Sayın Ertuğrul Günay'a Açık Mektup (3)

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 
Bölüm 1
 
Evet, Sayın Bakan bu size 3. açık mektubum!.. Bu gidişle, açık mektuplarımın sonu gelecek gibi görünmüyor!.. O kadar çok şey hatırlatmaktasınız ki bana; size yazmamak elimde değil.
 
Geçmişi hatırlatıyorsunuz hep!.. Ve bir zaman size yakınlık duymuş olmanın ezikliğini bir türlü atamadım üstümden!.. Ahmakça kandırılmış olmanın dayanılmaz acısı hep yüreğimde!.. Bunları daha önceki mektuplarımda da yazmıştım.. Tekrarlamak anlamsız!.. Ama aldanmış olmayı hele aldatılmış olmayı, kabullenmekte imkânsız!..
 
Geçmişin aldatılmışlıkları yetmiyormuş gibi, gözümüzün içine baka baka, istemektesiniz ki,  bir daha aldanalım!.. Tv’de “biz ailecek evet diyeceğiz, halkta evet diyecek” dediniz.      Bilirsiniz, idrak sahibi bir kişi ancak bir kez aldanır! O da ya güvenden ya da cehalettendir. Bizimkisini hangisinden sayarsan! Akıl, izan ve vicdan sahibi bir kişiyi sürekli aldatmaya kalkmak hem erdemsizlik, hem de onu ahmak yerine koymak demektir!..

 
Laikliği, vazgeçilmez ilkesinden biri kabul etmiş ve bunu kendi yasasına değiştirilemez ilke olarak koymuş bir partinin genel başkanlığına talip olma noktasından; laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu en yüce mahkemenin tüm üyelerince tescillenmiş ve bu nedenle cezalandırılmış bir partinin bakanı olmanın nasıl duygular yaşattığını biz bilemeyiz!..Ama “isteme” yüzsüzlüğü kazandırmış olmalı ki aldanmamızın devamını istemektesiniz.
 
İsterdik ki, yeni talepte bulunurken, geçmişinizde savunduklarınızı bir nebzecik hatırlayın!.. Sizin o gün savunduklarınız, zamanla, tam tersine evrilebilecek cinsten ilkeler ve fikirler değildi!..  Bir gömlek değiştirme basitliği boyutuna indirgeyip, değiştim diyebilme takiyyesiyle atlatılacak cinsten değildi taşıdığınız.
 
Bağımsızlık ve özgürlük adına yedi düvele karşı kazanılmış, tarihin silinemez sayfalarına kanla yazılmış ilkelerdi onlar! Uygar, ilerici, toplumcu, bilimsel, demokrat, ulusalcı, özgürlükçü! Bu kavramları, bugün statükoculukla suçlama gafletini ve sapkınlığını gösteren zihniyet bunların özünü baştan beri kavramamıştı zaten!
 
Bir anda nasıl da vazgeçiverdiniz bu ilkelerden!.. Tepe üstü düşse insan bu kadar kısa sürede bu denli tersine evrilemez! O gün samimi idiyseniz bilime de aykırı bu sizin dönüşüm! Sizden başka bir örnek yok mudur tarihte!?.. Vardır elbet!.. Ama bugün inkâr ettiği ilkelerin, geçmişte liderliğini üstlenmeye soyunmuşu yoktur!
 
Kırgınlık, kişileri siyasal düşüncelerinde tam tersi bir dönüşüm noktasına götürmüşse bunun ancak birkaç nedeni olabilir. Diğer öğeleri saymadan en önemlisini dile getirmekle yetinelim:
 
Egoizm ve tatminsizlik…
Yoksa hırsın siyasete yansıyan intikam duygusu mu deseydik?  Yoksa “böyle fırsat bir daha ele geçmez” durumunun değerlendirilmesi mi deseydik?
 
-ya!..o talip olduğunuz genel başkanlık koltuğuna oturabilmiş olsaydınız!..
 
Gerisini düşünmek bile istemiyorum! Allah korumuş! Yoksa yıllar önce başlayacakmış devletin temel ilkelerinin altının oyulması! Hem de devletçilik, ulusçuluk, milliyetçilik, devrimcilik, laiklik halkçılık adına!
    
Sayın Bakan;
 
Makam ve yol arkadaşlarınıza öylesine adapte olmuşsunuz ki, sizi onlardan ayırdetmek olanaksız! Makinalı tüfek gibi konuşma ferasetinizle, sayfalar dolusu boş sözleri üslubuyla yerine oturturken bir Suat Kılıç’sınız. Yüzünüzde donup kalan zoraki gülüşünüz ve reklam becerilerinizle bir Melih Gökçek, ferasetli duruş ve avına atılmaya hazır, yumuşatılmış kartal bakışlarınızla bir Bülent Arınç, yüzlere oturmayan gülücüklerinizle ve sempatik görünme edalarınızla bir Abdullah Gül; saptırma ve anlam kargaşası yaratmadaki yorum geliştirme yeteneğinizle bir Hüseyin çelik, sık sık hukukçu olduğunuzu hatırlatıp, hukuksuzluklarla dolu uygulamaları demokrasi ve özgürlük olarak onaylatma gayretlerinizle bir Sadullah Ergin, çok önemli işlerin adamı olma imajınızla bir Mehmet Ali Şahin; peşinize taktığınız erkânınızın 3 adım önünde dik ve edalı salınımlarınızla yürürken ve konuşurken; öfkeyi edaya ve sanata üslup yapan karizmatik lideriniz bir Erdoğan’sınız!
 
Bunca hasleti ve özellikleri kazanırken elbet geriye Ertuğrul Günay’dan bir şey kalmış olamazdı! Tam bir yeniden yapılanma örneği yarattınız!
 
Bütün bu değişmişliklerinizi hazmetmiş olsanız bile, geçmişinizle taban tabana zıt bir siyasi ortamın,  makam ve imkânları size sunulmuş olsa bile, toplum yararından uzak bu kültürün, uygulamalarını, dayatmalarını, söylemlerini, niyetlerini... Nasıl hazmedebildiğinizi çok merak ediyoruz!
 
Yanından tek saniye bile ayrılmadığınız, yürüyüşlerini bile farkında olmadan taklit ettiğiniz o karizmatik liderinizin, “bizim iktidarımız, sütü bozukların iktidarı olmamıştır” derken, geçmişteki sütü bozuk iktidarların içine senin genel başkanlığına aday olduğun partinin de katılıyor olmasını da hazmet hadi!.. Dersimi de sen bombaladın!
 
Açılım ucubesinin Habur hukukunu hadi içine sindir!.. Hem de göğsünü gere gere, hukukçu olduğunu ilan ederek! Ergenekon çorbasının hangi hukuk skandallarıyla yürütülmekte olduğunu yine hukukçuluğunu da ortaya koyarak vicdanen hadi hazmet! Hiç aklının ucundan geçtiği oldu mu? Bugün burada olmasaydım, belki, ben de Silivri’de olurdum diye!
 
Ergenekon torbasına, hukukun temel ilkeleri bile çiğnenerek atılanlar içinde yakından tanıdıkların yok mu? Bunların pek çoğunun, yıllardır içerde yatmalarını, zindanlarda bir hiç uğruna heder edilmelerini de hadi gel hazmet!
 
Bir taraftan anti-demokratik yöntemlerle; demokrasi ve özgürlük gibi kutsal kavramlar tahrif edilerek halktan “evet” oyu istenmekte, diğer taraftan, dışarıdan ve adil yargılama isteğine bile kulakları tıkayıp olay bağımsız yargının işi diyerek geçiştirmek hazmedilebilir mi? Bu yargının ve yargılamanın adil olduğunu gel de içine sindir hadi!
Tutuklulukların artık mutlak cezaya dönüştüğü biçimindeki kamuoyu tepkileri karşısında, güya haksızlıklara karşı çıktığı şovunu yaparken bile, “orada günahım kadar sevmediklerim var. Ama tutuklulukların uzaması haksızlık, keşke yapmamış olsalardı” diyerek kin ve nefretini kusarken aslında, insani bir tepkiyi bile istismar eden ve zindanlardakileri kendini mahkemeler yerine koyarak peşinen suçlu ilan eden kişiyi ve söylediklerini gel de hazmet hadi!
 
Ve bu kişinin de üyesi bulunduğu kabinede, vicdan rahatlığıyla kutsal bir görev yaptığını, hem de hukukçuluğunla övünerek ilan et hadi! Hayır! Bizden hazmetmemizi bekleme! Her şeye rağmen sizden bile beklemediğimizi bizden bekleme! Hayır!
 
Sayın Bakan,
 
Daha çok şeyler var sizinle paylaşacağımız! Bu bölüm için bu kadarı yeterli. Şayet size sunulanları hazmetmekte bir sorununuz yoksa ülkeyi vesayetten kurtarmak aldatmacasıyla yola çıkan birilerinin, kendi vesayetlerini kurma planlarına, geçmişinize aldırmadan, gönül rahatlığıyla “evet” diyebilirsiniz. Trenden inmeye kalkmayın sakın, tekrar binemezsiniz! Günün birinde trenden atılırsanız da, hazmedin gitsin! ( 2. bölümde görüşmek üzere.)
 
mehmethalil.arik@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.