Otorite Boşluğu

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Yazımın başlığını “Otorite Boşluğu” koydum ama daha sonra anladım ki hiç bir yerde otorite boş kalmıyor. Başkasının ele almadığı otoriteyi elbet bir grup ya da kişi kendi çıkarları veya organizasyonun bekası için iyi veya kötü, eline alıyor.

“Otorite” kelimesini, Türk Dil Kurumu, sitesinde aynen şu ifadelerle açıklamıştır: 1. Yaptırma, yasak etme, emretme, itaat ettirme hakkı veya gücü, yetke, sulta, velayet: “Sakarya zaferi ile gazi ve müşir Mustafa Kemal Paşa tam otoritesini elde etmiştir.” -F. R. Atay. 2. Siyasi veya idari güç. 3. mec. Çalışmalarıyla kendini kabul ettirmiş, başarılı kimse.

 Cumhuriyetimiz kurulduğundan beri Güneydoğu’daki tek otoriteye baktığımızda tartışmalı müdahalelerle (Dersim Olayı) bile olsa tek otoritenin devlet olduğunu görürüz... Ta ki 1980 darbesine kadar...

1980 darbesinden sonra devlet, otoritesini Güneydoğu’da göstermez olmuş. Bir nevi Güneydoğu’da otorite boşluğu doğmuştur. Halk arasında bir söz vardır: “Kedinin olmadığı yerde, fare kendini kral sanar” diye... Böyle bir durumda da PKK, otorite boşluğundan ve TSK’ya hareket alanı tanımayan yasalardan faydalanarak Güneydoğu’da kral olmuş, 1993 yılına kadar birçok askerimizi şehit etmiş, neredeyse Güneydoğu’da PKK’dan habersiz kuş uçamaz olmuştur.

1993 yılında dönemin başbakanı Tansu Çiller; “Terör ya bitecek, ya bitecek” diyerek, bölgede TSK’ya tam yetki vermiştir. Böylelikle TSK bölgede Türk Dil Kurumunun sitesinde “otorite” kelimesinin karşılığı olan; yaptırma, yasak etme, emretme itaat ettirme hakkı ve gücünü sonuna kadar kullanmış, bölgede tek otorite olmuştur. TSK’nın bölgede tek otorite olmasından sonra şehit haberleri kesilmiş, PKK, Irak’ın kuzeyine çekilmek zorunda kalmıştır.

2002 yılında AKP iktidara geldikten sonra AB’nin dayatması, kendini liberal sanan gazetecilerin baskısıyla hükümet artık TSK’nın Güneydoğu’da otorite olmasını istemedi... Aynı zaman da TSK, bölgede otoritesini siyasi ve idari olarak da uyguluyordu. Zaten “otorite” kelimesinin bir diğer anlamı da “siyasi ve idari güç” anlamına geliyordu. AKP, bu durumu engellemek için gerekli yasal düzenlemeleri yaptı, hatta 1993 yılından beri bölgede otorite sahibi komutanları, yetki aşımı iddiasıyla yargılamaya başladı. Ancak halen TSK’ya bu yetkiyi veren siyasi iradenin tanık ya da sanık olarak ifade bile vermemiş olması, kafalarda soru işaretlerinin doğmasına sebep oluyor.

Peki şimdi ne oldu? Otorite hükümete mi geçti? Hayır...

Zaten bu hükümet otoriteyi kendi alsın diye TSK’nın elinden almadı. AB’nin dediğini (Tüm milletler kendi kendilerini yönetmeliler) dayatmasıyla, oradaki halkın kendi kendini yönetmesini istedi. Bunun adı demokrasiydi. Bunun için Güneydoğu halkının PKK’yı değil, eski adıyla DTP, yeni adıyla BDP’yi muhatap almalarını istedi ama göremediği bir şey vardı... BDP’de otorite PKK idi... BDP, eski adıyla DTP de zaten bunu inkar etmiyordu... Bu yasal düzenlemeler sayesinde artık Güneydoğu’da otorite yine PKK’da...

MİT, ABD ve Dışişleri son yıllarda otoritenin ne TSK’nın ne de PKK’nın elinde olmaması için yeni bir plan hazırlıyorlar: Barzani Otoritesi... Çünkü müttefikimiz ABD, o bölgede TSK otoritesi istemiyor, hükümetimiz de doğal olarak PKK otoritesi istemiyor. Bu sebepten dolayı son çare olarak Barzani görülüyor.

Bu durum için de hükümete söylenecek çok güzel bir atasözümüz var ama buraya yazılmaz. Çok merak ederseniz TDK’nın sitesinde “Atasözleri ve deyimler” sözlüğünü açıp “gerdek” yazın, ilk olarak çıkan atasözü, buraya yazamadığım atasözüdür...

Umit.Minel@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Sonu fena:)

Sonu fena:)

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.