Toz Bulutları Dağıldı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Erdal ALTUN

   Değerli okurlarım, Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında açılan kapatma davası, kapatılmama yönünde karara bağlanarak neticelendi ve aylardır gündemi meşgul eden bir olay da bu sayede gündemden düşmüş oldu.

   Aslında gündemden tam olarak düşmedi diye düşünüyorum ben. Aksine yerini buldu ve yıllarca tartışılacak bir şekilde yerleşti bu kapatma davası.

   Dikkat ettiyseniz kapatma davası neticelendikten sonra Ergenekon soruşturmasında bir yavaşlama görüldü. Aslında bu soruşturma 2007 Haziran aylarında başlamasına karşın 2008 Nisan - Mayıs aylarında hız kazandı. Tesadüf bu ya kapatma davası da aynı aylarda gündemdeydi.

   Sonuç olarak şunu iyi bilmemiz gerekir ki yapılan tüm hareketler ve atılan tüm adımlar karşılıksız değil. Elbet bir sebebi var ve bunu biz çözene kadar planı yapanlar sonuca yaklaşmış oluyorlar maalesef. Buradan yola çıkarak konuyu Türkiye Cumhuriyeti’nde yapılmış darbelerden en köklüsü ve geniş kapsamlısı olan 28 Şubat Darbesi’ne getireceğim.

   28 Şubat’ı halkımız yorumlamaya başladığında, ülkemizin tüm değerleri özellikle yabancılara satılmış, ekonomi telafisi çok güç tahribatlar almış, sosyal ve kültürel yozlaşma had safhalara ulaşmış, manevi atmosfer toz duman oluvermişti. Yani bu günlere gelinmişti. Ama halen tam anlamı ile 28 Şubat’ta neler yapıldığını anlayamayan insanlarımızın olması harekâtın ne kadar derin ve etkili olduğunun ispatıdır.

   54. Hükümet kurulduğunda, bu, Türkiye için sadece bir iktidar değişikliği gibi görünen olayken, ülkeleri kendi emellerine alet etmeyi, sömürmeyi vazife edinmiş Siyonizm için bu kadar basit değildi ve olamazdı da. 

   Türk halkı için siyaset sahnesinde yıllardır mücadele veren, amacı sadece iktidar olmak, belli noktalara kendi adamlarını yerleştirmek ve bu amacına ulaşabilmek için çeşitli vaatler veren bir siyasetçi sanılan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, başkaları için bu kadar basit ve hafife alınacak biri değil idi.

   Bu tezlerinden özellikle 54.hükümet kurulup sadece 11 ay kadar faaliyet gösterdiğinde kesin emin oldular.

   Ne oldu bu 11 ayda da Türk halkı için sadece hükümetin istifası olarak görülen ama aslında tüm dünyayı etkileyecek 28 Şubat Darbesi oldu? Ya da olması gerekti?

   Bu konuda çok kere yazılıp çizildi, çok belgeler ortaya atıldı, itiraflar yayınlandı en sonunda Ergenekon soruşturması da 28 Şubat’a işaret etti.

   Türkiye’nin ve Dünya’nın kaderini değiştirecek adımların atıldığı 11 ayda şunlar oldu;

   Türkiye Cumhuriyeti İsrail ile tüm anlaşmaları askıya aldı. Peki, hain Siyonistler ne yaptılar? Erbakan'a iftira ederek İsrail ile en büyük anlaşmaları o yaptı diyenler, gerçeği bilmedikleri için kendisine çok yüklendiler. Oysa durum tam tersi idi ve Erbakan'ın İsrail ile imzaladığı antlaşma kendisinden evvel parası ödenmiş 54 Fantom uçağı ve tankların iç modernizasyon antlaşması idi. Siyonizm’in emrinde ve kontrolündeki medya yine işi tersinden göstererek kamuoyunu yanıltmayı başarmıştı.

   Türkiye Cumhuriyeti “Havuz Sistemi” ile tanıştı, bu sistem ile ranttan gelir sağlayan, haksız kazanç elde eden ve bu yolla servet edinenlerin gelirleri kesildi. Bu şekilde kazanç sağlayanlar asla halka hizmet etmeyen aksine halk üzerinden beslenen, Siyonistlerin Türkiye içindeki temsilcileri idi ve havuz sistemi bu kesimlere darbe indirdi.

   Siyonistlerin en büyük korkularından birisi de ekonomik kalkınmanın yanı sıra manevi yönden de kalkınmış bir Türkiye idi. Çünkü zamanında güçlü maneviyat ile Milli Mücadeleyi başlatan Atatürk’ün arkasında toplanan bu millet 7 cephede birden savaşmış ve hain düşmanı püskürtmüştür. Buna karşın emellerinden vazgeçmediklerini çok rahat anlayabiliriz ki yıllar boyu gözlerini her fırsatta Türkiye’miz üzerine dikmişlerdir.

   IMF’ye olan bağımlılık bitti ve borçlanma durdu.

   Cumhuriyet tarihinde ilk defa denk bütçe çıkartıldı.

   İşçi ve memura %300’e varan zam yapıldı ki bu da ekonomik yönden kalkınmanın halka yansıması şeklinde ifade edilebilirdi.

   İşte bütün bu olanlar Siyonistlerin sömürge ve talan yapmak istedikleri bir ülkede asla olmasını istemeyecekleri bir durumdu. Ama asıl önemli unsur Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın hep hayalini kurduğu gelişmiş İslam devletleri meydana getirmek için öncülüğünü ve kuruculuğunu Türkiye’nin yapacağı D-8’i kurmak oldu.

   D–8 günümüz siyasetçileri için bir şey ifade etmeyen ama zeki ve kafası çalışan Avrupalı siyasetçilerin Avrupa Birliği’ne rakip olarak gördüğü uluslararası ekonomik ve sosyal kalkınma platformudur. Lideri de kozmopolit bir öneme sahip olan Türkiye’dir.  

   Bütün bu olayları topyekûn değerlendiren gelişmiş batı dünyası kendilerine rakip istemedikleri ve bu işin mimarı, lokomotifi olarak Milli Görüş Hareketi’ni bilmeleri, onları önlemlerini bu yönde almaya mecbur bırakmıştır.

   Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Peygamber efendimize pervasızca yapılan Danimarka hakaretini tel’in için çağlayanda düzenlenen ve milyonların toplandığı mitingde halka şöyle seslenmişti; “ne olur bir kere onlardan önce anlayın bizi” burada onlardan kastı Siyonistlerdi. Çünkü onlar hocanın ne yapmak istediğini çok iyi biliyorlardı. Çünkü onlar bu milletin zaaflarının farkındaydılar.

   O günden bu güne bakıldığında neler oldu? Şu anda hükümet kanadı Siyonistler için ne ifade ediyor? Ergenekon kavramı nedir? Sorularına cevap verdiğimizde ya da vermeye kalktığımızda hiçte iyi şeylerin olmadığını söyleyebiliriz. Ergenekon hadisesinin 54. hükümetin yıkılmasında ve sonrasında kaos ortamı oluşturulmasında en etkili isimlerden Süleyman Demirel’e dayanması an meselesidir. Zaten o meşhur aile fotoğrafı yıllar içerisinde dökülmüş her biri teker teker ülkenin kaynaklarını iç eden hortumcular olarak deşifre olmamış mıydı.?Bu listede herhalde Sayın “Çoban Sülo” ak-pak kalacak değildi.

   Siyonistlerin sadece Türkiye’de değil dünyada kendileri için tehlike olarak addettikleri Erbakan için bir şey yapmalı ve yolunu kesmeli idiler. İşte Ergenekon bu amaç ile kurulmuş ya da bu amaca yöneltilmiş bir teşkilatlanma olarak gösterilebilir. Hedefinde huzurlu ve inançlı Türk halkı vardır.    

   Siyonizm’in deşifre edilmesi hususunda siyasi bütün atılım ve konuşmalarında Siyonistlerin sinsi ve hain plânlarını İslâm dünyasına anlatmak için gereğini yapan Erbakan Hoca'nın siyasi hayatı onlar tarafından bitirilmek isteniyordu. İslâm dünyasında Siyonizm’in bütün sinsi oyun ve plânlarının bilinmesini istemeyen Siyonist organize, Erbakan Hoca'yı mutlaka susturmak ve siyaset dışına itmek için ellerinde bulunan bütün gayrı meşru yollara başvurarak bundan da asla çekinmediler.

   Siyonistlerin kendilerine karşı olan ve çalışmalarından hoşlanmadıkları herkes için hazırladıkları bir oyunu mutlaka vardır. Erbakan'ı da bu kategoride değerlendiren Siyonistler, onu halkın gözünden düşürebilmek için yerli işbirlikçilerle temasa geçtiler. Fadime Şahin, Ali Kalkancı ve Müslüm Gündüz üçgeninde "İşte Müslümanlar ve onlar gibi düşünenlerin kuracakları idarelerde neler olabileceğini şimdiden düşünün" senaryolarıyla halkın gözünü korkutmaya çalışmışlardır.

   Ergenekon çetesinin bir senaryosu olduğu bu günlerde deşifre edilirken, daha o dönemde oynanan oyunun ardından gelişen olaylarla Necmettin Erbakan'ın siyasi hayatına son vermek amacıyla "kayıp trilyon davası" ortaya atılmıştır. O dönemde Refah Partisi’nin bütün il ve ilçelerinden harcanan paraların faturaları istenmiş ve onlarda göndermelerine rağmen Hakkari ve Şırnak il başkanları kendilerine gönderilen paraların harcama faturalarını göndermedikleri gibi "bize böyle bir para gelmedi" şeklinde beyanda bulunarak inkâr yoluna gitmişlerdi. Bunlardan biri felç oldu biri de trafik kazası geçirdi. Kendileri ile görüşen arkadaşlara "biz Erbakan Hoca'ya iftira ettik Allah da bizi cezalandırdı" şeklinde bir itirafta bulunmuşlardı.

   Görülüyor ki bize göre sıradan haber saydığımız birçok aktüalite aslında birilerinin çok önemsediği önlemlerin yansımaları olabiliyor. Ve genelliklede bizim ihmal ettiğimiz tüm unsurlar aleyhimize gelişen bir sonuç doğuruyor. Ne zaman ki milli şuur kazanırız işte o zaman gelişir ve gerçek bağımsız ulus statüsüne kavuşuruz.

 

iletisim@politikadergisi.com

 

 

 

Bu yazı; Politika Dergisi, Sayı 7’de yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile orijinal sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 7’yi indirmek için buraya tıklayınız. 

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.