Quo Vadis CHP?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

İncil’de yer almayan fakat Hristiyanlar arasında çok bilinen bir rivayete göre; Hristiyanların baskı ve takip altında olduğu Roma imparatorluğunun son dönemlerinde, İsa’nın havarilerinden olan Petrus, Roma’dan kaçarken İsa peygambere rast gelir ve ona sorar:

-Nereye gidiyorsunuz? Efendim! (Quo vadis? Domine!)

Yanıt olarak İsa peygamber,

-Roma’ya, çarmıha gerilmek için geri dönüyorum! Der.

Bunun üzerine Petrus, geri döner ve Roma’da yakalanarak çarmıha gerilir.

Biz bu rivayeti neden anlatmak ihtiyacı duyduk? Çünkü kanaatimize göre; Atatürk’ün CHP ile kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devleti, emperyalistler ve işbirlikçileri tarafından çarmıha gerilirken, onun kurucusu olan parti CHP, mücadele alanından kaçmakta, hatta bir anlamda cumhuriyet yıkıcısı zalimlere yardım etmektedir.

***

Bilindiği gibi CHP; AKP’nin, birinci perdesi Habur rezaletiyle kapanan ve ikinci perdesini yeniden başlattığı, adına “Açılım” denen PKK ve lideri terörist İmralı mahkûmu Öcalan ile Türk devleti arasındaki yürütülen müzakereleri ve pazarlık sürecini şartlı destekliyor. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu; “Açılım” a verilen bu desteği, “AKP’ye verilen bir kredi” olarak tanımlıyor.

Geçen hafta CHP Genel Başkan yardımcısı ve parti sözcüsü Prof. Haluk Koç; partisinin İmralı sürecine verdikleri desteğin şartlarını yeniden kamuoyunda sıralayarak, “Açılım” sürecinde AKP’ye verdikleri kredinin koşullarıyla süreci değerlendirmeye çalıştı.

CHP yönetimine göre “Açılım” süreci, biz özetlersek;

  • Samimi olmalı,
  • Yasal Olmalı,
  • Şeffaf Olmalı,
  • Fazla tavizkar olmamalı.

CHP yöneticileri bu kadar saf olabilirler mi?

CHP; cumhuriyeti kuran, yılların siyasi tecrübesi olan ve on senedir AKP iktidarına karşı ana muhalefet görevini yürüten bir parti olaraki bir terör örgütü ile iktidardaki AKP’den yukarıda sayılan siyasi konuları bekleyebilir mi?

Bir defa; AKP’nin açılımdaki muhatabı, 35 bin insanın ölümünden, bir o kadar gazinin yaralanmasından sorumlu, hiçbir kural, kaide, yasa, hukuk ve ahlak tanımayan bir terör örgütü olduğu asla unutulmamalıdır.

AKP'ye gelince, 10 yıllık Atatürkçü cumhuriyet düşmanı iktidar pratiği ortadadır! Yoksa CHP; bütün bu şartları, AKP’nin “Açılım” politikalarını desteklerken kamuoyunun vermesi muhtemel olan tepkilerini yumuşatmak, kendi destek politikasını bir anlamda maskelemek için mi ileri sürüyor?

Bence; CHP hiç te öyle saf bir parti değil, tam tersine bilinçli olarak, “Açılım” politikasını destekliyor; ancak yukarıda sıralanan şartlarla bu politikasını perdelemeye çalışıyor.

Bu defa; şartların en önemlisi olan AKP’nin samimiyeti, CHP’ye, Cumhuriyet’te karşı olan samimiyet değil, tam tersine AKP’nin PKK’ya olan samimiyetidir.

Çünkü AKP iktidarı, Cumhuriyet değerlerine ve de ana muhalefet partisi CHP’ye karşı birçok samimiyet testini çoktan kaybetmiştir.

  • Anayasaya ve Atatürk devrimlerine aykırı “2200 sayılı İkizler Yasası” ,“4+4+4”, “Büyükşehir Yasası”, “Anadilde Savunma” vs. gibi bir dizi yasal düzenlemeler yapmıştır,
  • Tutuklu Milletvekilleri konusunda, CHP’yi yarı yolda bırakmıştır (Milletvekilleri yemin eylemi) vs.

Anca CHP’nin hiç şüphesi olmasın ki bu defa AKP; iki nedenden dolayı, PKK ile ortaklıkta dolayısı ile “Açılım” sürecinde çok çok samimi olmak zorundadır.

  • BOP eş başkanı olarak Erdoğan, BOP ’taki görevini ancak PKK/BDP ile birlikte yerine getirebilir, Çünkü “Açılım” bir ABD projesidir.
  • Başkanlık sistemini çok isteyen Erdoğan; öyle görünüyor ki bu isteğini yine ancak sadece ve sadece PKK/BDP’ ile işbirliği ile gerçekleştirebilir.

 

Yasallık veya hukukilik konusuna gelince, bu konuda CHP’nin şüpheleri yerindedir. Bilindiği gibi AKP iktidarı öyle anayasaya ve yasalara pek itibar etmeyen bir iktidardır. Örnekler:

  • 2006 yılında AKP, Anayasa Mahkemesi tarafından anayasaya aykırı bir parti olarak tescillenmiştir,
  • Geçen sene Ergenekon, Balyoz vs. gibi siyasi davlara bakan Özel Yetkili Mahkemeleri, hukuka aykırı olarak yasal düzenlemeyle tasfiye etmesine rağmen, fakat yine hukuka aykırı olarak iptal edilen bu mahkemelerin davalarına bakmalarının devamına karar vermiştir
  • Erdoğan’ın bir Başbakan olarak PKK ile yaptığı pazarlıkta suç işleyen eli silahlı eşkıyaların Türkiye sınırlarını ellerini ve kollarını sallayarak terk edebileceklerini ilan etmesi, alenen suça teşvik suçudur
  • Yeni anayasa yazılımı; üzerine yemin ettikleri ve kendilerine sadece 4 yıl ülkeyi idare etmesi için yetki aldıkları 1982 Anayasa’sının, bu dönemin milletvekilleri tarafından tasfiye edilmesi demek olacağından, hukuka aykırıdır. AKP, yeni anayasanın öncülüğünü yapmaktadır.  Fakat CHP ve MHP de bu çalışmalara katılmaktadırlar. En son durumda PKK’nın lideri Öcalan’da legal temsilcisi BDP’nin yanında Uzlaşma Kurulu masasına oturmuştur.

Hukuka ve yasaya uyup uymamak, AKP’nin tasası değildir. Onun için nihai amaç çok daha önemlidir!

Saydamlık konusunda Erdoğan ve hükümetinin karnesi çok daha kötü durumadır. Zaten başka türlü de olmaz. Çünkü Erdoğan ve hükümeti; aslında milli değil, tam tersine Türkiye’de, iktidar ve devlet yönetimi üzerinden yabancı emperyalist güçlerin çıkarlarını koruyan ve onların planlarını gerçekleştirmek için tayin edilmiş ve iktidara getirilmiş bir siyasi güçtür. Böyle bir iktidar ve onun politikalarından şeffaflık beklemek gerçekten çok saflık olur. AKP, ta başından beri hep takkiye yapmıştır; yapmak ta zorundadır.

Şeffaflık konusunda AKP’nin özelliklerini gösteren, hepimizin çok iyi anımsayacağı birkaç örnek ele alalım:

  • İlk iktidar döneminde AKP hükümetinin; bitmiş ve tükenmiş olan PKK’nın yeniden hortlamasından önce, TSK’nın Irak’a hiçbir suretle askeri müdahale yapmayacağına, buna karşılık Türkiye’nin 1 milyar dolar hibe veya 7 milyar dolarlık düşük faizli kredi alacağına dair ABD ile bir anlaşma sonradan ortaya çıkmıştır. Fakat bu gizli anlaşmayı AKP; daha sonra zamanın CHP Başkanı olan Sn. Deniz Baykal’ın müdahalesi ile iptal etmek zorunda kalmıştır;
  • 2007 yılında Erdoğan ve zamanın Genel Kurmay Başkanı olan Büyükanıt arasında Dolmabahçe’de yapılan görüşmelerin içeriği hiçbir zaman kamuoyuna yansıtılmamıştır. Erdoğan; Büyükanıt ta ketum kalırsa, mezara kadar bu görüşmenin içeriğini açıklamayacağını alenen söylemiştir.
  • 5 Kasım 2007 tarihinde Başbakan Erdoğan ile zamanın ABD Başkanı Bush arasında Washington’da yapılan görüşmeler çok gizli yürütülmüş; iki devlet yöneticisi arasındaki bu görüşmeye Türk tarafından tercüman bile alınmamıştır;
  • Erdoğan; terörist PKK ile görüşmediğini önceleri ısrarla inkâr etmiş; hatta bu iddiayı ortaya atanları şerefsizlikle suçlamıştır. Fakat daha sonra internete düşen ses kasetiyle olay ortaya çıkmış; Oslo Görüşmelerini kabul etmek zorunda kalmıştır.
  • 34 yurttaşımızın bombalarla katledildiği Uludere olayı, 25 askerimizin şehit olduğu Afyonkarahisar’ daki el bombalarının patlaması olayı ve Suriye tarafından düşürülen savaş uçağı ile ilgili olaylar vs. hala karanlıkta kalan, AKP iktidarında yakın zamanın önemli karanlık olaylarıdır.

Şimdi gelelim CHP’nin AKP’ye verdiği “Açılım” a destek kredisinin son “PKK’ya fazla taviz verilmemesi” şartına.

PKK/BDP “Açılım” sürecinden taviz olarak ne istiyor veya ne bekliyor? Sıralayalım:

  • Yeni anayasada Türk Milleti kavramının yer almaması,
  • Yeni anayasada Avrupa Özerklik Şartının yerine getirilmesi,
  • Yeni anayasada Anadilde eğitim hakkının(!) tanınması,
  • Tekke ve Zaviyelerin Açılması ve
  • Öcalan’a, bütün PKK veya KCK ’lılara (teröristlere) özgürlük!

CHP de MHP de artık Öcalan’ın da dolaylı olarak yer aldığı yeni anayasa yazmak için çalışan Uzlaşma Kurulu’nu terk etmediler; etmek te istemiyorlar. Bu da bölücü anayasa da suç ortaklığı demektir.

Gerçi CHP’de her konuda her kafadan bir ses çıkıyor ama CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap ‘ın, CHP Uzlaşma Kurulu üyeleri Rıza Türen ve Atilla Kart’ın açıklamalarından yeni anayasada PKK/BDP ’ya verilmesi düşünülen taleplerin;

  • Türk” kavramının yeni anayasadan çıkarılmasının ve
  • Avrupa Özerklik Şartının yerine getirilmesi (Özerklik) olduğunu söyleyebiliriz.

Yeni yazılacak bir anayasaya BÖLÜCÜ niteliğini kazandıracak olan da zaten bu tavizlerdir. PKK/BDP ’nin kalan diğer talepleri aşağı yukarı yasal olarak da düzenlenebilecek hususlardır.

Kısaca, görünen o ki Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk’ün partisi CHP; artık Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmesine razı olduğu gibi, buna doğrudan AKP’nin “Açılım” sürecine verdiği kredi ve yeni anayasa çalışmalarına verdiği destekle yardım da etmektedir!

Bir kez daha Atatürk’ün partisine soralım:

Quo Vadis CHP?

CHP; kendi kaynağına, özüne, Mustafa Kemal Atatürk’e, onun kaynaştıran, kardeşleştiren ve eşitlikçi milliyetçiliğine geri dönmelidir!

CHP; üniter devlete, antiemperyalist tarihine, tam bağımsız Türkiye hedefine sahip çıkmalıdır!

Yoksa büyük önderin kemikleri sızlayacak, CHP de tarih dışında kalmaya mahkûm olacaktır!

 

Mehmet ÇAĞIRICI

mehmet.cagirici@politikadergisi.com

Yorumlar

Quo Vadis CHP?

Merhaba,

CHP, özellikle Baykal'dan sonra uyguladığı politikalarla, Atatürk'ün CHP si olmayı bırakmış, ABD nin iki partili rejimindeki gibi ikinci parti olmayı kabul etmiştir. Şimdi ise ABD den iktidar görevi beklemektedir. CHP heyetinin son AB ve ABD temasları iyi bir örnektir.

Bence CHP de hala Atatürkçü kalmış insanlar için iki seçenek vardır. Ya partiyi ele geçirip satılmışları kovacaklar, veya kendileri ayrılıp yeni bir yolu deneyecekler. Değilse her geçen an onlarda kirleniyorlar. Saygı ve selamlar...

Kritik Bir Durumdayız!

Sayın Cem Osman,

İlgin ve yorumun için çok teşekkür ederim.

Ne yazık ki CHP'deki durum, sizin yorumunuzda anlattığınız gibi.

CHP'deki gerçek Atatürkçü’lerinin durumu ise bence, çok karmaşık ve zor. Parti yönetiminde artık pek sözleri geçmiyor. Partiyi bırakıp gitseler bir türlü, kalsalar bir türlü! Bu çıkmaz onları ister istemez bunalıma sürüklüyor; mücadelede etkisiz kılıyor.

Ancak ülkemiz çok kritik bir dönemeçten geçiyor. Bu sene Türkiye'mizin karar yılı. Halk deyimi ile "Ya Herro, Ya Merro" noktasındayız. Durumun artık zaman kaybına tahammülü yoktur! Herkes, bu durumda kendi pozisyonunu almakta artık acele etmeli ve hızlı karar vererek, aktif mücadeleye girmelidir.

AKP-PKK işbirliği ve Ergenekon davasında savcının bütün yurtseverlere meydan okuyan mütalaası artık final için çanların çalındığını gösteriyor!

Dostluk ve dayanışma dileklerimle!

Selam ve saygılar..

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.