Mühim Olan Bilinçli ve Vicdanlı Bir Toplum Olabilmektir(!)

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Başbakan yardımcısı Sayın Bülent Arınç, partisinin düzenlediği bir toplantıda konuşma yapmış:

''Seçimlerdeki başarılar bu icraatların karşılığı olarak da çıkıyordur. Çoğu zaman düşünmüşümdür bu başarının altında ne sır yatıyor? Neden hiçbir partiye nasip olmayan başarı 10 yılda bu partiye nasip oldu ve yine bundan sonra da nasip olacak gibi görünüyor. İnşallah Cenab-ı Hak imkan verirse, milletimiz desteğini devam ettirirse, güven duymaya devam ederse, biz de büyük yanlış yapmazsak,

 büyük hatalar işlemezsek, fitne ve fesat aramızda yeşermezse daha üç dönem değil, herhalde bir 13 dönem daha Türkiye'de AK Parti'nin iktidarını herkes görecek ve herkes yaşayacak.

Bu bir hayal değil. Yapılanlar ve elde ettiğimiz sonuçlar çizgimiz düz olduğu takdirde, kararlı, güçlü siyasetimizi devam ettirdiğimiz sürece, hizmet ağırlıklı siyaseti tekrar devam ettirmek yolunda adım attığımız sürece başarılı olacağımızı gösteriyor. Bugüne kadar sağladığımız başarı, partinin kurulması, teşkilatlanması, 15 ay sonra önümüze konulan bütün engellere rağmen birinci seçimde tek başına iktidara gelişi ve çok şükür bugün bu iktidarın güçlü bir şekilde, hele hele 'ustalık dönemi' denilen bir dönemde devam etmesi; düşünün ki üye sayımızın sekiz milyonu geçtiği, kadın üye sayısının 3 milyona, genç üye sayısının iki milyona yaklaştığı bir siyasi partide, sadece il, ilçe, belde, genel merkez teşkilatlarımızda görev alanların sayısı 1,5 milyonu bulduğu sürece partimizin güçlü olması her zaman mümkün olacaktır.

Birinci seçimde geldik, ondan sonra yine önümüzde pek çok engeller vardı. Vesayet rejimi devam ediyordu, geçmişte yaşanan olumsuzlukların devam etmesini, tekrar yaşanmasını arzu edenler vardı. Ama AK Parti bütün bunlara karşı milletten aldığı güçle, onun emanetini yere düşürmeden büyük bir cesaretle mücadele etti. Arkasından 2007 seçimlerini, daha sonra mahalli seçimleri ve 2011 seçimlerini kazandı. İki seçmenden birinin oyunu alacak noktaya geldi. İki seçmenden birinin oyunu almak çok önemli bir şey. Bu Türkiye'de hiçbir siyasi partinin hiçbir seçimde gösteremediği başarı. Bundan dolayı öncelikle Allah'a hamd ediyoruz, bu hamd edilecek bir durumdur. Şüphesiz oyu veren milletimizdir, milletimize büyük bir şükran borcumuz var.'' [1]

* * *

Sayın Bülent Arınç, genelde partisinin vicdan sesidir. Partisinin ve Genel Başkanının dönem dönem, süreç süreç sert çıkışlarda ve eleştirilerde bulunduğu noktalarda, Sayın Arınç, partisinin vicdan sesi olarak dikkatleri çekmiştir. Vicdanından gelen açıklamalar yapmıştır. Veya, bizler Sayın Arınç’ın açıklamalarını, gereğinden fazla “vicdanî” de bulmuş olabiliriz. Tabii ki, Sayın Arınç, içinden geldiği gibi konuşan siyasetçi. Açıklamalarıyla, kendine has siyasî üslûbuyla, kendisine sorulan sorulara verdiği bazen derinlikli, bazen nüktedan cevaplarla, daima siyaset kamuoyunun önem verdiği bir siyasetçi olagelmiştir. PKK’lı teröristlerin açlık orucu tuttukları dönemlerde, Sayın Arınç’tan yine ilginç ve kamuoyunun dikkatine mazhar olabilecek açıklamalar duymuştuk veya okumuştuk. Yine, aynı paralellikte terörün bitirilmesi amacıyla başlatılan görüşmeler esnasında, Fransa’nın başkenti Paris’te öldürülen 3 PKK’lı kadın için de, vicdan dolu açıklamaları duyduk veya okuduk.

Gerçekten de AK Parti, Türkiye’de elde ettiği siyasî başarılar bakımından, siyaset kurumu içinde bir çığır açmıştır. Ülkede önemli boyutta hâkimiyetini arttırmakta ve ilginç bir şekilde toplumdan destek görmeye de devam etmektedir. 10 yıldır bir ülkede tekbaşına iktidar olmak ve ülkenin seçmenlerinden hatırı sayılır düzeyde teveccüh görmeye devam etmek, sanırım tesadüf olmasa gerek!?

Neden, Adalet ve Kalkınma Partisi, seçmenler açısından tek adres olarak görülmekte? Tamam... Ak Parti, devletin “ceberut yüzüyle” savaşım verdi, hem askerî, hem de yargı vesayetini geriletti. Askerî vesayetin siyasal sisteme olan müdahalesini, devletin kurumlarını örselemeden, kırmadan ve dökmeden olması gereken yere doğru çekti.(?) Devletin siyaset kurumu dışındaki bürokrat tarafını, -siyasete demokrasi ve hukuk devletinin cevaz vermeyeceği şekilde müdahil olmasını- tedrîcen de olsa, “Demokratik ve Hukuk Devlet” gereğine dönmeye zorladı.

Şimdilik görünen bu yönde... AK Parti, Türkiye’de bir dönüşüm gerçekleştirdi.(?) Ama, gerçekleştirilen dönüşümün sancıları yaşanmakta. Eskiden, bir dönem, ülkemizdeki “Endişeli Kitleleri” yeterince anlayamaz; onları anlama yönünde kendimi fazla yormazdım. Bu, moderniteyi hayatlarının merkezine koyan kesimlerin, endişelerinin yersiz olduğunu düşünürdüm. Ülkede AK Parti tarafından yapılan hizmetlerin ve icraatların, bu bahsettiğim kesimlerce eleştirilmesini, veya bu kesimlerin tehlike boyutunda topluma, AK Parti ve onun icraatları ve gelecekte hayata geçirilmesi tasavvur edilen projeleri doğrultusunda uyarılarda bulunmalarına, daha çok “Hazımsızlık” gözüyle bakardım. AK Parti’nin arkasındaki gücü, “Milli İradeyi”, küçümsemekle ve alay etmekle itham ederdim, bu endişeli ve Cumhuriyetçi kesimleri. Hatta, gereksiz yere “Vehimlere” kapıldıklarına inanırdım.

* * *

Şöyle bir dönüp kendime baktığımda...

Hayata olan bakışımı irdelediğimde...

Hakikaten, “Cumhuriyet” ve “Türkiye Bütünlüğü” yönündeki endişeler ekseninde, toplumun diğer yüzde 50’lik kesimine, “Hak” vermemek elde değil.

Başbakan Erdoğan’ın, kamuoyu önündeki açıklamalarına, basın mensuplarının sorduğu sorulara verdiği cevaplara...

Bakınca...

AK Parti’nin ne denli kıyasıya eleştirildiğini de anlıyorsunuz.

Vesayetle mücadele eden...

Siyasetin hamle alanını daraltan...

Siyasetçiyi “Şamar Oğlanına” çeviren...

Siyaset üzerinde hak ve inisiyatif talep eden...

Mecralarla savaşan, demokratik siyaset merkezinin toplumumuzda içselleşmesi adına siyasî riskler alan, siyasî polemiklerle koyulduğu yoldan çıkan ve farklı alanlara sürüklenen... Bir siyaset erbabının, daha dikkatli olması gerekmez mi?

Adalet ve Kalkınma Partisi, siyaseti, kendi merkezinden yönetmekte. Yani siyaset, iktidar odağının bulunduğu konum itibariyle önem kazanmakta. Kim ne derse desin... Siyasî iktidar, şuana kadar gerekli diyalog ve iletişim kanallarını, muhalefet partileri için açık tutmadı? Ülkenin kökleşmiş sorunları üzerinde, toplumun diğerlerini temsil eden parlamento aktörleri ile, uyumlu olabilecek girişimlerde bulunmadı? Siyasî iktidar; muhalefet partilerini, daha çok “Polemik” hususlarında muhatap aldı veya onları daha çok polemik yaratılacak odaklar olarak gördü. Tamam, muhalefet partilerini eleştirelim, yeterince muhalefet yapamadıkları için eleştirelim, ülkemizde bir muhalefet boşluğundan dem vuralım... Bunların hepsi kabul. Ama, ortada her şeyin en iyisini bildiğini zanneden bir “İktidar” sorunu var.

Terör konusunda geçen 10 yılda çokça başarılı olduğu söylenemeyecek bir partinin, gelinen son aşamada, PKK terör örgütü elebaşısıyla görüşme noktasına gelmiş olması... Herhalde, “Başarı” olarak okunamaz. Fakat, siyasî iktidarın, terörü bitirmek adına terör örgütü mensuplarıyla görüşmesi; artık buna “Müzakere” mi denir, “İstişare” mi denir, “Diyalog” mu denir, “Fikir alışverişi” mi denir, bunun karşısında parlamento çatısı altındaki muhalefet partileriyle “Çatışmacı” bir dille polemiğe girmesi, neresinden bakarsanız bakın, samimiyetsizliktir. Vicdan önemli bir duygudur. Özellikle, PKK teröründe, iktidarda olanlar ile iktidarın ideolojisi doğrultusunda yazan-çizenlerin, farklı düşünen; ve bu farklı düşündüğünü ikrar eden ve yazanlara, daha fazla “Vicdanlı” olmaları gerekmez mi?

* * *

Millet iradesinin ve millet egemenliğinin önemli bir savunucusu olduğunu defaatle belirten siyasî iktidarın, siyaset ayağının diğerlerine de, millet egemenliği ve iradesi gözüyle bakması gerekir. Vicdan ve adalet, sadece sözcüklerden ibaret olmamalıdır. Yüzlerce üniversite öğrencisi genç, gençliklerinin verdiği heyecan ve muhalif olma duruşuyla, memlekette beğenmedikleri birtakım hususları, meseleleri, uygulamaları, iktidarın uyguladığı politikaları eleştiriyor diye, sokakta gösteri ve yürüyüş yapıyor diye, baskı altına alınamaz. Bu gençler, terörist veya militan diye de yaftalanamaz. İşçiler, en doğal haklarından mahrum bırakılamaz.

Evet ya, gerçekten Türkiye’de “Muhalif” olmak suç mu? Muhalefet yapılamayacak mı? Zaten, AK Parti’nin de, şuan yaşadığı iktidar egoizmi, bundan kaynaklanmıyor mu?(Muhalefet eksikliği/yoksunluğu) Çokça tekrarlanan şey... Güçlü ve etkili bir muhalefet merkezlerinin olamaması. Güçlü partiler var mı? Cumhuriyet Halk Partisi? Milliyetçi Hareket Partisi? AK Parti, birazda, toplumun alternatifsizliğini de, kullanmakta. Birçok insan, sırf CHP’si iktidara gelmesin diye, AK Parti’ye yönelebilmekte. AK Parti’yi, yıllardır iktidarda tutan hususlardan bir tanesi de budur. Tabii ki, millet, AK Parti’ye, askeri vesayetle mücadele ettiğinden ötürü, yargı organlarının siyasete ve siyasetçiye nizam vermeye yönelik kendilerinde olmayan yetkisini yapılan referandumlarla tırpanladığından ötürü, belli bir oranda yakınlık duymakta.

Ama... Türkiye’nin daha demokratik hukuk devleti olma yolundaki gayesinde, ilerlemeler kaydedilirken, birtakım kayıplar da yaşanmıyor mu? Parlamento yapısında ne değişti? Yasama organı, yürütmenin telkininin dışında, kendi iradesiyle karar alabiliyor mu? Yasama ve yürütme organı, zaten tek”el”den işletilmekte desem, çok yanlış bir şey söylemiş olmam, sanırım. Pekâlâ, bir siyasetçi ve özellikle 10 yıldır “Alternatifsiz” bir biçimde siyasî erk olagelmiş bir partinin bakanı, daha “13 dönem daha iktidarda” oluruz minvalinde bir öngörüde ve beklentide olabilir/bulunabilir. Bu bağlamda Sayın Arınç, partisinin vicdan sesidir, “diyebiliriz”... Vicdanının sesini dinleyen bir başbakan yardımcısından bahsedebiliriz...

Ya, son günlerde meydana gelen gelişmeler neticesinde, vicdanlı insanlar yığını vardır diyebilir miyiz? Gözlerinin önünde olan-biten karşısında, “Vicdanen” rahatsızlık hisseden, vicdanının sesini dinleyecek bir kitle mevcut mudur? Hükümet döneminde vatandaş/yurttaş olan; ama seçim dönemlerinde “Seçmen” olan insan yığınları, ne kadar “Vicdanlı” olabilmekte? Yoksa mesele... Yığın mı olmakta? Yoksa mesele, bilinçli vatandaş değil de, “Taraftar” veya “Tarafgir” mi olmakta?

 

Erhan SALMAN

erhan.salman@politikadergisi.com

 

Kaynakça:


[1] www.sabah.com.tr, 13.01.2013

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.