Sarkisyan'ın Kıbrıs Rum Ziyareti

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
 
Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın Kıbrıs Rum tarafını ziyareti tamamen “Türkiye’ye nasıl birlikte zarar verebiliriz” felsefesine dayalı.
“Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” anlayışından yola çıkan Ermeniler ve Rumlar, coğrafik bir bağları ve komşulukları olmamasına rağmen Türkiye faktörü nedeni ile yıllar önce bir dayanışma içine girdiler.
Aslında bu dayanışmanın kökeni 1970’li yılların sonlarına ve 1980’li yılların başlarına kadar inmekte.
O dönemde Kıbrıs Rum Meclis Başkanı Vassos Lissaridis tarafından Trodos dağlarında ASALA için eğitim kampları açılmıştı ve dünya üzerindeki Türk Büyükelçilik mensuplarının ASALA militanları tarafından vurularak şehit edilmelerinin eğitim ve yönetim merkezi Kıbrıs Rum tarafındaydı.
Kıbrıs Rum tarafındaki bu eğitim kamplarına gönderilen Ermeni teröristler burada terörle ilgili her tür eğitimi alıp, öğrendiklerini uygulamak için dünyanın belli başlı başkentlerine gidip işe koyuluyorlardı. 
17 Ocak’ta Serj Sarkisyan’ın Kıbrıs Rum tarafına yaptığı ziyarette, Hristofyas’ın kendisiyle Erivan’da yapmış olduğu görüşmenin devamı olarak Ermenistan ve Kıbrıs Rum hükümetleri arasında Eğitim, Kültür, Tarım ve Askeri alanda olmak üzere dört ayrı anlaşma imzalandı.
Kıbrıs Rum Meclisi Başkanı Marios Karoyan’ın yarı Ermeni olması bu ilişkilerin 2008 yılından itibaren daha sıcak bir şekilde gelişmesine yol açtı.
Avrupa Birliği, Rumların istekleri ve çıkardıkları engeller nedeni ile Türkiye’ye “Kıbrıs’tan askerini çekersen” müzakerelerin önü açılacak derken, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’da Türkiye’nin geçmişiyle barışmaması ve komşu ülkelerle olan yapıcı ilişkilerini geliştirmemesi durumunda Avrupa Birliği’ne (AB) üye olamayacağını söyleyerek, Türkiye adadan askerini çektikten sonra müzakerelerin gene istendiği gibi gitmeyeceğini ve ikinci bir taviz koparmak için de Türkiye’nin önüne Ermeni sorununun çıkarılacağının ipucunu verdi, hem de resmi ağızdan.
İşin ilginç tarafı, gerek üniversite eğitimini Moskova’da yapmış olan Hristofyas’ın, gerekse de Serj Sarkisyan’ın bir birlerine hitap konuşmalarını Rusça yapmış olmaları.
Hristofyas Ermeni heyetine çevirmen aracılığı ile Rumca hitap edeceği yerde, doğrudan Rusça hitap ederken, Serj Sarkisyan’da Rum heyetine çevirmen aracılığı ile Ermenice yerine Rusça hitap etti.
Serj Sarkisyan, Rum Meclis Başkanı ve DIKO Genel Başkanı Marios Karoyan’la da Ermenice konuşmaya çalıştı ama Karoyan’ın annesinin Rum, Babasının Ermeni olması nedeni ile Ermenicesi iyi olmadığından araya çevirmenler girmek zorunda kaldı.
Serj Sarkisyan, Cumhurbaşkanı olduğu Ermenistan’ın, Güney Kıbrıs’ın, Kıbrıs sorunu ile ilgili tezlerini desteklediğini ve Güney Kıbrıs ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin geleceğinin parlak olduğunu söylemesi üzerine Hristofyas, Ermenistan’ın Rumların Kıbrıs konusundaki tezlerin desteklemesi ve Türkiye’nin adadan çıkarılması konusunda verdikleri mücadeleye verdiği destekten ötürü Sarkisyan’a teşekkürlerini sundu.
Hristofyas, Dağlık Karabağ konusuna detaylı olarak değinmekten çekinerek sadece Kıbrıs’ın da Dağlık Karabağ sorununun Ermenilerin istediği şekilde çözülmesini desteklediğini dile getirdi.
Dağlık Karabağ’ın konumu ve oluşum şekli KKTC ile benzeştiğinden, Hristofyas bu konuya fazla değinemedi ve Kıbrıs Rum Cumhuriyetinin Dağlık Karabağ’ı tanıması konusu ise “Tehlikeli addedilerek” hiç görüşülmedi.
Hristofyas, Dağlık Karabağ konusunda neler yapılması gerektiği ile ilgili olarak Ermenilere verilecek tüyoların, Türkiye ve KKTC tarafından kullanılacağı endişesi ile sadece bir kaç kelime ile “Dağlık Karabağ” konusunu geçiştirirken, Kıbrıs Rum tarafı siyasi olarak Dağlık Karabağ’ı devlet olarak tanırsa, uluslararası gündeme hemen KKTC’nin tanınması konusu geleceği için de, bu konuda çok ihtiyatlı ve ketum davranmak zorunda kaldı.
Ermenistan ve Kıbrıs Rum tarafı, Türkiye’ye karşı birbirlerini desteklemek kararını yıllar önce alırken, kendilerinin güçleneceğini ve Türkiye’nin zayıflayacağını hayal etmişlerdi ama geçen yıllar içinde gelişmeler tersine dönüp rakipleri Türkiye’nin dünya üzerindeki etkisi artmaya başlayınca, yüreklerine korku inmiş ve “Bozacının tasdikçisi şıracı olurmuş” deyimine uygun olarak birbirlerine sarılmak gereğini duymuşlar.
 
Her ikisine de kolay gelsin. Korkunun ecele hiç faydası yok.
 
 
Prof. Dr. Ata ATUN

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.