Milliyetçiliğe Sövgü Yazıları II: "Srebrenica'dan Kalan"

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

"Milliyetçi olmak için, belirli bir derecede zihinsel engelli olmak lazım."  - Thomas Mann

Srebrenica'dan kalan bu fotoğraftır -ki çok değil, 20. yüzyılın sonunda, 11 Temmuz 1995 günü, Avrupa'nın bir yerlerinde çekilmiştir.

Miden bulanmasın, ve hemen kaçırma gözlerini, bakmaya devam et, ki beynin bulansın.

Bulansın da biraz düşünme gereği duy.

Düşün de Hrant Dink’in eşi Rachel Dink’in o vurucu sorusuna yanıt ver: “süt kokan bir bebekten bir katil üreten güç nedir?”

Fotoğraf karşısında, ne kadar da yetersiz kaldı değil mi?

O halde, sor kendine: sevimli süt kokulu bebekleri, buram buram kan kokan kesilmiş başlara ve kestiği başlara basan vahşi canavarlara dönüştüren o güç nedir?

Korkma, sor; bulacağı yanıttan korkup sorudan kaçmak, akla yakışmaz:

Yerkürenin çocuklarından insanoğlu dışında hiçbiri, besin zincirinin doğası dışında öldürmezken, bu denli tiksindirici bir vahşetle öldürmeye, insanoğlunu iten ne?

Ve sor: insanoğlunu, kesik başlarıyla, aşağıdaki fotoğraf karesinde sonsuzlaşmış akıl ve vicdan tutulmasının nesnesi, ve baş keserek öldürmekle yetinmeyip, kestiği başları “postalı” ile ezme isteği duyuran o vahşetin, iğrenç öznesi olmaya çağıran ses neyin sesi?

Ve yine sor: o gün, 11 Temmuz 1995 günü, milenyumun eşiğinde ve Avrupa uygarlığının orta yerinde, onlarca yıldır barış içinde yaşayan halklar, dün kapı komşusu olan insanlar, durduk yerde neden birbirlerini doğrama gereği duydu? boşnak, sırp ve hırvat olmanın farkı, yek diğerini doğramaya gerekçe idiyse, bu halklar, onlarca yıldır orada ve öyleydiler; aşağıdaki karede ölümsüzleşmiş karanlık ölümün nesnesi kesilmiş başlar, ve öznesi lanetli postallar olmak için neden aynı zamanı ve aynı yeri seçtiler; neyi bekliyorlardı?

..

Ve sen, neyi bekliyorsun?

“Türk-Kürt kardeştir” derken bile ayırıyorsun; sözde birleştirici olan senin kafanda bile bitmiş iş.

Hani, Hitler tımarhaneyi teftişe gitmiş de, delinin biri saygısızlık yapınca haykırmış, “ben Führer’im!” diye; deli de, hiç istifini bozmadan yanıtını vermiş: “ben de böyle böyle başlamıştım..”

Yugoslav olmaktan vazgeçtikten sonra, onlar da böyle böyle başlamışlardı: “Sırp-Boşnak kardeştir.”

Sonra, aşağıdaki kesik başlar ve kesik başlara basan postalları giyen lanetli ayaklar oldular.

Aynı yolun yolcususun.

Artık düşünmen gereken, kesik baş mı ezen ayak mı olacağındır.

Velhasıl, iki ucu kanlı değneğin neresinden tutarsan tut, eline kardeş kanı bulaşacaktır, ve tarih, ve çocukların, ve torunların, ve onların torunları, insanlık durdukça gelecek her kuşak, seni, “şanlı” milliyetinle değil, elindeki kanla anacaktır.

Srebrenica da, sana ders olsun!

 

Vedat Koçal

vedat.kocal@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.