Rumların Gerçeklerle Yüzleşmesi Gerekir

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

  
   Rumların büyük bir çoğunluğu belli ki hala daha adadaki gerçekleri kabullenmiş değiller. Bunun kökeninde aslında kendilerine yıllardır verilen eksik bilgilendirmeler yatmakta. Bu nedenle de olaylara ve gelişmelere bakış açıları farklı, değerlendirmeleri de gerçeklerin çok uzağında.
 
Rum Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas’ın, Pazartesi günü Rum Üniversite Öğrencileri Birliği (POFEN) 37’nci kurultayında yaptığı konuşmada, Rum tarafında Kıbrıs sorununda iki toplumlu iki bölgeli federasyon öngören çözüme karşı çıkanları eleştirmesi ve Rum tarafında milliyetçiliğin ve şovenizmin yükseldiğinden söz etmesi, ortalığı karıştırmaya yetti de arttı bile.
 
Hristofyas, yıllardır BM kararlarında ve belgelerinde bahsedilen ve de adada kalıcı çözüm olarak önerilen “İki toplumlu iki kesimli federasyon”u, “bazı şartlar ve koşullar altında, vatanımızı ve halkımızı yeniden birleştirmemiz ve yabancılara bağımlılıktan kurtulmamız için tek yol, tek çözümdür, aksi de taksimdir” diye tanımlayarak, federasyonu bir çözüm olarak görmediğini ama adaya Rum çoğunluk olarak hakim olabilmek için bir sıçrama tahtası olarak gördüğünü dile getirdi.
 
III. Makarios da aynı benzer sözleri 16 Ağustos 1960 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edildiği vakit söylemişti. “Kıbrıs’ta ortak bir Cumhuriyet kurmak Taksim’den daha iyidir ve biz bu cumhuriyeti Enosis’e giden bir sıçrama tahtası olarak kullanacağız” diyerek aklındakini, günümüzden tam elli sene önce aynen Hristofyas’ın iki gün önce dile getirdiği gibi sözlere dökmüştü.
 
Dökmüştü dökmesine de, aradan 3 yıl 4 ay 5 gün geçtikten sonra Cumhuriyetin sayıca daha az olanı ortağını adadan silmek girişiminde bulunmuş, Kıbrıslı Türkleri katletmeğe başlamış ve acımasız bir soykırım uygulamıştı. Sert bir kayaya çarptığını ve bu işin düşündüğü gibi olmayacağını anladığında Türkiye Yunanistan’a ağır bir nota vermiş, neredeyse savaşın eşiğine gelinmişti.
 
Şimdi de Hristofyas benzer sözleri hem söylüyor, hem de Kıbrıslı Türkleri bölgesel değil küresel izolasyona tabi tutarak daha farklı koşullarda soykırıma uğratmaya çalışıyor.
 
Rumların her ne kadar kendi aralarında fikirsel ayrılıkları olsa da, adaya tümüyle hakim olabilmek için her tür girişimi yapmak konusunda hem fikirler.
 
Gerek DIKO Başkanı Marios Karoyan, gerek EDEK Başkanı Yannakis Omiriu, gerekse de EURO.KO Başkanı Dimitris Şilluris Hristofyas’ı, değişik yerlerde ve değişik cümlelerle “İki bölgeliliğin ne demek olduğunu ve hangi koşulları taşıyacağını” konusunda açıklama yapmağa çağırdılar.
 
Ekologlar’ın bir milletvekilleri var ama onlar sağcılardan daha da sağda oldukları için bu gruba katmayı düşünmedim bile. Onlar “Kıbrıslı Türkleri hemen ve derhal adadan atalım ve Kıbrıs, safkan Rum adası olsun” düşüncesinde. Bırakın BM Parametrelerine göre kurulacak olan Federal Birleşik Kıbrıs Cumhuriyetinde Kıbrıslı Türklerin “Eşit Ortak” olmasını, azınlık olarak adada kalmalarına bile tahammülleri yok.
 
DIKO, EDEK, EURO.KO ve Ekologlar, ve bence Hristofyas da, öyle bir “İki Bölgeli”lik istiyorlar ki adada hem iki bölge olduğu BM tarafından kabul edilsin, hem de Rum çoğunluk, yönetime ve devlete her iki bölgede de hakim olarak adayı tek başına yönetsin.
 
Gelecek aynen, 20 Temmuz 1974’de yaşadığımızın benzeri olağan üstü bir değişime gebe. Vadesi de en fazla iki veya üç yıl. Daha fazla değil.
 
Soykırım yıllarında yaşarken ve gelecekten ümidimizi adeta kesmişken, Rum ve Yunanlı siyasilerin birbirleri ile kapışması ve adayı ele geçirmek için kıyasıya bir rekabete girmeleri veya daha doğru bir tanımlama ile birbirleri ile kapışmaları, bize özgürlüğümüz getirmiş, adanın belli bir bölgesinde toplanmamızı ve devletimizi kurmamızı sağlamıştı.
 
Şimdi gene aynı kıpırtılar başladı.
Hayırlısı…
 
Prof. Dr. Ata ATUN

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.