Ölen Sosyal Devlet

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Yamaç Kona

 

   Türkiye'de sosyal devlet kavramı maalesef ölmekte.

   Öncelikle sosyal devlet nedir onu kavramalıyız. TDK sözlüğünden sözlük anlamına bakalım; “Ekonomik ve sosyal alanlarda bireylere sosyal güvenlik ve adalet sağlayıcı politikalar üreten devlet modeli.”  Sosyal güvenlik ve adalet. Bunlar önemli kelimeler. Sosyal devlet anlayışıyla bireyin sosyal durumu devletin güvencesi altındadır. Ayrıca sosyal devlet anlayışı bireylerin kişi haklarını diğer bireylerden korur. Devlet tüm bunları sosyal ve ekonomik hayata aktif müdahaleyle gerçekleştirir.

   Toplumda dengeyi, refahı, huzuru sağlayan ve koruyan. Emeğe değer veren. Çalışanın koruyucusu, sendikal faaliyetlerin destekçisi. Toplumda sınıflaşmayı kabul etmeyip bireylere gelirlerini adaletli biçimde dağıtan. Hukukun koruyucusu. Güçsüzlerin savunucusu. Asgari yaşam seviyesini bireylere sağlamakla yükümlü bir kavramdır. Bu kavramın Türkiye'de yok olması faciaya yol açar. Sosyal devlet yok olduğu takdirde zaten sınırlarda yaşayan bir halka sahip olan ülkemiz çok büyük darbe alır.

   Ülkemiz halen hak ve özgürlükler açısından 19. yüzyılda kalmıştır. 20. yüzyılın modern sosyal devlet anlayışını hiçbir zaman tam olarak uygulayamamıştır. Gerek savaş olsun, gerek beceriksiz iktidarlar olsun, gerek hain ve bencil iktidarlar olsun mutlaka Türkiye'de sosyal devlet anlayışının önü doğal ve beşeri sebeplerden ötürü kesilmiştir.

   Türkiye'de sosyal devletin ölmekte olduğunu anlamamızı sağlayan birçok gösterge vardır. Geniş insan yaşamı içinde o kadar çok küçük ayrıntılar var ki sadece genel olarak ele alıp birkaç örnek vereceğim.

   Türkiye AKP zamanında çok sefalet gördü, boyunu aşan harcamalarla karşılaştı.

   Bunun yanında halk, üstüne çöken vahşi Kapitalizm'in arkasındaki en büyük destekçinin AKP olduğunu gördü, belki de göremedi...

   Ama görmeli!

   Her şey ortada, kapitalist canavarlar, şirketler ve iktidar hep birlikte halkı soyma çabasında!

   En ufak fırsatı kaçırmamaktalar. Halka nefes aldırmıyor, halkın kanını vampir gibi emiyorlar!

   Çiftçilerin halini ele alalım.

   Aşırı ithalat nedeniyle çiftçiler mağdur.

   Son yıllarda çıkarılan çeşitli yasalarla ithalat kotaları yükseltildi, yabancı ihracatçılara Türkiye'nin kapıları ardına dek açıldı. Kolaylık sağlandı.

   Gereksiz yere yapılan ithalatlar hem çıkan ürünün fiyatını arttırıyor hem de yerli üreticiyi tamamen yok ediyor. Yerli üretici ve tüketici mağdur. Yerli üreticinin malını devlet almıyor ve hangi akla hizmetse bu ihtiyacı ithalatla karşılıyor! İthalatla da tüketim mallarına fazladan ücret ekleniyor. Bu durumda da tüketici mağdur oluyor. Zaten fakir olan vatandaş en temel ihtiyacından, gıdadan vurularak daha fukaralaşıyor. 1 yıl içinde gıdaya gelen ortalama zam 40%, bu yüzdeye bakarak ve bu icraatlarını inceleyerek AKP'nin halkı düşündüğünü nasıl söyleyebiliriz?

   Tohum sektörü de çiftçinin canını yakan başka bir faktör. Tohum sektörü tamamen yabancıların eline geçmiş bulunmakta, bu nedenle üretici zaten kâr edemediği, emeğinin karşılığını alamadığı ürününden daha da az kar etmek zorunda.

   Zaten devlete ürününü satamayan çiftçi, sattığı zaman da hakkını alamıyor, mağdur oluyor. Yerli üretimi almayıp 2 katı fiyatına ithal ürün almaya meraklı olan devlet, bunu yaparken ülkenin yapıtaşlarından olan üreticiyi mağdur ediyor.

   Bir süre sonra ithalat bir bağımlılık halini alacak. Çiftçiler zamanla işlerini bırakmaya başlayacak, sonuçta bir insanın karnını doyurması gerekir. Ve yerli üretim sona ulaşacak ve tekrar canlandırmak zor olacak.

   Tüm bunlar sonucunda ne olacak; yerli üretim tamamen bitecek, tam bir tüketim toplumu örneği teşkil edeceğiz. Üretemeyen dışa bağımlı olan, kendine yetemeyen bir ülke olup çıkacağız. Ve bunu takiben emperyalist, yayılmacı güçlerin kolay avı olacağız. Bazı hesaplar kapanacak, kapatmak isteyecekler, hep istediler...

   AKP, iktidarı boyunca hep vurguncunun destekçisi oldu. Herkesin, tüm çevresinin, yandaşlarının halkı soyup soğana çevirmesinde yardımcı oldu.

   Ama mağdur rolüne bürünmekten hiç vazgeçmedi, “Halkımız mağduru pek sever...”.

   Bir diğer eğilmemiz gereken konu, toplumun temellerini oluşturan; memur, emekçi ve üreticiler.

   AKP yediği haltları kapatmak için bir yandan memur, emekçi ve üreticilerin kemerini sıkıyor. Onların sırtına bindiriyor tüm yükü. Peki neden? Çünkü IMF böyle istiyor, IMF'ye göre güçsüz olan ezilmeli! Emperyalist anlayışa göre yapılan bir şey. Emperyalist güçlere hizmet eden bir şey...

   Maaşlar artmıyor, üreticiler önemsenmiyor! AKP sırtını dönmüş üreticiye bir kere!

   Türkiye Kamu-Sen Araştırma ve Geliştirme Merkezi’nin Temmuz ayı verilerine göre Türkiye'de yoksulluk sınırı bin 323 YTL. Bir öğretmenin aldığı maaş nedir sizce? Ben cevaplayayım bin 334 YTL! Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir öğretmeni yoksulluk sınırında yaşamakta. Burada bir kişi gibi ele aldık, ama elbette bir ailesi olacaktır.

   Yine Türkiye Kamu-Sen Araştırma ve Geliştirme Merkezi’nin Temmuz ayı verilerine göre 4 kişilik bir ailenin asgari geçim haddi 2 bin 646 YTL'dir. Yani Türkiye genellemesine göre bir öğretmen ailesini geçindiremez. Eğer bir iktidar partisi öğretmenine bunu yapıp meydanlarda halkçı kesiliyorsa, mutlaka ortada bir sorun vardır! Bu sorunun adı takiyeciliktir.

   Yazıya sığdırabileceğim kadar örneği sığdırdım. Ama elbette ki çok daha fazla örnek gösterilebilecek şeyler var. Daha nice Türkiye gerçeği var...

   Umarım herkes anlayabilmiştir Türkiye'de neden sosyal devlet anlayışının ölmekte olduğunu.

   Türkiye'de artık takiyecilik yapılmaması dileklerimle…

 

iletisim@PolitikaDergisi.com

 

 

Bu yazı; Politika Dergisi, Sayı 7’de yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile orijinal sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 7’yi indirmek için buraya tıklayınız. 

 

 

Yorumlar

Yarasalar

Vakt-i zamanında bazı kitleler, bir takım çıkar sebepleri yüzünden komünizmi ve sosyalizmi halka 'öcü' olarak tanıttı. Bunun sonucu olarak da Türkiye'de hiçbir zaman varlığını hissettiremedi sosyalizm. Halkı sömüren kümeler, yarasalar gibiler. Önce ısırdıkları bölgeyi uyuşturup, sonra kanı emmeye başlarlar ki av bunu hissedip silkinmesin. Bugün de aynı döngü devam etmektedir. Ne 'adalet' ne de 'kalkınma' görebiliyoruz. Umarım bir an önce silkiniriz...

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.