Siyasi İktidar Toplumu Kucaklayamıyor, Peki Neden?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

ÜLKEMİZ sathında sorunlar, halk tabanında ve siyasetçi tabanında, farklı hassasiyet kazanabiliyor.

Konsensus şirketinin yaptığı/yaptırdığı araştırmada, en önemli üç sorun başlığında, terör, işsizlik ve enflasyon öne çıkarken...

Siyasetçilerden bu yönde bir açılımın gelmemesi...

İlginç...

Adalet ve Kalkınma Partisi, büyük bir değişim vaadi ve sözü ile, ülkeyi sallayarak iktidara gelmiş bir partidir.

Her şeyden önce, AK Parti, sadece muhafazakâr insanların teveccüh ettiği bir parti de, değildir.

Olmamalıdır.

AK Parti bünyesinde; önemli denilebilecek kütlede muhafazakâr olmayan veya muhafazakâr yaşam stiline sahip olmayan insan profilleri de mevcuttur.

Siyasi iktidar politika belirlerken, kendisine oy vermiş bu çevreleri de, gözetmek durumundadır.

Ak Parti’ye, ardı ardına seçim zaferleri kazandıran kitlelerin içinde, önemli ölçüde aydın ve beyaz yakalı çalışan profilleri de vardır.

Evet, AK Parti, sadece Anadolu insanının destekleri ve gayretleriyle iktidara gelmiş bir siyasal hareket değildir.

Siyasi iktidarın, siyasal başarısının artarak bugünkü düzeye gelmesinde, entelektüel ve aydın, ülkesinin daha ileri aşamalara gelmesine gönülden inanan; bu yönde elinden gelen entelektüel çabayı esirgemeyen bir kesimin de, katkısı vardır.

* * *

AK Parti’nin; iktidarının başlarında yaşadığı sıkıntılarda ve karşılaştığı zorluklarda, iktidarını gerçekleştirememe durumlarında, sürekli arkasındaki itici ve kollayıcı güç veya dayanak, bu bahsettiğim toplumumuzun zinde kesimleridir. Bir şekilde okuyan, yazan, çizen, kendi çaplarında toplumu etkileyebilme ve yönlendirebilme güçleri olan bu kesimler, AK Parti’nin siyasal sıçramalar yapmasında önemli paya sahiptirler.

Bu kesimler, ülkemizin köhnemiş bürokratik reflekslerinden bıkmış, insanlarını ötekileştiren, yabancılaştıran, devleti kutsayarak, vatandaşlarını silikleştiren sistemden bunalmış; yaşadığı ülkesinin devletinin de Avrupa Birliği ülkelerinde olan standartlara ulaşmasını isteyen, bu yönde irade gösterebilecek girişimleri de, tavizsiz destekleyebilecek aydın kişiliklerdir.

Gerçekten de AK Parti, bu yönden şanslı bir partidir. Toplumun, liberal ve sol kesiminden de destek görebilmiş ve iktidarını, konsolide edebilmiş şanslı siyasal hareketlendir, AK Parti.

Türkiye gerçekliğinde sorunlar âdeta derya gibidir. Bir sorunla uğraşırken, bir başka sorunla boğuşmak zorunda kalmanız, an meselesidir. Türkiye’nin kendi içyapısından kaynaklanan sorunlarının derinliği ve yıllardır ertelenerek, siyaset kurumu içinde ayrışmalara neden olması, ülkemizde, sosyolojik bütünlüğü sağlayamamakta.

İşte, AK Parti’yi de, ülkemizde iktidara taşıyan ve sonraki senelerde iktidarda tutan argümanların başında, devletin vatandaşını yok sayıp, kendi derin devlet reflekslerini, her şeyin üstünde tutmuş olmasıdır.

Adalet ve Kalkınma Partisi, insan merkezli siyaset yapmaya söz vermiş bir partidir. AK Parti, sağ bir parti olmasına rağmen, Avrupa Birliğiyle entegrasyon çalışmalarına hız veren, yönünü Avrupa’ya döndüren bir partidir(?). AK Parti döneminde, Avrupa Birliğine yönelik birçok atılımlar ve çalışmalar yapılmıştır(?).

Türk hukuk mevzuatında önemli değişiklikler yapılmıştır.

Avrupa Birliğiyle daha fazla ilişki içinde bulunulmuştur.

Avrupa Birliği ile temaslar daha sık sağlanmış ve Birliğe entegrasyon için, ülkemiz içindeki yasal mevzuat parkı, Birliğin ilke ve prensipleri çerçevesinde, dönüştürülmeye çabalanmıştır.

* * *

Kısacası, Adalet ve Kalkınma Partisi, çevrenin sesi ve kulağı olarak iktidara gelirken, daha fazla kitleyi kucaklamayı başarmıştır. Aslında, AK Parti, her kesimin sesi olacağını ifade etmiştir.

Özgürlüklerin önünü açmayı, yasakları savmayı kendisinin birinci hedefi olarak belirleyen bir partinin, kendisi gibi olmayan seçmen profilinden de oy olması, siyasi iktidarın, siyasal başarısının kodlarındandır da. Gerçekten de, iktidara gelirkenki estirilen rüzgârlar, ülkemizde artık bir dönüşümün yaşanacağı yönündeydi.

AK Parti, askeri vesayetle mücadele ederek, iktidara gelmiş bir partidir. İlk dönemlerinde, iktidar gücünü, askeri vesayetin kırılması yönünde harcayan, özgürlüklerin artırılması adına cesur çıkışlar yapan, etnisiteye dayalı uygulamaları geçiş uygulamalarıyla normale getirmeye başkoyan bir siyasal hareketin, 10 yıl sonunda geldiği nokta, son günlerde hepimizin tecrübe ettiği toplumsal atmosfer olmamalıdır.

Ülkemizde iktidarını sağlamlaştıran bir siyasal erk varken, buna mukabil neden muhalefet kanadı yok?

Daha doğrusu, ülkemizde güçlü bir muhalefet nasıl tesis edilebilir? Siyasi iktidar, demokratik platformlardaki faaliyetleri kısıcı ve kesici tepkiler göstermesine rağmen; toplumdan hatırı sayılır raddede destek almaya/görmeye devam etmekte.

Kısa vadede önümüzde duran memleket fotoğrafı, siyaset ekseninin bir tarafının gerçekten de alternatifsiz oluşu ve toplumda da, umutların yok oluşudur.

Her şeyden önce, demokratik yönetişimden gittikçe uzaklaşmaktayız. Tekadam eleştirilerinin yersiz olmadığını, son dönem icraat ve tutumlarıyla da gözlemleyebilmekteyiz.

Siyasi iktidarın, görece siyasal performansında dalgalanmalar olmasına rağmen, kendine olan güveninden ötürü, tavizsiz politika izlemesi de, kamuoyundaki endişeleri arttırmakta.

Kısacası, AK Parti, kendisi gibi olmayanları, özellikle iktidarını perçinlerken kendisine destek verenleri, son dönem uygulamalarıyla hayalkırıklığına uğratmakta.

 

Erhan SALMAN

erhan.salman@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.