Toplumdan Uzak Siyaset(!)

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

İLKSÖZ: Bu makale, 27 Aralık 2012 tarihinde kaleme alındığından ötürü, "Güncellik" taşımayabilir...

Son günlerde ülkemizde gözle görünür bir biçimde, toplumsal kaynama yaşanmakta. Öğrenciler ve işçiler, çeşitli sebeplerden ötürü, protesto gösterileri ve yürüyüşleri düzenlemekte.

Pekâlâ, demokrasi ile idare edildiğini iddia eden ülkelerde, etrafa zarar vermeden, taşkınlık yapmadan, toplumun diğer fertlerine zarar vermeden, mağdur olduğunu düşünen kitlelerin barışçıl gösteri yürüyüşleri tertiplemesi, sanırım doğal karşılanmalıdır.

Öğrencilerin, demokratik yaşamın gereği olarak, görüşlerini ve dileklerini, demokratik platformlarda ifade etmesinden daha doğal ne olabilir?

İşçiler, ağır çalışma koşulları altında, haklarının arttırılmasını talep etmeye, mezun değiller midir?

İleri demokrasi laflarının eksik olmadığı ülkemizde, bence her şeyden önce eksik olan, tahammül ve tolerans eksikliği.

Evet, bazen barışçıl amaçlı düzenleneceği varsayılan öğrenci hareketleri, bazı kötü niyetli kişiler tarafından manipüle edilerek, amacının dışına çıkarılabilmektedir.

Fakat, demokratik bir rejimde olması gereken, iktidarların sanırım daha tahammüllü ve hoşgörülü bir tavra sahip olmalarıdır.

Günlerdir ülkemizin sosyolojik tablosuna bakıyorum da, gerçekten üzüntü verici.

Siyasetçilerin, birbirlerine laf yetiştirmekten, olan bitene vâkıf oldukları da, söylenemez.

Bu arada, bu artan toplumsal hareketlerden medet umanlar varsa, bence, hiç heveslenmesinler.

Türkiye, artık sokak eylemleri ve hareketleriyle yarınları karartılacak bir ülke değil.

Tabii ki, masumane toplumsal protesto yürüyüşlerinin ve gösterilerinin engellenmesi, pek demokratik bir tutum değil.

Bir yanda, bence, yaratılan suni gündem maddeleri var.

Öte yandan da, ülkemizin direkt ikbalini belirleyecek; kâh konjonktürel, kâh dönemsel gelişmeler oluşabilmekte.

Avrupa Birliği ülkelerinin daha düşük halkalarında, küresel bir finansal kriz yaşanmakta. Aslında şöyle de söylenebilir: Küresel finansal krizin finansal fazı atlatıldı; ama geriye de bunun reel ekonomik yanı kaldı. Çoğu ülke, makroekonomik dengeler meyanında sorunlar yaşamakta.

Özellikle, İrlanda, İtalya, Portekiz, İspanya, Belçika, Güney  Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nde, krizin bu makroekonomik boyutları yaşanmakta ve bu da, halk hareketlerine dönüşmekte.

İspanya’da genç nüfus içinde işsizlik, önemli boyutlara yükselmiş vaziyette.

* * *

İnsanına ve halkına duyarlı olan siyaset merkezleri, sanırım ilerleyen süreçlerde, seçmen kesiminden daha fazla destek görmeye devam edecektir.

Ülkemizde, yine en önemli mesele, hukuk.

Hukuk ve adalet sisteminin vicdanları delik deşik etmesi.

Yargılamaların insanî boyuttan uzak olması.

Mesela, bir kadın, geçmişte yaşanan bir olaydan ötürü, açılan bir davadan ötürü, 6 yıl çoluk ve çocuğundan uzak kalacak.

Birbirlerini seven iki çift, bu sevda hususundan ötürü geçmişte bir hadise yaşıyor; genç kız, sevdiği erkeğe varmak/kaçmak istiyor, çift, kızın annesi tarafından engelleniyor, kızın annesi tüfek marifetiyle genci engellemeye çalışıyor, bu arada boğuşma esnasında genç kız, annesinin elindeki tüfeği almaya çabalarken, sevdiği gencin vurulmasına neden oluyor...

Doğal olarak genç şikâyetçi olmuyor.

Fakat, kamu davası açılıyor.

Yargıtay, mahkeme süreci nihayetindeki hükmü onaylayarak, genç kızın, ailesinden 6 yıla yakın uzak kalmasına karar verebiliyor.

Ben, nedense, bu haberi izlediğimde, gerçekten çok üzüldüm ve etkilendim. Memleketimiz için kanayan yaralardan biri, adalet.

Adalet ve vicdan...

Güya, yeni anayasa çalışmaları yapılmakta.

Ama, gündelik yaşamamız içinde, insanların vicdanlarını yaralayan ve insanları üzüntülere gark eden gelişmeler, devam etmekte.

Siyaset kurumu ve onun aktörleri, bence daha duyarlı bir politika izlemek durumundalar.

İster, iktidar merkezleri ve onun aktörleri olsun...

İster, muhalefet merkezleri ve onun aktörleri olsun...

Tolumdan ve halktan...

İnsandan...

Uzak olamazlar.

Tahammül...

Tolerans...

Hoşgörü...

Vicdan...

Adalet...

Hukuk...

Empati...

Bu kelimeler, sadece sözlüklerde karşılığını bulan ifadeler olmamalıdır.

Ortadoğu ülkeleri bir yılı aşkın süredir...

Demokrasi...

İnsan hakları...

İfade özgürlüğü...

Huzur...

Gibi olguların, coğrafyalarında filizlenmelerini beklerken; hatta bekleyedururken, arzu ettikleri insancıl yaşam iklimine kavuşamamışken...

Görece olarak, parlamenter demokratik rejimin nimetlerinden iyi-kötü 66 yıldır faydalanırken/faydalanmaya çabalarken...

Laiklik ve cumhuriyet merkezli yaşam düzenimizle, daha uygar bir yaşam formuna yelken açarken; hedeflerimizle uyuşmayacak sosyolojik/sosyo-politik tutum ve tepkilerin bizatihi politikacılar tarafından sergilenmesi, üzücü ve düşündürücü...

Daha fazla birbirimizi anlamaya ihtiyacımız var...

 

Erhan SALMAN

erhan.salman@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.