Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- Değiştir
- Sözde Kalemşorlaradır Sözüm
- AKP, Ak Parti, Akman Üçgeni
- Cehalet Canavarı Mardin'de
- YAS
- DTP’ ye destek savaşı
- Rant Kişisel Geliri - Gelişimi Artırır
- Kardeş Kanı
- Benim Demokrasim, Senin Demokrasin, Onun Demokrasisi
- 34 PKK’lı ve Tüm Yurtta Kutlama Törenleri
- Mayın Yasasında Üçlü Formül ve Ak Parti
- Hay Bin Demokrasi
- Tutuklu(!) Vekiller
- CSK-DSK-KYSK-AKHSK
- Edep Ya Hu! / (Akrostiş)
Türkçe Üzerinde Oynanan Oyunlar
Değerli dostlarım ve kahraman silah arkadaşlarım, TEVHİD-İ TEDRİSAT kanununun kabul edildiği 03 MART 1924 tarihinde sizlerle bir şeyleri paylaşmadan geçemezdim..
Maalesef, tarihimiz ;Türk milletini yok etmek için zengin Türk dilini Türk insanına unutturmaya çalışan çok çarpıcı örneklerle doludur. Bu bilinçli uygulama ile Türk gencinin ne kadar kendi öz lisanından uzaklaştığını görmek için alim olmaya gerek yoktur sanırım...
İşin vahametini görebilmek için büyük şehirlerde, tatil beldelerinde bulunan otel ,dükkan vb. yerlerin isimlerine bakmanın yeterli olacağı kanısındayım. Bakınız Büyük önderimiz 'Atatürk' bu işin önemini 1930’larda nasıl çarpıcı şekilde dile getirmiş :
“Türk dili; dünyada en güzel, en zengin ve en kolay anlaşılabilen bir dildir.Bizde Türk dili, Türk milleti için mukaddes bir hazinedir.Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz hadiseler içinde ahlakının, menfaatlerinin muhafazasını, dili sayesinde görür ve bilir”..
Türkçe konuşamayan bir insanın,Türk kültür gelenek ve hasletlerini anlamasına, Türk insanını ikna etmesine , onu kazanmasına imkan var mıdır? Hele! Hele, Alman General Liman Von Sanders’in 1- Dünya harbinde koskoca Osmanlı İmparatorluğunun ordularına başkomutanlık edip ,sevk ve idare etmesi düşünülebilir mi sorarım sizlere?
Ama gelin görün ki, Türkçeyi , yöreyi , daha da önemlisi Türk insanını bilmeyen Alman General Liman Von Sanders Osmanlı Ordularına Başkomutanlık etmiştir bu topraklarda. Fakat ve ancak! Türkiye’mizin makus talihini değiştirecek bu gelişme , aynı zamanda karanlığa gömülmüş Türk ulusunun üzerinde bir daha batmayacak güneşin doğmasına vesile olmuştur Allah’ın da yardımlarıyla.
O nedenledir ki, düşmanı dehşete düşüren , tarumar eden ve ülkemizi terk etmesine neden olan bu mücadelede Allah’ın da bizimle beraber olduğuna inancım vardır benim...
Yine malumunuz son zamanlarda yoğun bir şekilde Türkiye üzerinde ana dilde eğitim adı altında Kürtçe dili söz konusu edilerek Türk devleti bölünmeye ve yok edilmeye çalışılmaktadır. Bakın ! Cem BOYNER denen zat-ı muhteremin taze beyanatına:
“Bireyler devletin bölünmesinden daha önemlidir”. Holding sahibine verilecek yorumu yüce Türk milletine bırakıyorum..
Bilindiği gibi dil; bir topluluğun millet haline gelebilmesinde en önemli unsurdur.Dilde yazılı ve sözlü ifadelerin Hukuki,İlmi, Edebi, Teknolojik, Sanat ve Müzik ile ilgili zengin terimlere sahip olması gerekir.Bu haliyle olay değerlendirildiğinde , bölgede ne kadar Kürt adı altında birleştirilmeye çalışılan topluluk varsa, bir o kadarda Kürtçe vardır. Görev yaptığımız bölgelerde
Türkiye'de konuşulan bu iki diyalektlerde ortak dilin Türkçe olduğu ve büyük ölçüde Türkçe kelimelerden istifade edildiği görülmektedir. Bu nedenle de, Kürtçenin dil özelliği taşımadığı ve bu dil yapısı altında millet olma ve devlet kurma teşebbüsünde dahi bulunamayacağı aşikardır.
Ancak bazı iç güçler , dış kaynaklı güçlerden aldıkları destekle ,Türk dilini hafife almakta, dil üzerinden Türk devletinin bölünmesine destek vermektedir. Dolayısıyla da emperyalist güçlerin ekmeğine yağ sürülmektedirler.
Biliyorsunuz, önceki papa’nın ülkesi Polonya idi.. Şimdiki papanın ülkesi ise bilindiği gibi Nazi Almanya’sıdır. Papanın İslam’dan çok Türkiye’yi yok etmeye odaklandığını söylersek abartı yapmamış oluruz.
Çünkü bu papa’nın Nazi askeri olduğu dönemlerden kalma bir inanışı vardır.:
“Türkler 2.dünya savaşında bizimle birlikte olsaydı Almanya savaşı kesinlikle kazanmış olacaktı.” Bu nedenle Türklere çok kızgın ve kin beslemektedirler..Bu konuda da Katolik dünyası Türklerin düşmanlığını hala içlerinde taşımaktadırlar. İdam edilmekte olan papaz bakın vasiyetinde biz Türk’lere yaklaşımını nasıl ifade etmiştir:
“Biz bu Türklerle savaşamayız.Çünkü onlar ölüm konusunu yenmişler. Ölmeyi cennete gitmek ve bir şeref olarak görüyorlar. Biz Hıristiyan dünyası ise bu korkuyu asla atamayacağız. Bu nedenle onları yenmenin bir tek yolu kalıyor.O yol da önce konumuza bahis olan lisanlarını yani "Dillerini" sonra da inançlarını yani "Dinlerini" bozmaya mecburuz. Bunun başka yolu yoktur” tespitinde bulunarak Türk düşmanlığını fanatikleştirmişlerdir.
İstanbullu olmam ve önemli olan bu konuda duyarlılığım nedeniyle zamanında insanın aklını durduran tespitlerim olmuştu. Dilimizin yozlaştırılması ve köylü usulü öğretilmek kaydıyla içimize sokulmaya çalışılan İngilizce için verilen mücadele de ilk seçilen şehir İstanbul Metropolü olmuştur. Daha sonra da ülkemizde çoğunluğun yaşadığı önemli kentler bu uygulamadan nasibini almıştır. Son sürat diğer illere de sirayet etmektedir..Ayrıca İstanbul’da uzun süre aktif görev yapmam nedeniyle yaptığım araştırmalar sonunda gördüğüm tablo karşısında çaresizlik içersinde kaldığımı da belirtmeliyim.. Adamlar ülkemiz de, sırf dilimizin tahribi ve saçma sapan donanımsız İngilizceyi yürürlüğe sokmak için yıllarca mücadele vermiştir. Hedefe ulaşmak için de "Yeni Bizans Belediyesi" adı altında faaliyet gösteren zabıtalarca teçhiz edilmişler , güzel Türkçemizi unutturmakta maalesef başarılı da olmuşlardır. Vatan Millet uğruna canını vereceğine inandığım bir çok esnaf çocukluk arkadaşlarıma bu konu da çıkıştığımda ise,"korkunç baskı ve cezai müeyyideler karşısında mecbur kaldık" şeklindeki açıklamalarından durumun vahameti anlaşılmaktadır..
Sonuç olarak temennim şudur:, Ülkesinin yüksek istiklalini korumasını bilen Türk insanı bu badireyi de atlatacak güçtedir. Türk milletinin fertleri olarak bizlerde güzel dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmaya azimliyiz.
(… ) En derin saygılarımla
iletisim@politikadergisi.com
Yorumlar
Yeni yorum gönder