Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- Reyhanlı’da Anaları Ağlatan Terör ve Suçluları
- AKP dış politikası giderek çıkmaza giriyor.
- Bölünme Endişesi Yersiz Bir Paranoya mıdır?
- Bu Tutmuş, Bu Pişirmiş...
- Değerli Yalnızlık Mı, Yoksa Yapma Yalnızlık Mı?
- Yurtta Barış Dünyada Barış!
- Meclisten Geçen Tezkere Ulusal Çıkarlarımız İçin midir ?
- BOP Eş Başkanının, Asıl Başkan Ziyareti
- Hoşgeldin Ortadoğu'nun Pis Bataklığı…
- Büyük Ortadoğu Küçük Zavallı Türkiye
- “Patriot” Füzeleri Türkiye’ye Niçin Getiriliyor?
- PKK Eylemleri Neden Yoğunlaştı?
- “Yüksek Aklın Tuzağı”, Büyük Kürdistan Devletini Kurdurtmaktır!
- Suriye Meselesi, Bağımsız ve Egemen Bir Devletin İç İşlerine Karışıp Karışmama Meselesidir!
- Kiminle Kim Arasında ve Hangi Koşullarla Barış?
Reyhanlı’daki Vahşi Terörün Öğrettikleri
Reyhanlı’da olan terör olayı, tam bir profesyonel işi! Çünkü seçilen patlayıcının cinsi, miktarı, iki üç araçlar birlikte patlayıcı düzeneğinin ayarlanması, en yoğun kalabalığın toplandığı bir zamanda bombaların patlatılma anı ve terör olayının seçildiği gün vs. bütün bunlar; bu vahşi terörü, usta azmettiricilerinin organize ettiğine işaret ediyor. Bu işi, büyük ihtimalle İsrail’in MOSSAD’ı ve/veya ABD’nin CIA ajanları organize etmiş olabilirler.
Bilindiği gibi bazı profesyonel ajanlar, çift yönlü çalışırlar. Yani aynı ajanlar hem dost denen ülke için, hem de düşman denen ülke için istihbarat toplarlar. İç İşleri Bakanımızın olayın faili olarak şüpheli saydıkları kişilerin Suriye'nin ajan örgütü olan "El Muhaberat" ile bağlantılı olduğunu açıklaması, insanın aklına bu doğrultuda bir düşünceyi getirmektedir.
Her terör olayının siyasi amacı, her şeyden çok daha önemlidir.
Bence, bu olayın en ilginç yanı; Reyhanlı’da bombaların, Başbakan Erdoğan'ın bir gün önce ABD basınında "Türkiye'nin Suriye'ye askeri müdahaleye hazır" olduğunu ilan etmesidir.
Bir hükümetin, bir devletin asli görevi, öncelikle vatandaşının can ve mal güvenliğini sağlamaktır. AKP hükümetinin son iki yılı aşkın bir süredir uyguladığı Suriye ve Ortadoğu politikası, tamamen ülkemizin vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini riske atan bir politikadır. Çünkü Türkiye-Irak sınırımız zaten kevgir gibi idi; şimdi de AKP’nin bu son dış politikasıyla önce Esad'la dost olup iki ülke arasında vizeleri kaldırmış, daha sonra Esad'a düşman olup, onunla savaşan terörist çapulculara kuçak açılmıştır. Yani artık Türkiye-Suriye sınırı da yolgeçen hanına dönmüştür!
Türkiye'nin Suriye illerinde MOSSAD, CIA ve benzeri bir çok ajanlar, her cinsten çapulcu teröristler cırıt atmaktadırlar.
AKP lideri Erdoğan’ın büyük lider ve devlet olma tutkusu, artık ülkemizin güvenliği ve hatta varlığı için açık bir tehdit haline gelmektedir. Çünkü önün liderliğindeki hükümetin bu son sorumsuz Ortadoğu ve Suriye politikasından emperyalizm ustaca yaralanmaktadır.
Emperyalizm ve onun Ortadoğu'daki şerif yardımcısı olan İsrail'in hedefinde ilk etapta İran vardır. ABD ve İsrail; son iki-üç senedir İran’ı ha bugün vuracağız, ha yarın diye tehdit savurmalarına rağmen, bu konuda henüz hiçbir somu adım atmamışlardır. Acaba neden? Çünkü bu pis, kanlı ve maliyeti yüksek olacak işi, kendi ellerini kirletmeden, hiç bir masraf yapmadan aslında Türkiye'ye yükleme niyetindeler de ondan!
Hatırlansın! Emperyalizm; aynı kışkırtıcılığı ve oyunu Saddam Hüseyin döneminde Irak ile İran arasında da uygulamıştır. O zaman da Saddam Hüseyin, Ortadoğu ve Arap dünyasının bir numaralı lideri olma tutkusuyla emperyalizmin tuzağına düşerek İran’a saldırmıştır. Her iki Müslüman ve gelişmekte olan ülke, 8 seneden fazla süren korkunç bir savaşta, birbirini boğazlamış; her iki taraftan da yüzbinlerce insan, bu korkunç emperyalist tuzağın bedelini canı, malı ve bedensel bütünlüğü ile ödemiştir.
Biz asla bu tuzağa düşmemeliyiz! Ama emperyalizm ve İsrail, tezgâhlarını kurmuşlar; bu hain planda Türkiye’yi Tayyip Erdoğan’ın tıpkı Saddam Hüseyin gibi şovenist büyük lider tutkusundan yararlanmaya çalışıyorlar.
AKP hükümetinin bu dış politikası, özellikle Ortadoğu ve Suriye politikaları böyle devam ettiği sürece, ne yazık ki bu tip üzücü olaylara daha çok tanıklık yapmamız olasıdır! İnşallah olmaz!
Ayrıca, AKP'nin bu dış politikasından Suriye'ye sınırı olan illerimizin çok büyük ekonomik bedel ödemeleri yetmiyormuş gibi, artık bu vatandaşlarımızın can, mal ve namus güvenliği de tamamen büyük bir tehlike altındadır.
Bir ulus bir aile gibidir. Reyhanlı kardeşlerimizin maruz kaldığı bu vahşi saldırı karşısında, onların acılarını ve gözyaşlarını bir nebze olsun paylaşmak için, aslında hükümetin, devletin yas ilan etmesi gerekmez mi? Biz bir ulus olarak; acı günümüzde de, tatlı günümüzde de birlik ve beraberlik içinde olmalıyız! Ulusal kardeşliğin gereği budur!
Ancak bırakalım yas ilan etmeyi, sorumsuz AKP dış politikasının neden olduğu bu vahşi terörün kurbanlarıyla acılarını paylaşmayı; hala yandaş medya vur patlasın, çal oynasın günlük duyarsızlığına bütün hızlarıyla devam ettiği gibi, hatta hükümet, mahkeme kararı ile Reyhanlı olayının haber yapılmasını dahi yasaklatmaktadır.
Ülkemiz artık AKP iktidarıyla sadece büyük bir güvenlik zafiyeti içinde değil, aynı zamanda halkımızın haber alma özgürlüğü de kısıtlamakta, giderek demokrasimiz tamamen tahrip edilmektedir.
Artık kesinlikle ülkemizin selameti, AKP hükümetinin yıkılmasına bağlıdır!
Not: Bu vesileyle Reyhanlı vahşi terör olayını şiddetler kınar, bu olayda yaşamını yitiren yurttaşlarıma Allahtan rahmet, yaralı olanlarına acil şifa ve yakınlarına da baş sağlığı dilerim!
Mehmet ÇAĞIRICI
- Mehmet ÇAĞIRICI içeriği
- 12169 okunma
Yorumlar
Yeni yorum gönder