Nazım'la Fazıl

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Devirler değişir. Zalimler değişir, mazlumlar değişir lâkin heyhat; bu durumun, yani zalim-mazlum olgusu hiç değişmez.


Devirler değişir, hainler kahraman, kahramanlar faşist, faşistler özgürlük savaşçısı, sosyalistler liboş olurlar. Ama devrinin doğru söyleyenini de hep dokuz köyden kovarlar.


Vakıa,  maalesef pek az insan bu elem durumun farkındadır. Kuşaklar boyu insanoğlu aynı hastalığa tutulup durur da, kimse çıkıp da "Yahu beyler, bir durun biz ne yapıyoruz, meselenin aslı neymiş öğrenelim hele!"deme zahmetine girmez.


Neden mi bahsediyorum? Daha açık izah etmeme müsaade ediniz düşüncelerimi efendim. Nasıl başlasam ki söze?..


En iyisi şu benzetmeyi yapmak...


3 Haziran günü yazılı ve görsel yayın mecralarında neşredildi, Nazım Hikmet'in mezarı başında, Moskova'da anılması. Bir aralar da naaşının Türkiye'ye getirilmesi mi ne gündemdeydi sanki? Kalpazanların şovmenliği tuttu...


Neyse...


Zamanında bu şimdiki iktidarın öncülü merkez sağ-muhafazakar zevat çıkardı Nazım'ı vatandaşlıktan değil mi?


Evet...


Şimdi de sözüm ona "özgürlükler" konusunda rüştlerini ispat edecekler ya, vatandaşlığa geri aldılar.


Yahu ölmüş gitmiş adam, bu saatten sonra vatandaşlığa alsan ne almasan ne? Yaşarken adama en büyük zulmü etmişsin, 50'sinden sonra Nazım'ı askere çağırmışsın, adamcağızı yurdundan kaçmak zorunda bırakmışsın, sonra da vatandaşlıktan atmışsın.


Şimdi gelmiş, bize hikaye anlatıyorsun.


Madem aydınların fikir özgürlüğünden bu kadar yanasın...


Ölmüşleri bırak da, yaşayan aydınlara sahip çıksana! Gerçekten dürüstsen Fazıl Say gerçekleri her dile getirdiğinde sürekli tekrarladığın "Bu Cehape zihniyeti" lakırdısını bir kenara bıraksan da, "sanatçıdır, düşüncelerini söyleme hususunda fikri dokunulmazlığı vardır." desene haydi?


Diyebilir misin? Diyemezsin! Neden?


Çünkü sen de 1950 yılında idam edilen diktatörün devamısın, tıpkı dini, demokrasiyi, hatta (tövbe haşa) Allah Teala'yı kendi kirli düşünce ve çıkarlarına alet ettiğin gibi, sanatçıları da kullanmaya kalkıyorsun.


Nazım hayatta olsaydı, nasıl muamele edecektin ona?


Sana kalkıp da :
"İnsan olan vatanını satar mı?
Suyun içip ekmeğini yediniz.
Dünyada vatandan aziz şey var mı?
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?"

Deseydi eğer, ona ne cevap verecektin? Fazıl Say'a davrandığın gibi mi davranacaktın?

Fazıl Say'a elitist diyorsun, halka yabancı diyorsun, eyvallah. Bunlar politik manevralar. Ama be adam... Komik oluyorsun!
"ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
 demeğe de dilim varmıyor ama
 kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!"

Diyen Nazım ile, "Türk halkının arabesk yavşaklığından utanıyorum!" diyen Fazıl'ın ne farkı var muhteviyat bakımından, üslup dışında?


Yok değil mi? Ama birisini yüceltmeye çalışırken, birisini yerin dibine batırmaya çalışıyorsun. Çünkü birisi ölü, ötekisi diri ve sımsıkı karşında, dalkavuklarının sana söyleyemediği şeyleri söylüyor!


Seni diktatör diye bilen dünya, onu ayakta alkışlıyor.


Zamanında Nazım'a zulmedildi. Şimdi Fazıl'a. Değişen sadece iki harf, başka hiç bir şey değişmedi... Bilmem girizgahta anlattıklarımı şimdi ifade edebildim mi?

 

Asım US

asim.us@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.