Toplumun Sesi Emekçiler: TEKEL İşçilerinin Mücadelesi

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

   TEKEL işçilerinin iş aş derdi, yabancılaştırma ve kapatılma sonucu daha da artmış, son dönemlerde içinden çıkılmaz bir hâl almıştır. TEKEL’in özelleştirilmesi ile birçok aile ferdi işsiz kalmış evine aş götüremez duruma gelmiştir. Ekonomik krizin etkileri ile de çığ gibi büyüyen işsizlik nedeni ile iş bulma olasılığı, neredeyse imkânsız hale geldi.

 

   TEKEL’in özelleştirilmesi ile devlet kazanç sağlayacağını düşünürken, binlerce ailenin iş derdine düşeceğini görmezden geliyor. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca yürütülen tüm özelleştirmeler bu ülkenin değerlerinin, kazanç noktalarının kaybedilmesine veya kısmî olarak yitirilmesinin adımlarına vesile olmakta.

 

   Bugün gelinen noktada, TEKEL işçilerinin özlük haklarıyla kamu kuruluşlarına nakillerini istemeleri mücadelesi halen sürüyor.

 

   Ankara’da özlük hakları için eylem yapan binlerce TEKEL işçisi sesini duyurabilmek için açlık grevine dahi başladı.   İktidarın TEKEL işçilerinin taleplerini duymazdan gelmesi, tepkisiz kalması bu zorlu yola zorunlu olarak itmiştir.

 

   İktidar gözlerini kulaklarını ne kadar kapatırsa kapatsın, acı bir dram yaşanıyor. İşçilerin ellerinden alınan hakları geri vermek için de adım atılmıyor, sorunlarını çözmek için de.

 

   Toplumumuzun kanayan yarası işsizlik... Sadece TEKEL işçilerinin değil, bu ülkenin eczasının, itfaiyecisinin, polisinin ve birçok sektörün yaşadığı sorun.

 

   Ellerinde ekmeklerle Meclis’e giden TEKEL işçisi kadınlar, dertlerini sorunlarını anlatabilmek için epeyce bir mücadele veriyorlar. Ekmek, yaşam ve onur mücadelesi, haklar geri verilene dek devam edecek. Ancak, demokratik ve sendikal hakların talep edilmesi o kadar da kolay değil. Hak istemek, hakkına sahip çıkmak suçmuş gibi, verilen mücadelenin siyasi ya da ideolojik bir yanı olmadığı halde bu şekildeymiş gibi müdahalede bulunulması vahim bir durum. TEKEL işçileri yaşamlarını sürdürebilmek, temel ihtiyaçlarını karşılayıp hayatlarını idam ettirebilmenin direnişini gösteriyor.

 

   Abdi İpekçi Parkı’ndaki eyleme polisin sert ve orantısız güç müdahalesi hâlâ hafızlarımızda. Kolay kolay da silinmeyecek izlerle. 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda da durum bundan faklı değildi. İnsanların üzerine atılan göz yaşartıcı bombalar, coplar…

 

   Ülkemizin yaşadığı ekonomik kriz ortada! Kapanan dev fabrikalar, işletmeler, bankalar nedeni ile birçok çalışan işsiz kaldı. Krizden sebep, işsiz kalması ile ödenemeyen faturalar, ev kirası, kredi kartı borçları insanların boğazına düğüm atmış durumda.  Ne yapacağını, işin içinden nasıl çıkacağını bilemediği gibi kazanılmış hakkını savunduğunda ise suçlu muamelesi ile karşılaştığında hem psikolojik olarak çöküyor hem de ekonomik dar boğazın eşiğinde yaşama tutunmaya çalışıyor.

 

   En az üç kişinin oluşturduğu çekirdek bir ailenin masrafları göz önünde bulundurulduğunda alınmayan ekonomik tedbirlerle daha kötü günlerin geleceğinin habercisi…

 

 

   Bu harcama tablosuna göre bir işçinin eline geçen maaşı en az 1.350 TL olması gerekiyor. Asgari yaşamını sürdürebilmesi için. Ancak asgari ücret tablosunu incelediğimizde masrafları karşılamanın oldukça güç hatta imkânsız olduğu anlaşılacaktır.

 

   Tüm bu harcamaların içerisinde;

 

   Tatil, önemli sağlık masrafları, doğum, yurtdışı seyahatleri, dershane ücreti, yurtdışı eğitim masrafları, uçak-tren masrafları yok. Üniversite harçları, hastanelerin almış olduğu özel katkı payları yok. Evin tamirat giderleri, bozulan beyaz eşyanın yerine yenisinin konmasının faturası yok.

 

   O nedenle TEKEL işçileri bu ülkede ki işsizlerin, kriz fırsatçılığı ile zam alamayan işçilerin, yiyecek ekmeği zor bulup iki kuruşu bir araya getirmeyenlerin sesi oldu. Verilen haklı mücadele örnek teşkil ediyor.

 

   İktidarın, yetkililerin duyarsızlığı daha ne kadar sürer, bilemiyoruz. Ancak bir gerçek var ki dünyanın gözü önünde böylesi bir drama sessiz kalmak bırakın siyaseti, insanlığa sığmaz.

 

   İşçiye yapılan her türlü haksızlık, faşist yaklaşımlar son bulmalı. Her tür emekçi harekete karşı yapılan sindirme, bastırma politikası iktidara hiçbir şey kazandırmayacağı gibi, çok şey kaybettirecektir.

 

   Zira bahse konu olan bir oyun değil, yaşam mücadelesidir.

 

 

 

 

 

Nuran.Talay@PolitikaDergisi.com

 

 

  

 

 

 

 [Bu yazı, Politika Dergisi Sayı 20’de yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi salık veririz. Sayı 20’yi indirmek için buraya tıklayınız. ]

 

 

Yorumlar

tekelcilerin Mücadelesi

Sayın Nuran Talay, Bilmiyorum işçi misiniz memur'mu? Ben Fabrikası satılmış bir kamu işçisiyim. yani damdan düşen diyebilirsiniz.
Tekel işçileri özlük haklarını istiyorlar. Bunun için eylem yapıyorlar sizde acıyorsunuz pek çok insan gibi.
Ne güzel, asgari ücretin ne kadar olduğunu da yazmışsınız. Peki, asgari ücretin bu olduğu ülkede tekel işçilerinin özlük hakkının ne olduğunu biliyor musunuz? bilmiyor olabilirsiniz. Ben kendi ücretimden mukayese edeyim. Benim fabrikam AKP tarafından satıldı. o gün benim maaşım bugünün parası ile 1500 TL artı yılda dört maaş ikramiye. Biz fabrikada fazla mesaiye ben kalacağım sen çok fazla mesai yaptın diye kavga ederdik, bayramlarda hiç fabrikadan çıkmak istemezdik. Bayram da Bir gün fabrikadan çıkmazsan Bir asgari ücretlinin maaşı kadar kazanırdık. asla kimse yirmi dört saat adam çalıştırıyorlar diye isyan etmezdi. Bir memurun ne kadar maaş aldığımı söyleyemezdim. Onun maaşını ben her ay avans diye alırdım.
Biz o ücreti hak ediyor muyduk?
Hayır. Bize o maaşı siyasiler popülist politikanın gereği olarak, seçimde bizden oy almak için vermişlerdi.
Tekel işçileri bizden kesinlikle fazla ücret almışlardır.
Onlara verilen de hak değil, popülist politikanın icabı seçim rüşvetidir!
kamu da çalışmayanlar, ağır işlerde çalışanlardan çok para alırlar. Çünkü, torpil bulan çalışmadan para alacağı bir kadroyu elde eder! dürüstçe çalışan alnı terleyen insanlar az ücret alır. Bu ülkede kamu 40 bin maden işçisi çalışırken, yerin altında çalışanlar beş bin kadardı. bu yerin altında çalışanlar Yerin üstünde gününü gün edenlerinde payını çıkarttıkları halde onlar kadar maaş almamışlardır.
Sayın Talay, Ben maden işçilerini eylem yaptıkları için yadırgamıyorum. Adamların iş yerleri kapanmış, çalıyor gibi maaşlarını almışlar. o zaman kimse biz bu parayı hak etmiyoruz diye eylem falan yapmamıştır! Devleti yönetenler veriyor demişlerdir. O devleti yöneten bu gün sana C4ü layık görüyor.
Bunları bilen biri olarak, ben tekel işçilerini haklı görmedim.
Özelleştirmeye çok ta karşı olmadım!
Çünkü, kamu kurumları siyasetin at oynattığı, düzen kepazeliğinin kol gezdiği yerlerdi. Ben oraların nasıl o hale geldiğini gören sorumlu bir işçi olarak, Reform ve Farklı Türkiye "Her şey değişecek" diye bir kitap yazdım. Google kitabın adını yazarsanız TBMM kütüphanesi kayıtlarında olduğunu görebilirsiniz.
Kitabı yazıp bastırdım, siyasi liderlere mesela Baykal'a bir kitap elden, bir kitap kargodan, bir kitapta bizzat eline teslim ettim. Benim Baykal'ım Erdoğan'ım, Bahçeli'm olmaz. onlara ve başkalarına da gönderdim. Kitabı fabrikada çalışmakta iken yazdım. O kitabın yazıldığı zaman kophenak kriterleri imzalanmamış idi ve kitapta yazarı hapse attıracak kırk tane ifade bulunmaktadır. Hapsi, işten atılmayı kaymakam maaşı gibi maaşı kaybetmeyi göze alarak yazdım. Ben kendimi feda ederken, Benim beraber çalıştığım arkadaşlarım bana gülüyorlardı.
Onların çoğu 4C li oldular Hiç birine acımadım!
Yazınızda eczacılardan bahsediyorsunuz. Onlara mı acıyayım. Bir gün vilayete gittim. sadece eczacılara kitabımı satayım, belki nöbette falan okurlar dedim.
Eczacının biri ben kitabımdan söz ederken, "valla kardeşim vatan, ülke, memleket umurumda değil" değince, kafama kurşun sıkasım geldi! Kimse düzenden semirip palazlanırken isyan etmiyor. Bunun sonu nereye varır diye düşünmüyor.
Ne zaman, düzen menfaatine dokununca eylem falan yapıyor.
Sayın Talay, fazla duygusal olmayın, fazla merhametli de olmayın. Ben kitap yazdım ama bu uyur gezer millete acıdığım için değil, Atalarıma layık olmak için ve gelecek nesillere daha mükemmel bir Türkiye bırakabilmek için yazdım.
İnancımı asla kayıp etmedim. Farklı bir Türkiye mümkündür. Ben kitap yazdım diye farklı bir Türkiye olacak değil, Nasıl olacağı kitapta yazıyor.
Fakat, bu ülkede insanlar kitap okumuyor, okuyanda okurmuş gibi yapıyor.
Sayın Talay, bundan sonra hakkımda fikir sahibi olacağınız yazılarımı okuyacaksınız.
Şimsdilik Hoşça kalın saygılarımla.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.