mazeretlerle oturuma katılmaması ve de tezkerenin MHP’ki milletvekillerin desteği ile kabul edilmesidir. Burada ortaya çıkan ilginç soru, MHP’nin niçin bu olayı bir „milli mesele“ olarak değerlendirerek desteklediğidir

Tezkere AKP hükümetine muhalif çevrelerince bir „savaş tezkeresi“ olarak değerlendirilen bu tezkerenin MHP yönetimi tarafından ulusal çıkarlarımıza uygun görülmesi acaba yerinde ve doğru bir duruş mudur?

Bilindiği gibi bir buçuk yıldan beri komşumuz Suriye’de iç çatışmalar var. Bu çatışmalara Türkiye Cumhuriyeti hükümeti açıkca müdahildir. AKP hükümeti ve Başbakan Tayyip Erdoğan Suriye’de Esad rejiminin demokratik olmadığını, Esad’ın kendi halkına zulüm yaptığı gerekçesiyle muhaliflerine hiç gizlemeden her türlü desteği vermektedir. Öyleki muhalif güçlerin büyük bölümü Türkiye’de örgütlenmekte, askeri olarak Türkiye’deki kamplarda eğitilmekte, Türkie’den barınak, para ve silah yardımı almaktadırlar.

Tükiye’nin resmi hükümetinin bir komşu devletin doğrudan iç işlerine karışması, bu ülkede iç savaşı körüklemesi asla bizim ulusal çıkarlarımıza uygun değildir. Çünkü en başta yakın ve tarihsel akraba olduğumuz bu ülkeyle düşmanlık bize ekonomik büyük bir darbe vurmuştur. Son bir yılda Suriye ile ticaret neredeyse sıfırlamış, Suriye gümrük kapılarından yapılan nakliyat durmuş, Türkiye’nin Suriye ile komşu olan bütün illeri ekonomik bir bunalıma sürüklemiştir.

Türkiye’nin Suriye’nin iç işlerine aktif müdahelesi sadece ekonomik açıdan değil özellikle de siyasi bakımdan ulusal çıkarlarımıza aykırıdır. Çünkü Suriye’deki bu olaylar iki bakımdan Türkiye Cumhuriyetinin bekası için büyük risk taşımaktadır.

Birincisi bu iç savaşın bir bölge savaşına ve hatta bir üçüncü dünya savaşına dönüşme ihtimalinin yüksek olmasıdır. Çünkü Suriye konusunda Birleşmiş Milletler ortak fikirde değil, iki karşıt görüşte cepheleşmiş durumdadır. Bu senenin Nisan ayında Suudi Arabistan’ın Birleşmiş Milletler Güvenlik konseyinden Suriye’ye müdahale talebi Rusya ve Çin’in vetosuyla red edilmiştir. Ayrıca Suriye ile İran arasında karşılıklı bir savunma antlaşması bulunmaktadır. Buna göre Suriye’ye karşı açılacak bir savaş aynı zamanda İran’a karşı da açılmış olacaktır.

İkincisi Suriye’deki olayların sonuçları Türkiye’nin ulusal birliğini ve toprak bütünlüğünü tehtid etmektedir. Bilindiği gibi emperyalizmin Ortadoğu ile ilgili Büyük Ortadoğu Projesi vardır. Bu projenin amacı; bölgenin emperyalizm tarafından denetim altına alınması içinTürkiye, İran, Irak ve Suriye gibi güçlü ve büyük ulus devletlerin parçalanması ve bölgede bağımsız bir Kürdistan devletinin kurulmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı emperyalist yabancı bu projenin eş başkanı olmakla övünmektedir.

BOP’un yaşama geçmesi için emperyalizm Irak’ı 1991 ve 2003 yıllarında askeri olarak işgal edip bölmüştür. Suriye şimdi sıradadır. Arkasından sıra İran ve Türkiye’ye gelecektir. BOP‘un gerçekleştirilmesi sürecinde de dört değişik ulus devlette yaşayan Kürtler birleştirilerek ve de yapay bir Kürt ulusu ve ulus bilinci yaratılarak Kürdistan devletinin kuruluş hazırlıkları yapılmaktadır.

Bu bağlamda Türkiye 28 yıldır terörist PKK ile başı beladadır.  Terör ülkeye ve ulusal çıkarlarımıza büyük zararlar vermiştir ve halen de vermektedir.

Emperyalizmin egemen olduğu günümüz dünyasında ülkemiz Türkiye’ye emperyalizm hem ekonomik hem de siyasi alanda TAŞERONLUK görevi yüklemiştir. Sanayimiz ve ticaretimiz emperyalist tekelci firmaların taşeronluğunu yaparken Ulusal Kurtuluş savaşıyla kurulan meclisimiz, hükümetimiz ve hatta büyük ölçüde güvenlik güçlerimiz işbirlikçi AKP aracılığı ile bölgede emperyalist çıkaralara hizmet eden, BOP‘u yaşama geçiren eylemler düzenleyen taşeron durumuna düşmüştür.

Bu bağlamda komşumuz Suriye’nin iç işlerine doğrudan karışan Tayyip hükümeti isyancı Esad muhaliflerini her türlü imkanla destekleyerek Suriye'de iç savaşı körüklemektedir. Esad ise hem muhalefetle daha iyi baş edebilmek hem de Tayyip'ten intikam almak için Suriye'nin kuzeyinde Türkiye sınırında PKK nın Suriye kanadına bölgeyi teslim etmiş, Irak’tan sonra bu bölgede de özerk Kürt yönetimi oluşmuştur.

6.10.2012 tarihli gazete haberleri, Suriye’nin kuzeyinde yönetimi üstlenen Kürt Yüksek Konseyi (KYK) bünyesinde oluşturulan Halk Savunma Birlikleri (Yekitiye Parastina Gel-YPG), tugay büyüklüğünde iki askeri birlik kurduğunu duyurmuşlardır.

Her mantıklı ve akılla düşünen insanın kolaylıkla tesbit edebileceği gibi, Suriye’deki kargaşadan sonuçta en karlı Kürt milliyetçileri ve PKK çıkmıştır. Aslında emperyalizm, taşeronu AKP’nin Suriye’ye müdahelesi ile bir taşla iki kuş vurmuştur. Çünkü bir taraftan bu müdahale, emperyalist BOP’un gerçekleşmesi bağlamında Esad rejimini yıkmak amacıyla Türk ordusunu kullanmak için gerekli bahane ve mazaret yaratırken diğer taraftan ileride düşünülen Kürdistanın temelleri de atılmaktadır.

Suriye ve Türkiye sınırında oluşan bu reel durumdan sonra şimdi de MHP, TSK'nın Suriye'ye müdahale edip orada Irak'tan sonra Türkiye-Suriye sınırına çöreklenen PKK'nın ve etnik Kürt milliyetçilerinin temizlenmesinin zorunluluğu gerekçesiyle mecliste AKP'nin savaş tezkeresini desteklemektedir. Başka bir ifadeyle MHP’nin içinde var olan gerçek vatanseverler bir hain tuzağa düşürülerek taşeron AKP’nin yanına çekilmişlerdir.

Sonuçta AKP milletvekillerinin oyları ve MHP’nin desteği ile meclisten geçen savaş tezkeresi  sadece Türkiye’nin emperyalizm adına taşeron olarak bir savaş hazırlığı değil, aynı zamanda +lkemäyde emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine karşı oluşması zorunlu olan ulusal demokratik cephenin de derin bir yara almasıdır. Bu bağlamda MHP’li yurtseverlere büyük sorumluluk düşmektedir. Antiemperyalist demokratik güçler bu gerçeği sabırla vatansever MHP'lilere iyi anlatmak durumundadır.

 

Mehmet ÇAĞIRICI

mehmet.cagirici@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.