Timsah Gözyaşları

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Osman BUDAK

   İsrail’in Filistin’de başlattığı vahşet, tüm Türkiye’yi tek yürek hâline getirdi. Sağcı solcu demeden vicdanlı tüm yurttaşlar, ortak bir bilinçle hareket edip yaşanan vahşeti yurdun dört bir yanından kınadılar.<?xml:namespace prefix = o />

   Anlaşılan Cumhuriyet Mitingleri ile başlayan eylem kültürü sıcaklığını hâlâ koruyor. İsrail Filistin’e yıllardan beri saldırıyor. Ama bu seferki kadar kolektif eylemler zinciri daha önce olmuyordu. Bu bakımdan halkın gösterdiği eylemsel tepki önemli. Umarız ki bu şekilde de devam eder.

   Halkın bu ortak iradesini gören AKP de seyre dalmıyor elbet. İsrail’le yaptığı onca antlaşmayı göz ardı ederek Nazım Hikmet şiirleri eşliğinde “timsah gözyaşları” döküyorlar.

 

   AKP-İsrail dostluğu

   AKP ile İsrail bu kadar dostken ne değişti? Değişen bir şey yok; AKP’nin İsrail politikası başta olmak üzere.

   Nedir peki, bu dostluğun nesnel kaynakları?

   Bunu İsrail’le olan ticaret hacmine bakarak anlayabiliriz. 2002’de yıllık 500 milyon dolar olan ticaret hacmi, AKP döneminde 2 milyar dolara kadar ulaştı çeşitli kaynaklara göre.

   Manavgat suyunun boru hatlarıyla İsrail’e kadar ulaşması planları da hâlâ hatırlarımızda. Boru hattı daha ulaşmamış olsa bile, gemilerle vatanın suyu İsrail çölüne nakledilmeyi sürdürüyor. AKP tayfası da su tabancasıyla savaşın yapılmadığını düşünüp, vicdanlarına bu sudan az da olsa serpiyor olmalı.

   Geçtiğimiz aylarda ise 141 milyon dolarlık uçak satın alındı İsrailli bir firmadan. AKP döneminde savaş sanayimizin İsrail’e daha çok bağlandığını söylesek abartmış olmayız.

   Tam 5 yıl önce AKP-İsrail dostluğu yine mükemmel bir çizgideydi. Nitekim 2004 Ocak ayında Amerikan Musevi Komitesi ADL tarafından Tayyip Erdoğan’a “cesaret ödülü” verildi. AKP cesaretinin kaynağını da o zamandan öğrenmiş olduk.

 

   Arap’ın Acziyeti, Chavez’in Devrimciliği

   Arap’ın Arap’a yaptığını, herhâlde yedi cihan bir araya gelse yapamaz. 1948 yılından beri, akan kana sessiz kalan bir Arap Dünyası var karşımızda. Bir dönem direnişe geçtilerse de ellerine yüzlerine bulaştırmaktan başka bir şey elde edemediler. Karga gak derken düşen peyniri de İsrail kaptı. Bu süreç, İsrail’in topraklarını bir miktar daha genişletmesiyle sonuçlandı. Bugün gelinen nokta da ortada.

   Peki, nedir Arap Dünyasının bu sessizliği? Neden sesleri çıkmıyor?

   Eğer ümmet toplumunu aşamaz ve milli bilince kavuşamazsanız; hem bütünlüğünüzü sağlayamazsınız hem de emperyalizmin elinde böyle oyuncak olursunuz. Arap Dünyasının acziyetinin en büyük sebebi anti-emperyalist, üçüncü dünyacı “milliyetçiliği” yakalayamıyor oluşlarıdır.

   Milliyetçilik deyince bazı solcu olma iddiasındaki “aydın”larımız hemen ayağa kalkıyor ve faşizm nutukları atmaya başlıyorlar. Oysa üçüncü dünya solcuğunun yapı taşlarından biridir milliyetçilik.

   Bizim solcu aydınlarımıza göre ise milliyetçilik bir burjuva ideolojisidir, kökenini bir “burjuva demokratik devrimi” olan Fransız İhtilali’nden alır. Burjuva sınıfının güçlenmesi sebebiyle kendi pazarının sınırıdır ulus-devletler bu aydınlarımıza göre. Yani millet dediğimiz olgu tamamen burjuvazinin pazarı dolayısıyla üretmiş oldukları bir üst yapı kurumudur. Aynı din gibi.

   Din geçerli olabilir bu fikir için. Nihayetinde insanlar kendi dinlerini seçmekte özgürdürler. Ama milli kimlik acaba canımızın istediği zaman değiştirebileceğimiz sahte bir kimlik midir?

   Burjuva demokratik devrim süreci, Avrupa açısından bahsedildiği şekilde gelişmiş olabilir. Ancak bizim gibi milliyetçiliği burjuva unsurlarıyla değil de, emperyalizme karşı kazanılan ulusal mücadelelerle elde etmiş milletler için hiçbir geçerliliği yoktur; çünkü burjuva demokratik devrimi için, takdir edersiniz ki evvela ortada bir burjuva sınıfının olması gerekir. Kendi tarihimize baktığımızda ise milliyetçiliğin çıkışı ile aynı dönemlere rastlayan bir burjuvazi bulamamaktayız.

   Zaten Lenin de bunu görerek “burjuva demokratik devrimi” yerine “milli demokratik devrim” deme gereği hissetmiştir ve bunu “sosyalist devrimi” destekler bir akım olarak görmüştür.

   Venezüella Devlet Başkanı Chavez de bunu iyi kavramış olacak ki kendini anti-emperyalist ve milliyetçi olarak ifade ediyor. Bunu kavrayamamış olan Arap Dünyasına da en güzel cevabı İsrail Büyükelçisini ülkesinden kovarak veriyor.

 

   Ainesi İştir Kişinin, Gözyaşına Bakılmaz

   Sağ ve sığ politikanın sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada yaptığı aynıdır; lafta cambazlık, icraatta işbirlikçilik; çünkü anti-emperyalist değil popülisttirler. Anti-emperyalist olamayan da ne kadar ağlasa da zırlasa da ezilenin yanında olamaz. 

   Bol bol dua göndermek konusunda ise üstlerine yok doğrusu. İyi güzel, dualarınız ezilen insanlarla olsun da sizler de yaptıklarınızla onların yanında olun. Bırakın takiyyeyi de, hayatınızda, bari bir kez teori-pratik birlikteliğiniz olsun. Sırma köşklerde oturup “yeşil kartlar” almakla ezilen insanların yanında olunmuyor!

   Yardım kampanyası da yapmayın rica ederim. İsrail’in kara bağlantısı kapalı. Yardımlarınız denizlerde fenerlerin yanlış yönlendirmelerine kurban gitsin istemeyiz, netekim.

 

iletisim@politikadergisi.com

 

 

 [Bu yazı, Politika Dergisi Sayı 12’de yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 12’yi indirmek için buraya tıklayınız. ]

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.