Örgütlü Tepki Şart

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Yamaç Kona

 

İçim kan ağlıyor...

 

Yunanistan'a bakınca imreniyorum. Kıskanıyorum muazzam örgütlenmelerini. Eylemlerini, organize hallerini kıskanıyorum. Devrimciliklerini, başkaldırı güçlerini kıskanıyorum.

 

Dur” deme güçlerini kıskanıyorum. Bardağı taşıran son damlaları var. Her toplumun vardır. Ancak bu durumda bizimki bardak değil damacana olmalı.

 

Ben Yunan gençlerinin aşırı ve saldırgan eylemlerine imrenmiyorum, yanlış anlamayın okurlarım. Ben onların tepki koyma iradelerine imreniyorum. Bunu birlikte gerçekleştirmelerine, sokaklara dökülüp tepki göstermelerine imreniyorum. Bunun saldırganca yapılması tabii ki yanlış, ancak tepki de şart.

 

Peki Yunanistan genciyle, işçisiyle neden ayaklandı? Bütün bunların nedeni 15 yaşındaki genç Alexis'in katli değil. Yıllardır biriken işsizliğin, borcun, baskının(askeri ve siyasi) yarattığı potansiyelin, başkaldırma isteğinin gerçekleşmesini sağlayacak bardağın son damlasıydı bu.

 

Gençler ve işsizler “Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok!” parolasıyla yola çıktılar. Onları borca sokan, tüketim toplumu haline getiren bankalara saldırdılar. Tepkilerini sersem sepelek yakıp yıkarak değil, hedef çerçevesinde hareket ederek mükemmel bir örgütlenmeyle ele geçirdiler. Önce kendi evleri sayılan ancak devlet kontrolünde olan kurumları, yani üniversite ve liseleri ele geçirdiler, işgal ettiler. Tavır koydular : “Biz böyle yaşamak istemiyoruz!” diye.

 

Peki Yunan halkını son raddeye getiren neydi? Bardak nasıl dolmuş, halk nasıl yıpranmıştı?

 

Öncelikle yıllardır ülke içinde süren iktidar mücadelesi demokrasiye olan güveni sarsmış, ülke içinde mütemadiyen gergin bir havaya sebebiyet vermiştir. Bunun yanında en kötü olarak Yunanistan'ın AB'ye kabulü vardır. Bu, Yunanistan'ın sosyal ve ekonomik anlamda bir nevi kanayan yarası olmuştur. AB'nin dayattığı yeni ekonomik yapılanma Yunan halkını tüketici toplum olmaya mecbur bırakmıştır.

 

Tüketim toplumuna hızlı bir dönüşüm geçiren halk, bankaların verdiği yüksek bireysel kredilerle borca batmış ve bir nevi senelerce iç-ekonomik kriz yaşamıştır. Sonuç olarak Yunanistan '81 yılında AB'ye girmesiyle, birliğin dayattığı ekonomik yapılanma halkı mahvetmiş, borçlandırmış ve tüketim toplumu haline getirmiştir. Tabii bunları takiben işsizlik de had safhaya ulaşmış ve toplumu psikolojik olarak kötü etkilemiştir.

 

Tüm bunlara karşı bilinçli ve dibi görmek üzere olan Yunan halkı ayaklanmıştır. Toplu tavır koymuş ve haklarını aramışlardır. Anarşist gençlik örgütlerinin başlattığı ayaklanma halk tarafından desteklenmiş ve ayaklanma tüm Yunan halkına mal olmuştur.

 

Yunan halkı ayaklandı çünkü bilinçliydi. Medya nedeniyle prenses gibi uyumamış, gerçeği görmüş ve örgütlenmişti. Politik bir gençliğe sahipti ve en önemlisi örgütlüydü! Ezilmedi! Hükümetin göremediği AB tehdidini ve çöküntüsünü halk gördü! Ve sonunda örgütlü halk yığınları harekete geçti!

 

Peki ya Türkiye? Komşuda kızılca kıyamet kopuyor! Türkiye'de neler oluyor?

 

Yıllardır Türk halkı eziliyor, koyun muamelesi görüyor.

 

İşsiz, aç; ülke kapitalizmin pençesinde!

 

Tarımcılık yapamıyor, hayvancılık yapamıyor; hükümet engelliyor!

 

İş gücü sömürülüyor; hükümet emperyalizmin kucağında!

 

Din kisvesi altında cahilleştiriliyor Türk halkı. Tüm herşeye açık hale getiriliyor. Din kisvesiyle cahilleşiyor, bilimsellikten uzaklaşıyor, at gözlüğüne alışıyor. Modern dünyaya yetişemiyor, zorlanıyor. Ve tabii ki kullanılıyor ! Kuran kursları, çarpık eğitim, iktidarın dayattığı sadaka kültürü halkı düşünmemeye zorluyor, koyun sürüleri oluşturuyor.

 

Medya göz boyuyor, halk aç kalıyor, Türkiye pazarlanıyor, değerlerimiz hiçe sayılıyor, ekonomimiz emperyalizmin elinde çığlık çığlığa, kafatasçılık yayılıyor, ilkelleşiyor, şeriata gidiyoruz, adaletten, eşitlikten eser kalmamış, baskıyla, zorlamayla herkes susturulmuş, sosyal devlet ölmüş, herşeye aşırı zam yüklenmiş, halk bunun altında ezilmekte, demokrasiden eser kalmamış, gericilik Türkiye'ye hükmediyor!

 

Peki Türk halkı ne yapıyor?

 

Hiçbir şey...

 

Bu hiçliğin temel sebepleri '80 darbesi ve dindir. Bu iki olay insanların düşünmelerini engellemiş, bağnaz düşünce yapısına itmiştir. Halk tüm bunlara seyirci kalmıştır.

 

Bunlara seyirci kalmamanın tek yolu vardır. Örgütlü bir halk! Kendini ezdirmeyen, tepki koyan, hakkını arayan, temel yanlışlıkları kavrayan bir halk! Örgütlenmiş halk asla seyirci kalmaz! Kendini kullandırtmaz! Örgütlü ve bilgili bir halk herşeyin çözümüdür.

 

Şu an mışıl mışıl uyuyan ve kesinlikle apolitik halkı 12 Eylül darbesine borçluyuz(!).

 

Apolitik halk nedeniyle ülkemiz içten içe erimeye devam ediyor, yok ediliyor gizliden gizliye.

 

Bunlara bir son vermek için acilen örgütlü bir halk hareketi başlamalı ve acilen işe koyulmalıdır. Baş kaldırmalıdır. Ve ülkemiz üzerinde hakimiyet kurmuş bağnaz düşünceye, emperyalizme, kapitalizme, bölücülüğe karşı uzun bir savaşım verilmelidir.

 

Atatürk'ün Söylev'inden Kurtuluş Savaşı öncesi ile ilgili bir alıntı, bugün için ne güzel bir yol gösteriyor:

 

...Böyle olduğu için, durumu ve gerçeği bilenler, elinden geldiği ölçüde kendi ulusunu uyarıp aydınlatarak kurtuluş yolunda ona kılavuzluk etmeyi en büyük insanlık ödevi bilmelidirler...”

 

Görevimiz budur. Apolitikliği yenmenin, bağnaz düşünceyi alt etmenin yolu budur.

 

Özgür bir toplum için, insanca bir yaşam için, modern bir Türkiye için, onurlu bir Türkiye için, özgür bir ülke için, tam bağımsız bir Türkiye için örgütlü tepki şarttır!

 

Hepimize kolay gelsin...

 

Yamaç KONA

 

iletisim@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.