Sinop ve Samsun Olaylarını Nasıl Yorumlamalıyız?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

AKP hükümetinin PKK ile müzakereleri BDP üzerinden devam etmektedir. Müzakerelerin ana amacı; Türk ulusunu bölecek, tek Türk ulusu yerine, ilerde bağımsız bir Kürt devletinin kuruluşuna uygun zemin hazırlayan ve etnik temelde biçimlenen çok uluslu bir toplumun oluşumuna elverişli hukuki ve siyasi ortam sağlayan “Yeni” bir Anayasa yapmaktır.

Terörist başı Öcalan, bir biçimde dolaylı yoldan Yeni Anayasa yazımında masada oturmaktadır. Çünkü İmralı’da Öcalan ile görüşen ilk heyetten bir BDP milletvekili, son heyetten ise iki milletvekili meclisteki “Yeni” Anayasa yazımı için çalışan Uzlaşma Kurulu’nun üyeleridirler. Dolayısı ile terörist başı da yeni anayasa yazımına dolaylı olarak katılmaktadır.

AKP’nin “Yeni” anayasa yazımındaki stratejisi artık iyice ortaya çıkmıştır. Buna göre AKP’nin esas amacı, Türk kavramını yeni Anayasadan silmektir.  Böylece AKP; işbirliği yaptığı emperyalistlerin isteklerine ve çıkarlarına uygun olarak ülkede kaos, istikrarsızlık ve parçalanma sürecini hızlandırmak istemektedir. Bu arada AKP’nin çok istemiş gibi göründüğü “Başkanlık sistemi” aslında bir şantaj silahı olduğu iyice anlaşılmaktadır. AKP ’nın; şimdi BDP ve PKK artık ortağı olduğuna göre, siyasi rakipleri olan CHP ve MHP’ye “sıtmaya razı etmek için ölümü” göstermek istemesi, aslında ucuz bir şark kurnazlığıdır.

Ancak ana muhalefet lideri ve CHP’nin Uzlaşma Kurulu üyeleri bir anlamda AKP’nin oyununa gelmişler gibi görünüyor. Neredeyse onlar da “Yeni” anayasadan Türk kavramını çıkarmaya razı olacak öneriler yapıyorlar. Örneğin Kılıçdaroğlu’nun önerisi, Türk kavramını anayasada hükümle güvence altına almak yerine başlangıç bölümünde yer vermektir.

Bir anayasanın başlangıç bölümü aslında kural olarak, o anayasanın temel ilkelerini ve kuruluş felsefesini içermesi gerekir. Vatandaşlık ise bir felsefi kavram değil, bir hukuki kavramdır. Bunun açık anlamı, eğer vatandaşlık hukuki olarak tam ve net olarak tanımlanmazsa, o zaman bu anayasaya dayanarak yapılacak her yasal düzenleme vatandaşların hak ve yükümlüklerle ilgili olarak kargaşa ve kaos yaratacak demektir. Tek “Türk” kavramında uzlaşamayan ve birleşemeyen vatandaşların kimisi etnik temelde, kimisi mezhep temelinde hatta kimileri ise siyasi görüşleri temelinde ayrışarak gruplaşacaklar, dolayısı ile ulusal birlik parçalanıp yok olacaktır.

Parçalanan ulusa bağlı olarak nihayet, o ulusun egemenlik aygıtı olan devlet te parçalanmak zorunda kalacaktır. Ancak; yüzlerce yıllık değişik kökenden, inançtan, cinsiyetten birlikte aynı kültürde ve siyasi ortamda yaşayan insanların ayrılığı öyle kolay olmayacaktır. Bugün bir evli çiftin boşanması, bir ailenin dağılması bile ağır acılarla dolu bir süreçtir. Bu durumda 75 milyonu gelecekte büyük acılar bekleyecek demektir. Herkes bu korkunç geleceğe razı olabilir mi?

***

Gelelim Başbakan'ın ifadesiyle “Barış” veya “Çözüm” sürecine..

Başbakan Erdoğan ve AKP hükümetinin İmralı mahkûmu terörist Öcalan ile açık müzakere sürecini; bugün yandaşları ve holdingci basın, AKP’nin büyük bir risk alarak giriştiği cesaretli bir adım olarak değerlendiriyorlar. Bu girişimin gerçekten de büyük bir risk taşıdığı doğrudur. Nitekim halkımız bu girişime tepkilerini Sinop’ta, Samsun’da yoruma gerekmeyecek bir şekilde göstermiştir.

Peki, Başbakan bu riske niye giriyor? Gerçekten amacı terörün durması, barış olması mıdır? Bir bakıma, elbette bu anlamda da bir çıkarı var. Ancak bu çıkar kendi egoist siyasi rant çıkarıdır. Başbakan köprüyü geçene kadar eşeğe dayı demeye çalışıyor. Geçmişte aynı politikanın rantını yediği için, bunun da tadını çok iyi biliyor. Fakat bu bağlamda Türk milleti veya halkı açısından ortada açığa çıkmamış bir dizi soru var.

Birinci soru, barışın karşılığında teröristlere ne verilecektir? Öyle ya, PKK 29 yıldır kendi amaçları için epey kan döktü; dağda bayırda en ağır koşullarda yaşadı. Şimdi Tayyip Erdoğan’ın hatırına, hiç bir taviz almadan silahları birden bire bırakıp bir kenarda oturmayacaktır. Böyle bir varsayımı hiçbir sağlıklı akıl-mantık kabul edemez. O halde temel soru şudur: Müzakerelerde Öcalan’a ve terörist PKK’ya Türk milleti adına hükümet ne vaat ediyor veya hangi tavizlerin verilmesini ciddi ciddi düşünüyor? Yoksa Oslo görüşmelerinde zaten bir uzlaşmaya varıldığına göre, yapılan bu son müzakereler, İmralı ziyaretleri vs. sadece toplumu, teröristlerle yapılmış olan anlaşmalara alıştırmak için birer gösteri, şov mudur?

Terör, tek başına anlamsız bir araçtır. Terör ancak bir amaç için yapıldığında bir anlam kazanır. PKK terörünün amacı da açıktır. Ortadoğu bölgesinde, Mezopotamya’da bir Kürt devleti kurmaktır. Ancak PKK ve şoven Kürtçüler henüz bu aşamaya gelinmediğinin farkındadırlar. Onlar bu amacın iki aşamada olabileceğini artık yılların biriktirdiği deneyimlerle bilmektedirler. Önce, birinci aşamada bir Kürt ulusunun oluşması, sonra ikinci aşamada ise bu oluşan Kürt ulusunun da emperyalizme uydu, ona yaslanan mandacı bir Kürt devletini kurması planlanıyor. Üstelik Kürt ulusunun inşası ise Türk devleti eliyle yapılmaya çalışılıyor. Elbette emperyalizm işbirlikçisi AKP’nin iktidarı koşullarında bu sürecin olgunlaşması çok daha kolay! Şimdi bütün mesele; bu plana, terörle veya hile ile Türk ulusunu razı etmekte yatmaktadır!

Türk ulusu bu plana razı olur mu? İşte kılçıklı soru bu soru! Çünkü Türk ulusu bilerek ve isteyerek asla bu plana razı olmaz! Zaten ulus; birçok kanallar kapatılmasına rağmen, değişik gösteri ve eylemlerle buna asla razı olmayacağını haykırmaktadır. Sinop ve Samsun’daki BDP milletvekillerinin istenmeyen ziyaretlerine olan tepkileri bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Samsun halkının yiğit evlatları “Samsun’a sadece Atatürk çıkar” sloganıyla AKP-PKK ortaklığının Samsun çıkarmasına en anlamlı cevabı vermişlerdir.

Aslında Recep Tayyip Erdoğan, geri dönüşü olmayan bu riskli kulvara girmekle siyasi kariyerinin en büyük hatasını yapmıştır. Çünkü artık süreç, kendi iç dinamiğini yaşamaktadır. Aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık misali, Erdoğan şaşkındır. Çünkü süreç başladığından, artık geri dönüşü olanaksızdır. Bıyık tarafı kapanmıştır. Anlaşıldığı kadar; Erdoğan ve hükümeti, 2009 Habur olayları sonrasındaki halkımızın tepkisinden yeterince ders çıkarmamışlardır. Erdoğan artık sürecin sakal tarafında ilerlemek zorundadır. Bu yol ise çıkmaz sokaktır.

Habur’u anlamayan Başbakan Erdoğan; hükümetle terörist PKK lideri arasındaki oluşacak bir koalisyona Türk ulusunun tepkisinin ne denli sert olabileceğini önceden kestirememiş, bu riski göze alıp daha sonra BDP vekillerini, ulusalcılıkta en sağlam bir kale olarak bilinen Karadeniz’e göndererek test için kullanmıştır. Tıpkı sınır kaçakçılarının mayın tarlasına sürdükleri eşekleri gibi, DBP milletvekilleri bu testin daha başında neye uğradıklarını şaşırmışlardır. Evet, Sinop ve Samsun; Türk ulusunun teröre asla taviz vermeyeceğine, % 50 oyla seçmiş olsa bile, hükümetin terörle ortaklık girişimine asla razı olmayacağına dair en büyük bir mesajdır! Tabii ki anlayana!

Bu olayları yandaş ve holdingci basın saptırmaya ve çarpıtmaya çalışmış olsa da başaramamıştır. Kimileri bu olayları faşistlerin, kimileri ise Gladyo’nun örgütlediğini iddia etmişlerdir. Hani Gladyo aslında Ergenekon denen bir çeteydi ve bu çete büyük siyasi davalarla çökertilmişti? Şimdi uydur uydur söyle! Faşist, ırkçı hareketler ise belli bir ırkın başka ırklara yönelik agresif hareketleridir. Sinop ve Samsun olayları ise asla Kürt kökenli yurttaşlara karşı böyle saldırgan bir faşist içerik taşımamıştır. Tam tersine bu eylemler, terörü legal olarak temsil eden ve hükümetle ortak çalışan BDP’li milletvekillerinin bu provakatif ve istenmeyen ziyaretlerini demokratik protesto etmesidir.

İşte, siyaset çıkmaz sokağı böyle bir şeydir. Bir hata yaparsın, iki hata yaparsın halk af eder; ama halkın illa ki damarına basarsan sonu işte böyle büyük bir açmazlıktır! AKP hükümeti giderek kapana sıkışmaktadır. Bakalım Erdoğan ve hükümetinin gücü ve ömrü bu gidişe daha ne kadar dayanabilecektir?  

 

Mehmet ÇAĞIRICI

mehmet.cagirici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.