Saklanan Cevaplar

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Erbil DENİZ

Bazı soruların cevabı aslında çok açıktır. Herkesin içinden birbirine yakın cevaplar geçer ama kimse dile getirmez, dillendirmekten ya da yanlış anlaşılmaktan çekinir. Geçtiğimiz günlerde Ahmet TÜRK'ün cevap veremediklerini söylediği soru da bunlardan bir tanesi. AKP'nin doğu ve güneydoğu bölgelerinde DTP'den daha fazla oy almasının nedenini açıklayamıyorlarmış. Oysa biraz uzaktan bakılsa buna benzer sorulara, sabit bir fikirle yaklaşılmasa cevabı korkmadan veya farklı düşüncelere kapılmadan cevap verilebilir. Kendimce bulduğum cevabım var benim de. Hem bu konu sadece DTP'nin oyları ile ilgili değil. Bu cevap 22 Temmuz seçimlerinde AKP'nin aldığı oyla da bağlantılı. Bunu ne etnik kökenlere ne de siyasal düşüncelere sığınarak cevaplayamayız. Ahmet TÜRK'ün aklının bir kenarında her zaman etnik milliyetçilik yattığı için cevap verememesi gayet doğal. Türk halkının maddi durumu ve eğitim durumu ortada. Öncelikle bunu kabullenmekle işe başlanmalı. Ekonomimiz gayet iyi, halk zengişleşiyor, okuma-yazma oranımız yükseliyor gibi anlamsız cümleler kurmak sadece sözde kalan şeylerdir. Gerçek hayatta hiçbir geçerliliği olmadığını en iyi de siyasetçiler bilmektedir. Halkın büyük kesimi seçimden seçime siyasetle kısmen ilgili hale gelir. Bunun nedeni de her yerde politikacıları görmesi, televizyonda izlemesidir. Aksi durumda yine ilgisi olmayacaktır emin olun. İçinde bulunduğu duruma bakmak, seçim sürecinde bile aklına gelmez halkın. Ne yiyorum, ne kazanıyorum, çocuklarım ne durumda, ülke ne durumda diye sormaz, sorsa bile yanlış sonuçlara ulaşır. Çünkü vereceği cevaplar, o an yukarıda bulunanların "popülist" konuşmaları etkisinde olacaktır. Araştırma geleneği olmayan bir topluluğu sözle kandırmak kadar kolay ne olabilir? Hele bir de bu halk gereğinden fazla duygusal davranabiliyorsa! Eğer formüle edersek; Düşük eğitim seviyesi + düşük gelir + duygusallık + apolitiklik = AKP'ye giden oylar. Bu dört unsur etnik gruplar arasında farklılık göstermiyor, gösteremez. Bu, ülkenin genel sorunu halindedir. Bu sorunun çözümü kısa vadede olmayabilir ama uzun vadede; öncelikle kaliteli eğitim yapmaktır. Kaliteli eğitim demek zorunlu eğitimi bilmem kaç yıla çıkarmak değil. 11 değil 41 yıl zorunlu eğitim olsa, 4 yıl değil 34 yıl lise eğitimi olsa bile bu sistemde kaliteli eğitim vermek mümkün değildir. Diğer bir çözüm ise milli geliri arttırmak şüphesiz. Bunu nüfusu azaltarak ya da saçma sapan formüller kullanarak değil, üretimle gerçekleştirmek gerekir. Diğer iki unsur ise ilk iki unsura bağlı olarak zaten kendiliğinden çözülebilecek konulardır. Yıllarca bunları çözmek için çaba harcamayan siyasetçilere kızmanın da anlamı yok. Bu kör sistem onlar için bulunmaz bir nimet aslında. Bu zaafları hangisi daha iyi kullanabiliyorsa, iktidara o sahip oluyor. İktidardayken çalışmasına da gerek kalmıyor. Kendi derdine düşmüş halkın ne hesap sormaya mecali kalıyor ,ne iş aramaktan siyasete ilgi duyan gençler. Böylece yine popülist konuşmalarla geçip gidiyor yıllar. Bu devran hep böyle dönüyor. "Çark böyle işliyor madem kendimizi bırakalım çarkın dişlilerine. Belki bizi de çekip alırlar yanlarına." Bu düşünceyle bir adım öteye gidemeyiz. Ya çarkın yönünü değiştireceğiz ya da o çarkı döndürenleri değiştireceğiz. Bu halden memnun olanlar değişmeyeceklerine göre; siz de katılın, çarkın yönünü değiştireceğiz.

 

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.