Müzakere ve Müzekkere Arasında Demokrasi Arayışları

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bazen sözcükler, yalnızca sözcüktürler. Anlamı siz kazandırırsınız.  Sözcükleri kullanırken anlamını bilmediğiniz sözcükleri alıp kendinize “entel” havası takarsanız, bunun tam manası Aydın Küstahlığıdır.

Aydın küstahlığı kavramını seviyorum, zira Türkiye’de çokça görülebilen bir olgunun vücut bulmuş şekli olarak karşımıza çıkıyor.

Sağda solda filan değil, basın organlarında rastlayabiliyoruz bunlara. Bitmezler hiçbir zaman; çünkü her devrin sarhoşlarıdır bunlar.

Bu girizgahı yapma sebebim; insanların artık bu oyun sevdalılarına, sarhoş taklitlerine itibar etmemesi. Buna rağmen sarhoşların ısrarla halk adına atıp tutmaları. Demokrasi  naralarıyla ortalığı velveleye vermeleri. Her “şey”i demokrasinin içine atmaları. Zannedersin ki demokrasi aşure!

Bu demokrasi sevdalıları; son günlerde garip bir edebiyat perçinliyor. MİT üzerinden yapılmak istenen operasyonda hükümetin safını bilmeden, hükümet acaba nasıl davranır diye kendilerince soruyor, en tatlı senaryoyu benimseyip açıklama yapıyorlardı. Özetle niyet okuyorlardı. Ama gördük ki kazın ayağı öyle olmadı.

“Asker; darbeye teşebbüs etmiştir, demokrasi perişan edilmeye çalışılmıştır, yağlı kazıklara oturtulmaları gerekir” diyenlerle “onları gazeteciyse ben değilim, içeridekiler benim meslektaşım olamaz, yazmasaydı, darbecilerin değirmenine su taşımasaydı, o fikirleri düşünmeseydi” diyenler bu MİT krizinde, muhteşem bir DEVLETÇİ refleks gösteriyorlar.  Kendi laflarıyla “solidarist” (dayanışmacı) bir yaklaşımla olayları açıklamaya çalışıyorlar. Daha da ileriye götüreyim bunların alayı “Statükocu.”

Olay, kişi ve kurumlar hakkında konuşmayacağım. Zaten savcılık dışında hiç kimse bu süreç hakkında zerre bir şey bilmiyor. Soruşturma gizlilik içinde yürüyor. Ancak savcı, müsteşarı çağırınca gizlilik ihlal edilmiş oluyor. Sonra savcı dosyadan el çektiriliyor, başbakan yardımcısı çıkıyor “hukuka müdahale etmeden” savcı bey, yetkisini aşmıştır diyor.

Bu olayın çok su kaldıracağı aşikar. Olayı net anlamak için, yargı- mit- emniyet üçgenini kendi haline bırakmak gerekir diye düşünüyorum. Yorum bile yapılmamalı diyorum. İyice şizofrenik bir toplum olmaya yürüdüğümüz bu günlerde, tüm ülkeyi yatırabileceğiniz bir akıl hastaneniz yoksa, bu medyada kendini kanun koyucuların yerine koyanları, egolarıyla baş başa bırakmalı diye düşünüyorum.

Mit özellikle PKK konusunda müzakere birimi haline gelmişti. Zaten geleceğin yükselen değeri demokrasi kavramının başına müzakereci sözcüğünü eklemekten, MİT’in geleceğin değerleriyle yürümesi ön görüsünü yüksek tutan bir kurum havasında olması normal bir durumdur.

PKK ile görüşür mü?

Madem müzakerecilikten bahsediyoruz, görüşür. Müzakere eder. Fikir telakkisinde bulunur. Ama suça meyledemez. Bunu da herkes kabul eder.

Geleceğin kavramını, “müzakereci demokrasiyi”, “muhafazakar demokraside” veyahut “İLERİ DEMOKRASİ”de işletirseniz; hatta hatta İleri demokrasinin kanunları yürürlükteyken müzakereci demokrat adımlar atarsanız cezalandırılmanız normal.

Müzakere ettiğiniz işler, bir savcılık müzekkeresi ile başınızı ağrıtır. Kim olursa olsun ben yargılarım diye bir madde koyarsanız savcı da çağırır. Savcıya dosyadan el çektirebilirsiniz de bu savcı kafasına göre vermemiş ki bu kararı. Zaten savcının elinde SAĞLAM delili olmasa savcı usturaya kafa atmaz.

Siz bir kanun yapmışsınız, o kanunla ortalığı perişan etmişsiniz, sonra bumerang gibi dönüp size gelmiş. Şimdi de zırh yaratıyorsunuz. Bu doğru bir yaklaşım olmamıştır. Yapılması gereken özel yetkili sıfatını savcıdan almak değil, bu sıfatı tamamıyla ortadan kaldırmaktır. Yoksa daha çok müzekkere yazıları, müzakerecilere gider, demokratikleşiyoruz diye atar tutarız sonra.

Sonuç olarak;

Bu krizde kim kimin başını yemeye çalışıyor, kimin kimle arasında savaş var, hangi istihbarat organları bu işe müdahil oluyor bilmiyorum. Bilince de bir şeyin değişeceğini zannetmiyorum. Bu olaylarla ilgili olarak en iyi senaryoyu Kurtlar Vadisi senaristleri hazırlar, ne de olsa az benzeri işlere imza atmadılar. Eğer onlar da diyorsa ki bu kadarını biz bile düşünemezdik vay o zaman halimize ki ne vay!

İlker EKİCİ

ilker.ekici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.