Oligarkların Din Savaşı Olarak Kürt Sorunu

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Her şey karşıtlıklarıyla vardır. Diyalektik prensibin, temel dinamiği olan bu kısa özet, her daim kendini sınama metoduna başvuruyor. Ulus Devletlerin 21.yüzyıl paradigmasına uymadığını söyleyenlerin görmediği bir nokta var o da bu düşünceyi söyleyenlerin mikro devletlerinin hiç bir halta yaramayacağı.

Devletten soyutlanmış insanı yaratmak ulus devlet dinamiği içinde mümkünken, mikro parçalılarda koruma refleksi çok daha yaygın olacağından muhafaza etme ve haliyle muhafazakarlık yeni paradigmanın ideolojisini oluşturmaktadır.

Son dönemin en çok vitrine çıkarılan konusu olan PKK temeline kitlenmiş Kürt Sorunu, Nevruz'da Diyarbakır meydanına gözlerin çevrilmesiyle yeni bir boyuta taşındı. Öcalan'ın "tarihi" mektubu, herkesi kucaklamaya yönelirken, bu söylemin ümmet çizgisine çekilmesi de Dünya Tiyatrolar Günü'ne önden bir selam verme olarak değerlendirilebilir.

Türkiye'de Milli Misak'ı Cumhuriyetçiler, Ulusalcılar kullanınca "geri kafalı, statükocu, ırkçı, faşist" olurken, aynı kavramı Öcalan kullanınca "halk önderinin tarihi açıklaması" olarak değerlendiriliyor. Geçelim!

Öcalan'ın metninde geçen İslam sancağı altına toplama girişimi bu yazının temel çıkış noktası. Zira din kökenli bir çözüm çözümsüzlük doğuracaktır. Bir tarafta Türk Muhafazakarlar diğer tarafta Kürt Muhafazakarlar'ın ittifakına atlantik ötesinin çekilmesiyle, Ortadoğu'da güç unsuru İslam imparatorluğuna doğru evrilmeyi ön görmektedir.

Kürt sorununu din referansıyla çözümlemeye kalkmak bu memlekete en az 200 yıl kaybettirecek. Kürt sorununa ilişkin, bölgedeki molla, mele, şıh, şeyh gibi "din alimleri"ni sürecin içine çekmek olayı din kardeşliği paydasında çözmeye kalkmak, bölgedeki algıya teslim olmak demektir.

Türk muhafazakarların 10 yılda yakaladığı tarihi dönüşümle birlikte elde ettiği oligark sıfatı, çıkarlarını devam ettirmek için Kürt oligarklarıyla ittifakı öngörmektedir. Zerre kuşkum yok, ülkenin bölünmesi gibi söylemler benim için bir şey ifade etmiyor. Çünkü böyle bir durumun ortaya çıkması, başta BİG BROTHER olmak üzere hiç kimsenin istediği bir şey değil. Çünkü parçalı yapılar, mikro zeminin muhafazakarlığını ortaya çıkaracak. Bu da yeni paradigmanın ruhuyla çelişkili. Ağaları ve din adamlarını kontrol etmek, ağalara ve din adamlarına hak vermekten daha işlevseldir.

Oligarkların savaşıdır bu.

Ne Türklerin Ne Kürtlerin  dertleri, döktüğü gözyaşları oligarkların zerre umrunda değildir. Bu acıların sömürülmesi, feodal düzen ve feodal Altın nesil yaratmanın yegane aracıdır.

Bu olaya sınıfsal bakılmadığı sürece, kadınların, anaların çözüm için bir araya gelmediği sürece feodal beyler, büyük Kasırlarından sömürü dilini kullanmaya devam edecektir.

 

İlker EKİCİ

ilker.ekici@politikadergisi.com

Yorumlar

Amaç Mikro değil, Makro Kürdistandır!

Sevgili İlker,

Öcalan'ın, dolayısı ile AKP-PKK ortaklığının amacı, asla bir "mikro devlet" değildir. Bölünme meselesi de zaten akut değildir.

Irak Kürtleri, Barzani yönetiminde devlet kurmaya çoktan hazırlar. Fakat mikro devlet istemedikleri için bağımsızlık ilan etmiyorlar.

Aynı şekilde Suriye'de de Esad muhaliflerle boğuşurken, PKK uzantısı PYD Suriye'nin Kuzey bölgesinde kendi çapında bir Kürt yönetimi oluşturdu. Esad'ın güçleri bu bölgeye hiç karışmıyorlar.

Türkiye'de ise PKK/BDP, yeni anayasa ile Türk milletini çıkarıp, Avrupa Özerklik şartının anayasal düzenlemesini talep ediyorlar.

Bütün bu puzl taşlarını bir araya getirince ortaya mikro bir Kürdistan değil, Mezopotamya’yı kapsayan ve de bir ucu ta Akdeniz'e kadar uzanacak olan "makro Kürdistan" resmi çıkıyor.

Öcalan'ın mektubunda "misak-i milli" kavramının " ümmetçilik" ile birlikte kullanılması hiç te rastlantı değil. Tam tersine; bu iki kavramla şifreli olarak Öcalan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yerine Ortadoğu'da yeni bir devlet modeli olarak FEDERASYONU önermektedir.

Bilindiği gibi kurtuluş savaşımızın ilk yıllarında kabul edilen misak-i milli sınırlarımıza günümüz Türkiye'nin sınırlarına ek olarak Kerkük, Musul ve Süleymaniye dâhildi. Yani bugün ki Kuzey Irak'taki Barzanistan ve Kuzey Suriye'deki özerk Kürt yönetiminin olduğu bölgeler.

Öcalan; şimdi bu bölgelerin tıpkı Osmanlı devletinde olduğu gibi eyaletler olarak ümmetçilik, yani Sünni İslam dini temelde bir araya getirilerek, tıpkı misakı millide olduğu gibi, Türkiye sınırlarına katılmasını istemektedir.

Öcalan'ın bu planına göre, Türkiye'de bir araya gelen Kürtler, elde ettikleri "Anadilde Eğitim", "Özerklik" vs. gibi imkânlarla ekonomik, siyasi ve askeri olarak BM'ler "Halkların Kendi Kaderlerini Belirleme" sözleşmesinin ön koşulu olan "kendi kendilerine yeterli bir halk grubu" durumuna gelip, uygun bir zamanda da Büyük Kürdistan olarak bağımsızlaşmak istiyor. Demek ki bölünme, çok sonrası için düşünülen bir aşamada söz konusu oluyor!

Bu analizden elde edilen çıkarım aslında senin bu yazıdaki savını doğruluyor. Evet, istenen bir mikro Kürdistan değil, Makro Kürdistan’dır. Ancak nihai hedef olan "Makro Kürdistan" adım adım, aşama aşama gerçekleştirilecektir. İlk adım, ümmetçi federasyondur. Bu da T. Erdoğan, A. Gül ve A. Davudoğlu'nun Yeni Osmanlıcılık konseptinin tıpkısının aynısıdır.

Belki de Öcalan’a ait olduğu söylenen mektup, bizzat Yeni Osmanlıcılar tarafından kaleme alınmıştır!

Selam ve Saygılarımla!

Teşekkür

Yorumunuz ve görüşleriniz için, teşekkür ederim. 

Ekici.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.