Türk Baharı mı?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Taksimde yaşanan olaylar bir tezgâhın kurulduğunu, insanların da buna alet edildiğini gösteriyor.

Emperyalizmin sözde demokratik uyduları için seçtiği iktidar süresi iki dönemdir. Birinci dönemde kendilerini yerleştirirler, ikinci dönemde ise iktidar yapılmanın diyetini ödeyerek çeker giderler. Hala o platformda kalmak isteyenlerin sonu Türkiye örneğinde hiç de hoş olmamıştır.

Bunları bilen AKP ilk dönemde bitirmeleri gereken işleri ikinci döneme sarkıtmış, yetişmeyen diyet ödemeleri bölümü için bir dönem daha iktidarda kalmayı hedeflemişlerdir. Bunları başarmasına başardılar ama bunun için battıkları suç batağı derinleşti. AKP iktidarının bitmesi ile birlikte bu gün dokunulamayanlar yargı önüne çıkacaklar. Büyük bir olasılıkla da vatana ihanet suçlarından. Bunu gayet iyi düşünebilenlerin ne yapıp edip cumhurbaşkanlığına veya başkanlığa kaçma çabalarını bu açıdan anlayışla karşılamak gerekir.

Ancak öyle görülüyor ki evdeki hesap çarşıya uymuyor. Başkanlık sistemine geçilemiyor. Aynı korkular içindeki cumhurbaşkanı sanki bir seçime daha girecek gibi. Tabii seçime girdiğinde kazanır mı bilinmez ama oylar başbakanla paylaşılınca muhalefet adayı aradan pek ala sıyrılabilir. Yani o taraf ta garanti değil.  İşte bu yüzden başbakan panik içinde taviz üzerine taviz veriyor, emrindeki polis ordusu ile etrafa korku salıyor.

İşte tam bu durumda taksim gezi parkının betonlaştırılması projesine halk görülmemiş bir direniş gösteriyor. CHP ve BDP kol kola oradalar. Olay sosyal medyaya anında ulaşıyor ve patlama yaşanıyor. Başbakan sanki olayın farkını fark ediyor ve o katı tutumunu mahkeme kararı ile yumuşatma yoluna gidiyor. Tabii geç kalmış olarak. İnsanlar akın akın taksime yürüyor, polis orantısız bir şekilde müdahale ediyor. Milletvekilleri dahi polis teröründen nasibini alıyor. Ama durmuyorlar.

Şimdi durup geri bakıyoruz. Daha dün Petrollerimizin özelleştirme yolu ile peşkeş çekilmesine izin veren yasa gece yarılarına kadar uğraşılıp meclisten geçirildi. Ciddi bir protesto görmedik. 4+4+4 deyip ilk ve orta öğretimi İmam hatipleştirdiler, T.C. yi kaldırdılar, bölünme anayasası hızla yapılıyor. Daha benzer ve “hayır” denmesi gereken birçok konuda ciddi bir ses çıkmadı. Neden şimdi?

Olayların seyrine, medyaya, sosyal medyaya baktığımızda sanki organize işler gibi görünüyor. Birileri olayları organize ediyor, iyi niyetli halk da katılıyor. Birden aklımıza “Tahrir” meydanı geliyor. Halkın davranış iç güdüsü sanki benzerlikler arz ediyor. Mikrofon uzatılan bir vatandaş, “Arap baharından evvel Mısırdaydım. Olaylar başlayınca, bu diktatörden hemen kaçmalı diye düşünüp ülkeme geldim. Ama burada daha acımasızını gördüm” diyor.

Taksim’deki olayların bu kadar uzamasını, dallanıp budaklanmasını başbakan da istemezdi diye düşünüyorum. Bu da onun polisi çok fazla kontrol edemediğini gösteriyor. Mübarek de son zaman polisini kontrol edemiyordu.

Bu noktada halk olarak çok uyanık olmamız gerekiyor. Pekala, ABD bir Türk baharı yaratarak kendi imal ettiği AKP yi kendi yok edebilir. Böyle şeyleri hep yapıyor. Ancak yerine de yine kendine çalışacak başkalarını getiriyor. Millete ettiklerinden sonra tabii ki Başbakana el veren olmayacaktır. Ancak halkın yapması gereken ABD nin yeni oyununa gelmemektir. Onların işaret ettiğini değil kendi iktidarını çıkarmalıdır.

Başta Taksim’de CHP ile BDP nin kol kola olduğunu söylemiştik. En zor anlarda mecliste kimin kime destek verdiğini biliyoruz. Hepimizin kimin iktidar, kimin muhalefet, kimin sözde muhalefet olduğunu iyi ayırmamız gerekiyor. Türkiye hızla bir kırılma noktasına doğru ilerliyor. Umarız yeni istikamet yukarı doğru olur.

Osman Tamtürk. İzmir 2013

 

cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.