Muhalefet Boşluğu(?) ve Akıl Tutulmaları...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça havuz medyasından Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve çatı adayına yönelik salvolar da artmakta…

Aslına bakılırsa, ezber ve bildik laflar sarf edilmekte.

CHP’sini Türkiye’yi anlayamamakla suçlayanlara baktığımızda, kendilerinin değişen “Yeni Türkiye’yi” çok iyi hazmedebildiklerini görebiliyoruz.

Sürekli, bildik kalıp cümlelerle saldırıyorlar.

CHP’sinin geçmişe takılıp kaldığını, eski vesayetçi dönemlerin gereği olarak askerden bir şeyler beklediğini ileri sürenler de, papağan gibi aynı şeyleri terennüm etmiyorlar mı?

Malzeme hep aynı… Hep aynı terane…

Ya CHP’sine “Milli Şef Dönemi” politika ve icraatlarından “saldırıyorlar” veya “Deniz Baykal Dönemi” polit-büro yönetim anlayışından dem vuruyorlar.

 

* * *

Halbuki, ne Türkiye eski Türkiye

Ne de, Cumhuriyet Halk Partisi eski CHP

Tamam, bazı yönlerden ötürü Cumhuriyet Halk Partisi eleştirilebilir, yeterince siyaset üretemediği “iddia” edilebilir…

Ama…

Her taşın altında bir muarız arar gibi Cumhuriyet Halk Partisi’ni aramak, aslına bakılırsa kasıttan başka bir şey değildir.

Türkiye’nin Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından ne hâle getirildiği ortada.

ADALET, yapılan ak yasa değişiklikleriyle aklaştırıldı.

Yargı mercilerinin ve verdikleri kararların kamuoyu nezdinde edindikleri “itibar” da ortada.

Son dakika gerçekleştirilen operasyonlarla toplumun muhalif tarafı sindirilmeye, korkutulmaya çabalanıyor.

Yıllarını polis teşkilatına adamış emektar ve değerli polis teşkilatı mensupları, yine meslektaşları tarafından hiç hoş olamayacak tarzda göz altına alınıyor.

Kimse, kimseyi kandırmasın.

“Yeni Türkiye” dedikleri ve “zamanın ruhu” palavraları, tamamen güdümlü bir AK Parti rejimi yaratmaktır.

 

* * *

Kitlelerin talihsizliği, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kendisini, topluma ama özellikle muhafazakâr kitlelere “dayatmasıdır”.

Daha önceki bir makalemde de vurgulamıştım…

Muhafazakâr kitleler, acaba ülkemizde cereyan eden gelişmelerden hiç mi rahatsız olmuyorlar?

Tamam…

Ak Parti iktidarı, ülkemiz sathında bazı yatırımları hayata geçirdi. Otoyol yaptı, demiryolu ağını genişletti/genişletmeye devam ediyorlar, hava limanları imar ediliyor, megakentlerin silüetleri inşa edilen devasa alışveriş merkezleriyle yazık ediliyor… Ve belki, yine yandaş takımını palazlandıracak “ballı” kamu ihaleleriyle, ülkemizde bir şeyler “yapılıyor” havası tesis ediliyor.

Köprülerle, duble yollarla, marmararay gibi “uçuk projelerle” insanların akılları başlarından “alınıyor”…

Ama be kardeşim…

İnsanlar, hiç mi okumaz? Hiç mi sorgulamaz? Hiç mi saksıyı “azıcık” ta olsa çalıştırma cihetinde olmaz?

Ülke, aylarca kaset ifşaatlarıyla sarsılmış, kabineden bakanların da karışmış olduğu yolsuzluk ve usulsüzlük dosyaları günlerce gazetelerin manşetlerinden düşmemiş.

Tüm bu olan bitene rağmen…

Muhafazakâr diyebileceğimiz bir kesimde, nedense bir “ayma” veya “sorgulama” emareleri beliremiyor???

 

* * *

Sanırım, bu hususun cevabını, geçenlerde okuduğum bir makalede bulabiliriz… Yavuz Baydar, bugün gazetesinin (25.07.2014) nüshalı baskısında geniş kitlelerin neden AK Parti’de ısrarcı olduğuna yönelik bazı görüşlere yer veriyordu:

“ ‘AKP’nin sihirli anahtarı insanların borçları. AKP diyor ki ben gidersem istikrar biter, bankaya borçlarınızı ödeyemez hale gelirsiniz. Oysa zaten hiçbir alanda istikrar yok. Asgari ücret 800 küsur TL. Bunlar zengine bol keseden fakire az vererek idare ediyorlar. Toplumu rüşvetçiliğe, dilenciliğe alıştırdılar.’ “

“ ‘Yolsuzluk yapılmadığına inanmıyor değiliz ama hep şu kaygı var: Ya bu bir darbeye neden olursa? Bu ülke darbelerden çok çekti. Darbe korkusu da bir yana Tayyip Erdoğan istifa bile etse yine ekonomi çöker ve bundan da siz zararlı çıkarsınız diyorlar bize. O yüzden susuyoruz çünkü karşısında ne güçlü bir muhalefet var ne de yerine koyabileceğimiz bir otorite…’ “

“ ‘Bizim demokrasi beklentimiz yok. Devletin hukuku keyfi olarak kullanması, hırsızlıklar filan… Tamam huzurlu değiliz ama kaos, kriz olursa, aç kalırız. Zaten burası Türkiye değil mi? Zengine bol bol ver, fakire az az ver; zenginin sesini kesmiş olursun, fakir zaten ses çıkarmaz çünkü fakir zaten ya bunu da bulamazsak derdinde. Bizim durumumuz budur.’ “

 

* * *

İşte bütün mesele burada yatmakta.

İktidar, elindeki güce istinaden geniş kitleler üzerinde baskı unsurunu uygulamakta…

Sürekli olarak ya aba altından sopa göstermekte…

Ya da… Ölümü gösterip sıtmaya razı etmekte.

Evet, ülkemizin hal-i pür melali ortada.

Sonrada havuz medyasının anlı şanlı kalemşörleri, yok efendim muhalefet partileri değişen Türkiye’yi ve dünyayı anlayamıyormuş, diye çiziktirip duruyorlar. Maksat satırları boş bırakmamak!

Tabii ki…

SSCB dağılmış olabilir…

İki kutuplu dünya yerini, emperyalist küresel oyunlara bırakmış olabilir…

Varşova Paktı dağılmış olabilir…

Almaya birleşmiş olabilir…

İki kutuplu dünyanın refleksleriyle değişen dünya politik konjonktürünü okumak ve anlamlandırmak, safdilliktir.

Vesaire vesaire…

Anladık da… İnsanlar; neden “değiştik” diyerek siyaset arenasına hızlı bir giriş yapan, gömlek değiştirdik diyerek bukalemun gibi an be an kılıftan kılığa giren; bir dediği bir dediğini tutmayan iktidar odağını sorgulamaya cesaret edemez?

Çünkü…

Kitleler, yukarıda da okuduğunuz gibi… İnandırılmış ve kandırılmış.

Muhalefet partilerini suçlamak en kolayı şu dönemde…

Yasama, yürütme ve yargının “neredeyse” tekelde toplandığı ve güç temerküzü yaşandığı bir süreçte, ellerinde demokratik araçlardan başka bir şeyleri olmayan muhalefet partilerini suçlamak ve hedef tahtasına oturtmak en kolayı.

Ya sadece olan biteni seyretmekle yetinen insanlara ne demeli? Tamam, bazı konularda iktidar çevresince korkutulmuş olabilirler. Ama, akıl denen en büyük sermayeyi kullanmaya engel olan şey nedir? Tamam, kitleler, Sayın Erdoğan’ın güçlü hitabetiyle hipnotize ediliyor olabilir…

Demem o ki, muhalefet partilerini suçlayalım, boşluğa neden oldukları için, ama bunun yanında takkeyi de çıkarıp saksıyı azıcık çalıştırmaya meyledelim…

 

Erhan SALMAN

Erhan.Salman@PolitikaDergisi.com

 

 

Yorumlar

Muhalefet te Sistemin Muhalefeti!

Sevgili Salman,

Diyorsun ki AKP iktidarı ekonomik ve mali olarak milleti borçlandırmış; ben gidersem istikrar da gider, hepiniz batarsınız, iyisi mi beni desteklemeye devam edin, Öte yandan Erdoğan bütün devlet iktidarını tekeline almış höt diyenin kafasını kırıyor, gözünü çıkarıyor, en azından mahkemeye veriyor, tazminat ödetiyor vs.

Buraya kadar hepsi doğru!

Buna muhalefet ne yapsın; diyorsun!

Bu demektir ki muhalefet ya AKP iktidarı karşısında çaresiz ya beceriksiz ya da sistemde aynı fikirde!

Gerçek bir demokraside muhalefetin temel görevi; mevcut iktidarın halkın çıkarına olmayan uygulamalarını eleştirmek, seçenek göstermektir; hükümeti sürekli halk adına denetlemektir. Bir ülkede muhalefet bu görevleri yerine getiremiyorsa, orada muhalefet boşluğu vardır!

Demokrasinin sağlıklı işleyip işlemediği başlı başına ayrı bir mesele, sistem meselesi!

Ben de bu düşüncedeyim. Yani ülkemizde sahte bir demokrasi var;  mecliste yer alan muhalefet partileri, ne yazık ki ana görevlerini yerine getiremiyorlar, üstelik bu sahte demokrasiyi meşrulaştırıyorlar.

Bunun en açık kanıtı geçen seneki yurt çapında en az 5-6 milyon vatandaşımızın katıldığı İstanbul “Gezi” parkında başlayan protesto hareketidir ki bu halk hareketi ağır polis baskısına rağmen en az üç ay sürmüştür. Muhalefet bu hareket sahip çıkmamıştır.

İkinci kanıt olarak ta muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı olarak eski AKP’li muhafazakâr, cumhuriyet değerleriyle tam uyum içinde olmayan, “AKP’nin açılım politikalarını destekleyen Ekmeleddin İhsanoğlu’nu kimseye danışmadan ortak çatı adayı olarak göstermesidir.

Üçüncü kanıt olarak CHP aktif olarak, MHP susarak, ülkeyi bölünmeye hazırlayan ve BOP’un bir uygulaması olduğu açık olan  “Açılım” politikalarını  desteklemeleridir.

Dördüncü kanıt olarak ise; yıllarca suçsuz, günahsız hapis yatırılan, bazılarının hapislerde ölmelerine neden olan, aileleri ve çocukları perişan edilen, itibarları ve kariyerleri mahvedilen vs. Ergenekon, Balyoz ve benzeri davaların bir kumpas olduğu artık herkesçe kabul edilmesine rağmen, usul hukuku bakımından haklı olsalar bile, bu kumpasçıların soruşturulmalarına ve cezai takip edilmelerine muhalefetçe karşı çıkılmasıdır.  

Bu listeyi daha da uzatmak mümkündür!

Bu yetenekte ve anlayıştaki bir muhalefetin 12 yıldır iktidarda olan ve iktidarını her defasında pekiştiren Erdoğan ve AKP’yi yıpratıp devirebileceğine sen inanıyor musun? Ben şahsen inanmıyorum.

Eee ne olacak bizim halimiz; diye soracaksın; biliyorum!

İşte bütün mesele de burada ya!

Selam ve saygılarımla.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.