Türkçe Üzerinde Oynanan Oyunlar

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Fevzi Moray

 

Değerli dostlarım ve kahraman silah arkadaşlarım, TEVHİD-İ TEDRİSAT kanununun kabul edildiği 03 MART 1924 tarihinde sizlerle bir şeyleri paylaşmadan geçemezdim..

 

Maalesef, tarihimiz ;Türk milletini yok etmek  için zengin Türk dilini Türk insanına unutturmaya  çalışan çok çarpıcı örneklerle doludur. Bu bilinçli uygulama ile Türk gencinin ne kadar kendi öz lisanından uzaklaştığını görmek için alim olmaya gerek yoktur sanırım...

İşin vahametini görebilmek için büyük şehirlerde, tatil beldelerinde bulunan otel ,dükkan  vb. yerlerin isimlerine bakmanın yeterli olacağı kanısındayım. Bakınız  Büyük önderimiz  'Atatürk'  bu işin önemini 1930’larda nasıl  çarpıcı şekilde dile getirmiş :

“Türk dili; dünyada en güzel, en zengin ve en kolay anlaşılabilen bir dildir.Bizde Türk dili, Türk milleti için mukaddes bir hazinedir.Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz hadiseler içinde ahlakının, menfaatlerinin muhafazasını, dili sayesinde görür ve bilir”..

Türkçe konuşamayan  bir insanın,Türk kültür gelenek ve hasletlerini anlamasına, Türk insanını ikna etmesine , onu kazanmasına imkan  var mıdır? Hele! Hele, Alman General Liman Von  Sanders’in 1- Dünya harbinde koskoca Osmanlı İmparatorluğunun  ordularına başkomutanlık edip ,sevk ve idare etmesi düşünülebilir mi sorarım sizlere?

 

 

Ama gelin görün ki, Türkçeyi , yöreyi , daha da önemlisi Türk insanını bilmeyen Alman General Liman Von Sanders  Osmanlı Ordularına Başkomutanlık etmiştir bu topraklarda. Fakat  ve ancak!  Türkiye’mizin makus talihini değiştirecek  bu gelişme ,  aynı zamanda  karanlığa gömülmüş Türk ulusunun üzerinde bir daha batmayacak güneşin doğmasına vesile olmuştur Allah’ın da yardımlarıyla.  

O nedenledir ki, düşmanı dehşete düşüren , tarumar eden  ve ülkemizi terk etmesine neden olan bu mücadelede Allah’ın da bizimle beraber olduğuna  inancım vardır benim...

Yine  malumunuz son zamanlarda  yoğun bir şekilde Türkiye üzerinde ana dilde eğitim adı altında Kürtçe dili söz konusu edilerek Türk devleti bölünmeye ve yok edilmeye çalışılmaktadır. Bakın ! Cem BOYNER  denen zat-ı muhteremin taze beyanatına:

“Bireyler devletin bölünmesinden daha önemlidir”. Holding sahibine verilecek yorumu yüce Türk milletine bırakıyorum..

Bilindiği gibi dil; bir topluluğun millet haline gelebilmesinde en önemli unsurdur.Dilde yazılı ve sözlü ifadelerin Hukuki,İlmi, Edebi, Teknolojik, Sanat ve Müzik ile  ilgili  zengin terimlere sahip olması gerekir.Bu haliyle olay değerlendirildiğinde , bölgede ne kadar Kürt adı altında birleştirilmeye çalışılan topluluk varsa, bir o kadarda Kürtçe vardır. Görev yaptığımız bölgelerde 10 km aralıklardaki köylülerin Kürtçede   anlaşamadıklarına çok şahit olunmuştur. Özellikle  Kırmanci-ve Zazaca  da kelime hazneleri çok yetersiz ve Fen, Matematik, Modern Teknoloji terimlerine sahip değildir.

Türkiye'de konuşulan bu iki diyalektlerde ortak dilin Türkçe olduğu ve büyük ölçüde Türkçe kelimelerden istifade edildiği görülmektedir. Bu nedenle de, Kürtçenin dil özelliği taşımadığı ve bu dil yapısı altında millet olma ve devlet kurma teşebbüsünde  dahi bulunamayacağı  aşikardır.

Ancak  bazı iç güçler , dış kaynaklı güçlerden aldıkları  destekle ,Türk dilini  hafife almakta, dil üzerinden Türk devletinin bölünmesine  destek vermektedir. Dolayısıyla da emperyalist güçlerin ekmeğine yağ sürülmektedirler.

    

 Biliyorsunuz, önceki papa’nın ülkesi  Polonya idi.. Şimdiki  papanın ülkesi ise  bilindiği gibi Nazi Almanya’sıdır. Papanın İslam’dan çok Türkiye’yi yok etmeye odaklandığını söylersek abartı yapmamış oluruz.    

Çünkü bu papa’nın Nazi askeri olduğu dönemlerden kalma bir inanışı vardır.:

 

“Türkler 2.dünya savaşında  bizimle birlikte olsaydı Almanya savaşı  kesinlikle kazanmış olacaktı.” Bu nedenle Türklere çok kızgın ve kin beslemektedirler..Bu konuda da Katolik dünyası Türklerin düşmanlığını hala içlerinde taşımaktadırlar. İdam edilmekte olan papaz bakın vasiyetinde biz Türk’lere yaklaşımını nasıl ifade etmiştir:

 

     

“Biz bu Türklerle savaşamayız.Çünkü onlar ölüm konusunu yenmişler. Ölmeyi cennete gitmek ve bir şeref olarak görüyorlar. Biz Hıristiyan dünyası ise bu korkuyu asla atamayacağız. Bu nedenle onları yenmenin bir tek yolu kalıyor.O yol da önce  konumuza bahis olan lisanlarını yani "Dillerini" sonra da inançlarını yani "Dinlerini" bozmaya mecburuz. Bunun başka yolu yoktur” tespitinde bulunarak  Türk  düşmanlığını fanatikleştirmişlerdir.

İstanbullu olmam ve önemli olan bu konuda duyarlılığım nedeniyle zamanında insanın aklını durduran tespitlerim olmuştu. Dilimizin yozlaştırılması ve köylü usulü öğretilmek kaydıyla içimize sokulmaya çalışılan İngilizce için verilen mücadele de ilk seçilen şehir İstanbul Metropolü olmuştur. Daha sonra da ülkemizde çoğunluğun yaşadığı önemli kentler bu uygulamadan nasibini almıştır. Son sürat diğer illere de sirayet etmektedir..Ayrıca  İstanbul’da uzun süre  aktif görev yapmam nedeniyle yaptığım araştırmalar sonunda gördüğüm tablo karşısında çaresizlik içersinde kaldığımı da belirtmeliyim.. Adamlar ülkemiz de,  sırf dilimizin tahribi ve saçma sapan donanımsız İngilizceyi  yürürlüğe sokmak için yıllarca mücadele vermiştir. Hedefe ulaşmak için de  "Yeni Bizans Belediyesi" adı altında faaliyet gösteren zabıtalarca teçhiz edilmişler , güzel Türkçemizi unutturmakta maalesef başarılı da olmuşlardır.  Vatan Millet uğruna canını vereceğine inandığım bir çok esnaf çocukluk arkadaşlarıma  bu konu da çıkıştığımda ise,"korkunç baskı ve cezai müeyyideler karşısında mecbur kaldık" şeklindeki açıklamalarından durumun vahameti anlaşılmaktadır..

Sonuç olarak temennim şudur:, Ülkesinin yüksek istiklalini korumasını bilen Türk insanı  bu badireyi de atlatacak güçtedir. Türk milletinin fertleri olarak bizlerde güzel dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmaya azimliyiz.

 

 (… ) En derin saygılarımla

 

iletisim@politikadergisi.com

 

 

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.