Mülkiyet Paketi Masada

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Kıbrıs müzakere sürecinde çok ilginç gelişmeler yaşanıyor.

BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un “Kıbrıs Sorunu ve Müzakerelerin Gidişatı” ile ilgili olarak BM Güvenlik Konseyi'ne sunacağı rapor halen hazırlanmadığı gibi taslak raporda daha taraflara sunulmadı.

Geçmişe bakarsak bu gelişme biraz garip.

Hatta garipten de öte.

Muhakkak beklenen bir şey var ve raporun gecikmesine neden olan da bu beklenti.

Aslında bu rapor, “Kıbrıs Konusu”, “Kıbrıs Sorunu”, “Kıbrıs Problemi” veya adına ne deniyorsa “O Konuda” köşe taşı olacak nitelikte önemli bir belge konumunda.

Perşembe günü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas arasında bir liderler görüşmesi yapılacak ama BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer adada değil.

Bu görüşme büyük bir olasılıkla BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Bayan Liza Buttenheim’in  “Ara Bölge”de yer alan ikametgahında yapılacak ve Alexander Downer yerine de  Bayan Buttenheim “hakem”lik edecek bu toplantıya. 

Müzakerelerin çıkmaza girmesine neden olabilecek konular, “Çapraz oylama”, “Dönüşümlü Başkanlık”, “Vatandaşlık” ve “Mülkiyet”.

Bunların arasında çözülmesi en zor olanı da “Mülkiyet”.

Mülkiyet konusundaki ayrılık büyük boyutlarda ve orta yolu müzakere ile bulmak da olanaksız. 

Rumlar 1974 öncesi mülk sahibinin “mülkün sahibi ve geleceği konusunda tek yetkili olması”nda ısrar ederken, Türk tarafı “Rumların Kuzeye geri gelmesine gerek yok. Kuzeyde bırakılan taşınmazını takas edelim veya da tazminat verelim, kendisi Güney de kalsın” demekte özetle.

Bu nedenle de tarafların çözüm düşünceleri arasında dağlar kadar fark var.

Konu ne “Çapraz Oylama”ya benziyor ne de “Vatandaşlık” konusuna.

Orta yolu bulmak olanaksız olduğundan geriye bir tek yöntem kalıyor;

2004’ün Annan Planına benzer, BM mülkiyet uzmanlarınca hazırlanmış bir “Mülkiyet Paketi”nin masaya konması ve ufak tefek rötuşlarla bu paketin taraflarca aynen kabul edilmesinin sağlanması. Gerek siyasi baskılarla, gerek tehditle, gerekse de sopayla. Hangisi daha geçerli ise. 

Bu haftaki sessizlik ve Özel Danışman Downer’ın ortadan kaybolması pek hayra alamet değil. Fırtınadan önceki sessizliğe benziyor bu kayboluş.   

Bence Downer adayı terk etmeden önce taraflara mülkiyet ile ilgili bir paket verdi ve gitti.

Yanında hediyesi bir de sopa var.

Konuşmak yok, açıklama yapmak yok.

Fısıldamak yok, el altından sızdırıp kamuoyundan olumsuz seslerin yükselmesine neden olmak da yok. 

Tarafların düşünmeleri ve kendisini sorgulamamaları veya da paket kamuoyuna sızdığı vakit olayın sorumlusu olmamak –belki de suçlanmamak- için de ada dışında olmayı tercih etti.

Nasıl olsa bir şekilde taraflara sunduğunu varsaydığım bu paket, Rum tarafınca basına her zaman olduğu gibi sızdırılacak ve Rum tarafından hemen ve derhal “Hayır” sesleri yükselecek. 

BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un “Kıbrıs Sorunu ve Müzakerelerin Gidişatı” ile ilgili olarak BM Güvenlik Konseyine sunacağı bu çok önemli raporunda ve/veya Downer’in Mart sonu raporunda konuşan veya gizliliği ihlal eden taraf “Müzakereleri Çıkmaza Sokmakla” suçlanacak.

Kısacası BM bayağı ipleri sıktı ve son gücünü harcıyor Kıbrıs konusunda.

Bu girişim de başarısız olursa, topu “Çok taraflı Konferansa” atacak.

 

Ata ATUN

ata.atun@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.