Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- Sözün Bittiği Kavşak
- Sosyalizm, Sosyal Demokrasinin Dinamosudur
- Siyaset İle Politikanın Farkı
- Yerel "Çevre"den Global Sisteme Uzanan Yol
- Dil, Düşünce ve Kültür Arasındaki İlişki
- Bilim Kilisesi mi?..
- Algı, Cehalet ve Ego
- CHP Tüzüğündeki “Sosyal Demokrasi” Değerleri
- “Kadın Olarak Doğulmaz Kadın Olunur!”
- İnsan Hakları Tuzağına Karşı Aşı Geliştirme Zorunluluğu
- Hatta Onlara Bile Anlatmalıyız…
- Jakobenler, Kültür ve Serbest Piyasa Sisteminin İşbirlikçileri
- Öfke ve Gerginliğin Potansiyel Değeri
- Suriye, Demokrasi, Terör ve Hukuk Devleti
- Farkındalığın Anatomisi
Sürdürülebilir Kalkınma Ne Demektir?



Çevrebilim [ekoloji)’nin en başta gelen kavramlarından bir tanesi “ekosistem” sözcüğüdür.
Belli bir ortamda, jeolojik, coğrafi, fiziksel ve iklimsel gerçekliklerin yanı sıra [tek hücreliler de dâhil] bütün bitkiler ve hayvanlar, üretmek ve yeniden üretmek üzere etkileşim içindedirler. Ekosistem kavramı, işte söz konusu bu etkileşim içindeki bütünlüğü anlatır.
Bir başka deyişle, canlı varlıklar arasında karşılıklı etkileşimler, sadece bir uyuşmazlık, bir rekabet, bir yiyip tüketme ve yıkıp yağmalama değil, aynı zamanda bir karşılıklı bağımlılık, dayanışma ve birbirlerini tamamlama ilişkisidir.
Ekosistem, kendi kendini üretir, kendi kendini düzenler; hiçbir denetleme merkezine, hiçbir düzenleyici lider iradeye ve hiçbir jenetik programa tabi değildir. Bu kendi kendini düzenleme sürecinde, ölüm yaşamın içindedir, yaşam da ölümün…
Örneğin, bir yırtıcı hayvanın ölümü ile yığınla leş yiyen hayvan, solucan, çeşitli kurtçuklar, bakteriler ve sair canlılar beslenir.
Cesedin ayrışması sonucunda ortaya çıkan madensel tuzlar, kökler yolu ile bitkileri besler. Bakteriler toprağı verimli kılar. Böylece beslenen bitkiler de onları yiyen hayvanları besler… Kolayca görüleceği üzere sistem, sürekli ve yoğun bir devinme, denge, ayrışma ve tekrar birleşme ilişkileri içerisinde hareketlerini sürdürür.
Doğanın içinde yer alan insanın faaliyetleri de, işte bu ekosistemin denge ve bütünlüğü içinde kalmak zorundadır.
İnsan, tanımlamaya çalıştığımız “ekosistem”in dengelerini zedelediği ölçüde bu eyleminden zarar görmeye mahkûmdur.
Yaşadığımız çağda çığ gibi büyüyen ve derinleşen çevre sorunları, sözünü ettiğimiz dengenin bozulması sonucu ortaya çıkan doğanın olağan reflekslerdir.
Peki, çevre sorunları niçin şimdi bu ölçüde yoğunlaşmış ve derinleşmiştir?
Çünkü sanayileşen dünya ekonomisi, insan hırsını sınırsız ve denetimsiz bir biçimde serbest bırakıldığı bir dünya görüşüne terk edilmiştir. Bu sistemin, teorinin ya da dünya görüşünün adı liberalizmdir.
20 yüzyılın ikinci yarısında emperyalizme dönüşen liberal/kapitalizmdir.
Sistem, yaşadığımız süreçte neo/liberalizm aşamasına vardırılmış ve doğal kaynakların hunharca tahrip edildiği, doğanın geri dönüştürülemeyecek ölçüde kirletildiği ve kaynakların “benden sonra tufan” görüşünün izinde gerçek bir talana dönüştüğü topyekûn bir yıkıma vardırılmıştır.
Sözünü ettiğimiz yıkımın karşısında üretilen kavram, “sürdürülebilir kalkınma” ilkesidir…
“Sürdürülebilir Kalkınma”dan anlaşılan, insan topluluklarının durumunu ekosistemlerin sınırları içinde kalarak iyileştirmektir.
Sürdürülebilir ekonomi kavramı ise, sürdürülebilir kalkınma ile ilişkili olarak doğanın kaynak sermayesini koruyup gözeten bir ekonomi anlayışıdır. Böyle bir ekonomi yönetimi, tekniği ve bilgiyi yetkileştirerek toplumların gelişmesini sağlayabilir ve sürdürebilir.
Sürdürülebilir kalkınma, adalet ile iç içe yürümelidir.
Bireysel çapta yaşam düzeyini iyileştirmek adına rekabet, kıskançlık ile mücadele üstüne kurulu kapitalist iktisadi kalkınma, gerçi büyük zenginliklere yol açmıştır, ama kamu kurumlarının – görece de olsa – zayıflamasına, çevrenin görülmemiş biçimde yıkımına ve insanlığın “sosyal yönlü amaçlarına” sırt çevirdiği için de, sefalet sınırında yaşam mücadelesi veren kalabalıkların oluşmasına neden olmuştur.
Oysa ekonominin “sürdürülebilir olması” için, kalkınmanın yararlarının adil bir biçimde dağılımını örgütlemeli, daha eşitçi olmalı, tüm insanlığın temel ihtiyaçlarına yanıt verebilen bir nitelik taşımalıdır.
Faruk HAKSAL
faruk.haksal@politikadergisi.com
- Faruk HAKSAL içeriği
- 10111 okunma
Yorumlar
YOKLUK VE YOKSULLUK GURURLA BİRLEŞİNCE.
Yeni yorum gönder