Sustursana Beni de!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Naile DUMAN

   Yazım neredeyse bitmek üzereydi. Cumartesi teslim ederim, dedim, biraz daha zaman istedim. Zira incitmeden, bir milletvekilinin, milletin eşekliğine soyunmasını anlatmanın derdindeydim. Yazımın babafikri de “anıran vekil istemiyorum” olacaktı. Ama yaşadığım ülkede gündem o kadar çabuk değişiyor ve o kadar çok açık kalıyor ki fal taşı gibi gözlerim, hangi konuda yazacağımı şaşırıyorum. Gündemin değişkinliğine yetişebilmek için, mirasyedi bir yazar olmaktan başka çare yok. Ee, bizim öyle bir lüksümüz olmadığına göre, gerekirse uykudan feragat edip, yazacağız, yazacağız. Yazmazsak çatlarız!<?xml:namespace prefix = o />

   Türban, kadın ve özgürlük konusu üzerine çokça yazı yazmadım. Toplasanız bir iki taneyi geçmez. Ancak öyle bir yanardağ var ki içimde patlamaya hazır; sanıyorum ilk fırsatını bulduğumda ancak bir kitap patlatabilirim bu konuda. Yoksa makalelerle konu anlatılacak gibi değil; ama bu yazıma geçiş yapmam için gerekli malzeme. Çünkü sıkma başlı kadının özgürlüğünü savunan AKP ve ilgili partinin Karabük Belediye Başkanı yine bir sanatsal ve düşünsel katliama damgasını vurdu. Üstelik kadın ve özgürlük kavramları konusunda master üstü derece yapmışken; parti ve mensupları olarak…

   Latife Tekin’i susturmak, tüm aydın ve düşünen kadınları susturmak anlamına gelir mi? Bence gelir. Yani susturulan sadece Latife Tekin değildir. Bu ülkede düşünen, yazan, üreten tüm aydın ve açık kadınlardır. Hepimizin üzerine alınması gereken ve tepki vermesi gereken bir şiddettir bu. Bir Belediye Başkanı çıkıp “benim paramla geldin, böyle konuşamazsın” diyerek her türlü müdahaleyi yapma hakkını kendinde görebilir mi? Peki, Belediye Başkanı kendi cebinden mi karşılar, belediye etkinliklerinin maliyetini? Hadi, belediyenin bütçesi yoktu, sene boyu vergi de toplayamadı, sponsor da bulamadı (ki ben bile kitabım için bulamazken bir Belediye’nin bulamaması çok normal!) ve Belediye Başkanı bir güzellik yaptı. Karabük Festivali’nin tüm masraflarını cebinden karşıladı, varsayalım. Peki, bu varsayım, adı geçen başkanın davet edilmiş ve kürsüye çıkartılmış bir yazarın konuşmasına müdahale etme hakkını ona verir mi? Vermiş! Burası Türkiye, verir! Hem verilmese de bu hakkı ne eder eder, bir yerlerden bulur Belediye Başkanı. Üstelik kürsüde konuşan bir kadındır, açık bir düşün kadınıdır, kadın yazardır. Ve muhtemelen kendi cebinden karşılamıştır yol parasını; ama yine de konuşmaya hakkı yoktur. Yoktur derken, hükümeti eleştirmek ne haddinedir bir düşün kadınının! Öyleyse neden yazardır, yazar kimliği ile saygı görmedikten sonra; niye kadındır, kadın kimliği ile saygı görmedikten sonra? Bu ülkede sanatın ve düşüncenin katline bizim nesil hiç bu kadar tanık olmamıştı! Bu da Allah’ın bizim nesil için yaptığı bir güzellik, ama anlayana tabii ki!

   Latife Tekin’i susturmak, beni de susturmak anlamına gelir, bizleri de. Zira hükümeti eleştiren, politikalarını benimsemeyen, vatan pazarlamacılıklarına hayır diyen, türban özgürlük değil kadın beynine sıkılan kurşundur diyen tüm kadınları susturmak demektir, kürsüden indirmek demektir. Bu haber tam da sitelerde gezinirken esefle izlediğim bir resim galerisinin sonrasına denk geldi. Soner Yalçın imzalı bu özet incelemeyi de tüm ‘türban=özgürlüktür’ diyen kadınların düşünerek okumasını isterim. Düşünerek okumak!

   Politikacıların üniversite bitiren kızları neden çalışmıyor, diye soruyor Yalçın ve örnekler veriyor. R. T. Erdoğan’ın kızı Kübra ve Sümeyye,  Necmettin Erbakan’ın kızı Elif ve Zeynep, Hilmi Güler’in kızı Ayşe Şeyma, Cemil Çiçek’in kızı İclal, Binali Yıldırım’ın kızı Büşra (1)… Her biri Türkiye ya da ABD’nin sayılı üniversitelerinde okuyup mezun olmuşlar. Sonrasında ise çalışan yok. Ama her biri evlenmiş/evlendirilmiş ve “anne” olmuş. Ev kadını tadında, erkek egemen dünyada yerlerini almışlar. Siyasetçi eşlerine baktığımızda da çok parlak bir tablo çıkmıyor önümüze. Kendi özgür iradeleri ile örtünmedikleri gibi kendi özgür iradeleri ile de evlenmemişler. Erkek egemen toplum için iyi ürün verecek tarla olarak görülüp, beğenilip, zaman kaybetmeden sahiplenilmişler. Karşılığında da kariyerlerinden, modern görünüşlerinden feragat edip, tesettürlü iyi ev hanımı olmaya gayret etmişler. Muhtemelen de iyidirler. Kısacası; “Tesettürlü Çaresiz Ev kadınları”.

   Peki, Latife Tekin?

   Türk kadın yazar… Muhalif yazar… Açık kadın yazar… Düşünen, yazan ve konuşan yazar!

   Yukarıdaki kadın profilinin ne kadar dışında değil mi? Ben gibi, sen gibi… Hâlâ direnen onca Türk aydın kadın gibi… Hâlâ direnen onca eğitimli düşünen ve üretmek için kendini parçalayan kadın gibi…

 

   Parasal güce sahip olan, aileden ya da eşten destekli, ülkenin üst mevkilerinde yer almış kadınlar için hiç sorun yok. Onlar dilerlerse açık kalabilirler, istedikleri şekilde konuşabilirler, yaşayabilirler. Çünkü Türkiye’nin rant zincirinde yerlerini almışlardır. Ancak ardında öyle bir güç bulunmayan kadınlar açık olup, muhalif olup, nelerine güvenip birde kürsülerden “aşağılık enerji santralleri” diye haykıracaklar! Haykıramazlarmış, anladık. Yazar da olsalar haykıramazlarmış.

   “aşağılık enerji santralleri…” haykırdım işte! Sustursana beni de!

   Yani bu haykırışların özeti; “kral çıplak”!

   Kral çıplak diyen herkes ise bir numaralı düşman bu ülkede! Susturulması ya da kürsüden apar topar indirilmesi gereken… Demokrasi dediğimiz şey de bu olsa gerek!

   Uyuyor ya halk, uyanırlar ya da uyandırılırlar korkusu!

“…Demirel’in şapkası vardı, Ecevit’in kasketi, Özal’ın kovboy şapkası… Tayyip beyin iktidar şapkası yok mu, onun şapkası cinsiyet değiştirip türban biçimini almış, eşi Emine hanım başında taşıyor kocasının iktidar şapkasını…” (Latife Tekin) (2).

   Milletin efendiliğini unutup, köleliliğinden memnun olduğu başka bir ülke, var mı bildiğin?

 

Dipnotlar

(1) http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/GaleriDetay.aspx?P=1&cid=9669&rid=4369

(2) http://www.tiyatro.net/roportaj/37/latife_tekin.html

 

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.